Milletvekili Cesur, Türk Dünyası Kadın Birliği Kurucu üyeliğine seçildi

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,Milletvekili Cesur, Türk Dünyası Kadın Birliği Kurucu üyeliğine seçildi
Haberin Tarihi: 8.9.2018 11:00:02 - Okunma Sayısı:3196 defa okundu.

Türk Dünyası Kadınları İstanbul’da Buluştu

Türk Dünyası Kadınları İstanbul’da Buluştu

Milletvekili Cesur, Türk Dünyası Kadın Birliği Kurucu üyeliğine seçildi

 İYİ Parti Isparta Milletvekili Aylin Cesur, Türk Dünyası Kadın Birliği Kurucu üyeliğine seçildi. Cesur, “Türk kadınlarının oluşturduğu birlik, şiddete karşı dayanışma, ekonomik ve kültürel alanda ortak hareket, proje üretimi amaçlıyor” dedi.

Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden Türk dünyasının kadınları İstanbul’da buluştu.

Türk Dünyası Kadın Platformu ve Lady Radio tarafından Türk dünyası kadınları arasında dayanışmayı artırmak, ekonomik ve kültürel alanda da ortak projeler üretmek için 1.si düzenlenen “Türk Dünyası Kadın Birliği Forumu”nda iki farklı oturumda kadınların ortak sorunları tartışıldı. 

Toplantıya katılan İYİ Parti Isparta Milletvekili Aylin Cesur, yaptığı konuşmada  şunları söyledi:

" Sayın Bakanlar, Sayın Milletvekilleri, Değerli Lady Radio Kurucuları İlhame Novruzova, Mehriban Alişenova, Zaid Nahmatov, Sayın Sivil Toplum Örgütleri’nin Başkanları-Üyeleri, Türkiye’den ve Türk Dünyasından Foruma katılan kıymetli misafirler, Basınımızın Değerli Temsilcileri, tüm katılımcılar, aynı ninniyle-ezgiyle bebeğini, bacısını uyutan Türk Dünyası’nın kızları-kadınları, kız kardeşlerim; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Ülkemize gelen tüm misafirlerimize hoş geldiniz, şeref verdiniz diyorum. Bugün burada Türk Dünyası’nın her köşesinden gelen siz değerli kardeşlerimin karşısında olmaktan çok mutluyum.

Adriyatik Denizi’nden Çin Seddi’ne kadar, ananeleriyle, görenekleriyle, ninnisiyle, destanıyla ve her şeyiyle bir büyük Türk topluluğu vardır. Büyük Atatürk bunu şöyle tanımlar: “Türk Milleti, Asya’nın garbında ve Avrupa’nın şarkında olmak üzere, kara ve deniz sınırlarıyla ayırt edilmiş, dünyaca tanınmış büyük bir yurtta yaşar: Onun adına “Türkeli” derler”

Büyük Atatürk'ün önderliğinde, uğrunda nice kanlar dökülerek kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ulusa dayalıdır ve ULUS- DEVLET bağını da 'yeni kadın'ın simgeleyeceği düşünülerek yola çıkılmıştır. Cumhuriyet'le gelen ve ayırt eden en önemli göstergesi de kadının bir ulusal devletin yasal olarak eşit yurttaşı kabul edilmesidir. 5 Aralık 1934’de Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesi bu yolda atılan en önemli adımdır.

Ben de bu toplantıya Büyük Atatürk’ün kurduğu TBMM’nin İYİ PARTİ Milletvekili olarak davet edildim ve davetlerinden dolayı Lady Radio kurucularına ve iletişim kuran Kader Başkanı Sayın Nuray Karaoğlu’na teşekkür ediyorum. Genel Başkanı bir kadın olan ve “kadınlar hareketi” olarak kendisini ve davasını ortaya koyan İYİ Parti’nin Kadın Milletvekili olarak huzurunuzdayım. Ve; Türkiye Cumhuriyeti’nin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, 20 sene Özel Doktorluğunu ve Başdanışmanlığını yapmış; kendisi ile Siyasi Hayatı boyunca inandığı Türk Birliği-Türk Dünyası için yaptığı hizmetlerde birebir içinde bulunmuş birisi olarak da huzurunuzda bulunuyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı’mız, burada bulunan Türk Cumhuriyetlerinden gelen misafirlerimizin pek çoğunun da bildiği gibi Türk Dünyası’nın aksakallısıdır ve yeni Cumhuriyetler teşkil ettiğinde Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanıdır ve bugün eğer Türk Dünyası için gerek devletimiz gerekse sivil toplum örgütlerimizin büyük çalışmaları varsa; kendisinin öncülüğünde başlayan çalışmaların büyük önemi vardır. (Türk dünyası ülkelerinin Cumhurbaşkanları ile anılar)

Cumhurbaşkanı Demirel’i siyasete sokan ve 50 sene bu ülkede 7 kere Başbakanlık ve 7 sene de Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemdeki hizmetleri yapması için sebep olan; çocukluğunun geçtiği yıllardaki Anadolu’nun şartlarıdır ve şöyle diyecektir:

”Rahmetli Anamın kuyudan su taşırken uzayan kollarının ıstırabını görürdüm.  Anam bu toprakları vatan yapan isimsiz, milyonlarca fedakar kadının mütevazı bir timsaliydi. Beni devlet ve siyaset hayatına iten o ıstırabın zihnimden hiç silinmeyen resmidir. Bu nedenle, baraj mühendisliği tahsilini seçtim; Türkiye'de milyonları,  çatlamış toprakla, mavi gökyüzü arasında sıkışmış kaderinden kurtarma kavgasına katılmak, katkıda bulunmak istedim.”

Cenab-ı Allah izin verdi suyu buldu, ülkesinin, milletinin emrine verecek eserlere imza atmak kendisine nasip oldu...” Evet o su; gün geldi Kıbrıs’ımıza taşındı-gün geldi Gagavuzya’da yaşayan Türk kardeşlerimize..

1993’de yapılan ilk kardeşlik kurultayında Demirel; bu kurultay 200 yıl gecikti demişti. 200 sene içerisinde, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar olan alanda 11 milyon kilometrekarelik alanda met olmuş-cezir olmuş; çeşitli medeniyetler bu alana etki yapmaya çalışmış, bir taraftan Çin Medeniyeti, Fars Medeniyeti, Arap Medeniyeti, Slaw medeniyeti ve bunların etkileri olmuş ama bunlara rağmen; Avrasya dediğimiz bu coğrafyada Türk Dünyası kaybolmamış, devirleri aşabilmiş ve bugünlere gelebilmiştir. Bu gün ki toplantılar 200 sene evvel yapılabilseydi, dünya bambaşka bir dünya olabilirdi. Yine de Allah’a şükürler olsun ki bugünlere gelinebilmiştir.

Bugün burada köklerimizi bir defa daha tespit ediyoruz. Çünki hepimiz ezelden ebede giden soylu bir milletin çocuklarıyız. Öyle değil miyiz? Her milletin kendine özgü bir öz kültürü var, milli bir tarihi var ama bunların bağlandığı kökü var: Vahapzade diyor ki;

            “Ağaçlar

Kök üstünde boy atır,

Ucalır.

Ağaçlar;

Kökünden güç alır.

Dünyada herşeyin kökü var:

Kökü var;

Toprağın, dışında…

Adam’sa kökünü

Gezdirir başında” diyor!..

1990’ların başında yeni cumhuriyetlerin nazarında Türkiye, ekonomik anlamda gelişen, başarılı bir model olarak değerlendirilmiştir. Bu şekilde ilk Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi 1992’de Ankara’da toplanmıştır. Birlik olma fikri gün geçtikçe daha kurumsal bir yapıya dönüşmüş ve güçlenerek bu günlere gelinmiştir.

Ekonomik ve ticari alanda karşılıklı yatırımların artırılması; kültürel alanda ortak çalışmaların hızlanmasını sağlamalıyız ve  siyasi konularda, Türkçe Konuşan devletler olarak uluslararası platformlarda dayanışmamızı güçlendirmeliyiz.

Türk Dünyası’ndaki sivil toplum örgütlerinin işbirliğini güçlendirmeliyiz.

Bugün ki dünyada, husumetlerin, kinlerin, düşmanlıkların ortadan kaldırılabildiği bir dünya aranıyor.

Böyle bir dünyada insanların birbirleriyle daha çok beraber “live together, work together” yani “beraber yaşa, beraber çalış” dünyasında; bizler de Türk Dünyası’nın kadınları olarak bunu başarabilirsek, bizim dışımızdaki dünyaya daha kolay entegre olma imkanı buluruz.

Geçmişimize sahip çıkarken, bugünkü dünyanın sorunlarına da el uzatmak zorundayız.

Türk dünyası olarak sorunlara nasıl bakmamız gerektiğine beraberce karar vermek bizi güçlendirecektir.

Fikir üretme, kamuoyu yaratma herkesin görevi, sadece hükümetlerin değil.. Yapılması gereken, ekonomide küreselleşmenin imkanlarını kullanarak, kendimizi çağın en yüksek standartlarına ayarlamak ve çağın gerektirdiği dönüşümü her alanda gerçekleştirmektir. Bu akşamdan sabaha olacak şey değildir. Ancak, 25 sene evvelinde Türk Dünyası olarak hiçbir şey olmadığımızı varsayarsak, çok önemli bir noktadayız. Daha müreffeh, daha mutlu, daha barış ve huzur dolu yarınlar hedefimiz. Bunu aramaya devam edeceğiz. Birbirimizi tanımak, gerçeklerimizi bilmek ve yardımcı olmak zorundayız.

Daha evvel, ortak alfabe, ortak dil-tarih-edebiyat kitapları, bilim olimpiyatları, Kültür Merkezleri, TRT-Türk, Kültür mirasına sahiplik Projeleri, Yaz kampları, öğrenci değişimi, Türk Dünyası Standartları Enstitüsü, Türk Dünyası Ticaret Odası kurulması gibi projeler benimsenmiştir. Kadın odaklı bir çalışma ise bugün huzurumuzda olup çok sevindiricidir.

Türk Birliği, Türk İşbirliği veya Türk entegrasyonu gibi konular, Sovyetler Birliği’nin hemen dağılmasından sonra gündeme yerleşmiş ve kamuoyunda seslendirilmeye başlamıştır.

Türk Dünyası’nı kimse inkar etmemiştir ve kendisini muhafaza ettiği sürece kimse inkar da edemeyecektir. Türk denilen ulu çınarın kökleri çok derin ve geniş bir coğrafyaya uzanır.

Bize düşen görev; farklılıkları değil, benzerlikleri tespit etmektir.

Somut projelerle desteklenmesi gereken bir dönemde, Türk Dünyası Kadın Forumu toplantısının yapılabilmiş olmasını fevkalade önemsiyorum ve destekliyorum. Çeşitli projelerle desteklenen Türk Dünyası ile ilgili çalışmaların, merkezinde “kadın” olan bir platformda değerlendirilmesinin öneminin altını da çizmek istiyorum.

Bugün burada çok değerli konuşmacılarla; kadına şiddet ve kadın lobiciliği tartışılacak ve çözüm aranacak.

Geçen yüzyıldaki gelişmelere rağmen, yoksulluk büyümeye devam etmiş, zengin-fakir arasındaki fark artmıştır.

Yoksulluğun yükü, kadınların omuzlarındadır ve sağlıklarına sinsice zarar vermektedir.

Yoksullukla yaşayan 1.2 milyar kişinin yüzde 70'i kadınlardır.

Dünyadaki 900 milyon okuma-yazma bilmeyen arasında, kadınların oranı 2 kat daha fazladır ve dünyada 55 milyon kız çocuğu okula devam edememektedir. Çocuk askerlerin yüzde 40'ını kızların oluşturduğu tahmin ediliyor. Aynı işte çalışan erkeklerden, kadınlar yüzde 30- 60 daha az ücret almaktadırlar.

Sağlık harcamalarının Finlandiya'da kişi başına 2 bin dolar; Vietnam'da 3 dolar olduğu dünyamızda, her yıl 500 bini aşkın kadın, gebelik ve doğumla ilgili nedenler sonucu yaşamını yitiriyor ve 100 milyondan fazla HIV/AIDS'li vakanın bulunduğu dünyamızda, bu hastalığa yakalanmış 15-25 yaş grubundaki gençlerin yüzde 60'ını da kadınlar oluşturuyor. O halde;

  1. Dünyada "her dakikada bir kadın ölüyor" demektir. Aynı sosyal gruptaki erkeklere göre, göreceli olarak daha yoksul olan kadınlar için bu bir kader midir?

  2. "Cinsiyet eşitsizliği ve kadınların yoksulluğun getirdiği zorluklardan dolayı yaşadıkları sıkıntılar arasındaki ilişki gerçeği" bile henüz tam olarak kabul görmezken, bir de şiddete maruz kalan kadının kaderini değiştirebilmek mümkün müdür?

  3. Türkiye'de yaşayan kadınların bu vahim tablodaki yeri nerededir? Türk Dünyasındaki durum nedir?

Tarihin önümüze çıkardığı büyük fırsatlarla karşı karşıya bulunuyoruz. Bu imkanları en iyi şekilde değerlendirmek mecburiyetindeyiz. Yurt edindiğimiz coğrafyanın sırtımıza vurduğu yükler vardır. Şanlı bir mazinin, köklü bir tarihin, omuzlarımıza yüklediği sorumluluklar var. 

Heyecanlarımızın paylaşıldığı, özlemlerimizin giderildiği böylesine önemli bir toplantı sonunda çok önemli bir sonuçla ve mutlulukla buradan ayrılacağımızdan eminim.

Bir Türk kadını olarak diyorum ki; “Kendimize güveneceğiz. Birbirimize güveneceğiz. Demokrasilerimize güveneceğiz ve sadakatle bağlı kalacağız. Cumhuriyete sadakatle bağlı kalacağız. Türk Birliği’ni muhafaza edeceğiz. İnsan haklarından, demokrasiden ve uygar dünyadan kopmayacağız.

Dede Korkut şöyle diyor:

“Gölgeli ağacımız kesilmesin.

Ormanlarımız seyrelmesin,

Çağlayıp akan sularımız kurumasın.

Ümidimiz üzülmesin.

Kanatlarımız kırılmasın,

Ocağımız yanar dursun.

Çerağımız heç vakit sönmesin.”

Ve son olarak Büyük Atatürk’ün sözleriyle bitirmek istiyorum konuşmamı:            

“Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu.

Bu sahne 7000 senelik ,en aşağı, bir Türk beşiğidir.

Beşik, tabiatın rüzgârlarıyla sallandı: beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı.

O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından, evvela korkar gibi oldu; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu.

Bir gün o tabiat çocuğu, tabiat oldu, şimşek oldu, Yıldırım, güneş oldu Türk oldu.

Türk budur; yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.” 

Evet Değerli Kardeşlerim;

Adımız Azeri, Kazak, Kırgız, Özbek,Türkmen, Kuzey Kıbrıs’lı olabilir; soyadımız TÜRK’tür.

“NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE”..."

Bu Haberi Paylaş


  • eğirdir,egirdir haber,akın gazetesi
  • eğirdir,egirdir haber,akın gazetesi

Yorum Yap