GELENDOST ZAFERİ (MİRYOKEFALON SAVAŞI) KUTLAMALARINA DAİR ÖNERİLER

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,GELENDOST ZAFERİ (MİRYOKEFALON SAVAŞI)  KUTLAMALARINA DAİR ÖNERİLER
Haberin Tarihi: 30.9.2014 10:53:00 - Okunma Sayısı:5332 defa okundu.

Dr. Hüseyin Avni Bıçaklı Yazdı

GELENDOST ZAFERİ (MİRYOKEFALON SAVAŞI)  KUTLAMALARINA DAİR ÖNERİLER

 

Dr. Hüseyin Avni Bıçaklı

Büyükelçi

 

            Miryokefalon Savaşının 838. yıldönümü vesilesiyle 21 Eylül 2014 Pazar günü Gelendost’ta yapılan kutlama törenine bu yıl ben de katıldım. Isparta Valisi Sayın Vahdettin Özkan, Isparta Emniyet Müdürü ve İl Jandarma Alay Komutanı’nın da yer aldığı törende Gelendost Belediye Başkanı Mehmet Sezgin, Eğirdir Belediye Başkanı Ömer Şengöl ve  Gelendost’un resmi yetkilileri vardı. Muhtemelen elma toplama sezonu nedeniyle Gelendostluların katılımı oldukça azdı. Öğrenciler ve gençler de yoktu. Diğer Isparta ilçelerinden de katılım olmamıştı. Katılımcıların yarısından fazlasını heşehrimiz Ramazan Topraklı’nın liderliğinde Ankara’dan gelen Hamiteli Kültür ve Dayanışma Derneği’nin temsilcileri ve davetlileri oluşturuyordu.

            Töreni izleyen Gelendostlu halkın çoğunluğunu okul çağı öncesi küçük çocuklar oluşturuyor, ellerindeki cep telefonu kameralarıyla kendilerince töreni kayda alıyorlardı. Protokol locasından onları seyrederken yine aynı tören meydanında 40-45 yıl önce toprak zeminde aşık oynadığım günleri hatırladım. Gözlerim buğulandı.

            Tören yine de etkileyiciydi. Kız ve erkek öğrencilerin zeybek oyunları, mehteran takımının gösterisi güzeldi. Ama yine de tören, beklenilenin ve olması gerekenin çok gerisindeydi. Miryokefalon’un önemine uygun düşmüyordu.

            Açılış konuşmasını Belediye Başkanı Mehmet Sezgin yaptı. Ardından Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Güray Kırpık, YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Durmuş Günay ve ben birer konuşma yaptık. Ana konuşmacı ise Sayın Vali’ydi. Konuşmalarda Miryokefalon Savaşı’nın tarihi, önemi, yapıldığı yerlere ilişkin tezler, gündemdeki projeler ve yapılması gerekenler gibi konulara değinildi.

            Doç Dr. Güray Kırpık, savaşın tarihçesini ve önemini anlattı ve Ramazan Topraklı’nın savaşın Gelendost ovasında yapıldığına dair tezine destekte bulundu. Prof. Dr. Durmuş Günay, Ramazan Topraklı’ya bugüne kadar yaptığı araştırmalar ve yayınladığı kitaplardan dolayı fahri doktora unvanı verilmesini teklif etti.

            Bir Gelendost’lu olarak ben de Ramazan Topraklı’ya sahip çıkılması gerektiğini vurguladım, en azından savaşın yapıldığı yerlerin en önemli mevkiisi konumunda olan Yenice Köyü karşısındaki Kemer Boğazı’nda bulunduğuna inanılan su altındaki köprünün yerinin tesbit edilerek ortaya çıkarılmasının önemine değindim.

            Sayın Valimiz de, Valilik olarak konuyla yakından ilgilenildiğini, SDÜ ile işbirliği halinde somut projeleri gündemde tuttuklarını ve getirilen önerileri dikkatle not ettiğini kaydetti.

            Törenin ardından Belediye Başkanımızca verilen yemekte Sayın Valimiz, Miryokefalon Savaşı ve yapıldığı yerlere ilişkin tezler konusunda Valilikçe hazırlanan henüz nihaileştirilmemiş bir videoyu izletti. Valimizin konuyla yakından ilgilendiği ve şahsi gayret içerisinde de olduğu açıkça görülüyordu.

            Bilindiği gibi, Türk ve Türkiye Tarihi içinde yeri ve önemi tartışılmaz olan vatan koruyan böyle bir zaferin kazanıldığı yer hakkında muhtelif görüşler ileri sürülmüştür. Bu görüşlerden en eskisi olarak bilinen birincisi, 17 Eylül 1176 tarihli Miryokefalon Zaferi'nin Düzbel denilen yerde kazanıldığı görüşüdür. Bu görüş, W. M. Ramsay ve onu takip eden Feridun Dirimtekin tarafından ortaya atılmıştır.

            Avusturyalı tarihî coğrafyacı W. Tomaschek Hoyran Gölü'nün kuzey doğusundaki Sultan Dağı ile Yalvaç Körküler Kasabası'nın kuzeyindeki Kızıldağ arasındaki Karamık Beli'ni kabul ederken, bunun tesirinde kalan W.M. Ramsay ise ilk görüşü olan Düzbel'den vazgeçerek savaşın yeri olarak önce Hoyran Gölü'nün kuzey doğusundaki Kaşıkara Ovası'nı düşünmüş ve daha sonra yerinde inceleme yaparak Kumdanlı Ovası'nı tespit etmiştir ki, Osman Turan da o zaman Türkler'e ait topraklar içinde olan Kumdanlı'yı kabul ederek Ramsay'ın ikinci görüşüne katılmıştır.

            Merhum Prof. Dr. Mehmet Altay Köymen ise savaşın yerini, F. Taeschner'in tespiti olan Çardak Geçidi şeklinde zikrederek savaş yerinde bir saha araştırması yapma imkânı bulamadığını ifade etmiştir.

            Gelendostlu merhum Hüseyin Şekercioğlu, savaşın Gelendost'ta yapıldığını ifade eden bir kitap yazmıştır. Bilahare ise yine Gelendostlu Ramazan Topraklı,  Miryokefalon Savaşı için bölgeye gelen Bizans ordusunun gölün kuzeyinden değil, gölün orta kısımlarında yer alan Kemer Boğazı’ndan geçtiğini, savaşın bugünkü Gelendost, Avşar, Köke, Yenice ovasında vuku bulduğunu güçlü delillerle ileri sürmüştür. Hoyran gölü ile Eğirdir gölü önceleri bitişik değillermiş. Aralarında bir su akıntısı, bir çay veya bir dere varmış ve Yenice köprüsü işte bu akan su üzerine yapılmış. Ancak daha sonra çıkan bir deprem bazı düdenleri kapattığı için su birikmiş ve bu iki göl böylece birleşmiş.

            E. Eickhoff, Hoyran-Kumdanlı'nın kuzey doğusundaki Kırkbaş Köyü'nün adına bakarak savaşın Karamık Beli'nde yapıldığını ifade eder ki Prof.Dr. Abdülhaluk Çay da bu tezi esas alan bir çalışma yapmıştır.

            Merhum Prof. Dr. Kudret Ayiter, Myriokephalon'un Çivril-Kufi Çayı vadisinde aranması gerektiğini savunmuş ve bu görüşten hareketle Prof. Dr. Bilge Umar savaşın Kufi Çayı Vadisi'nde yapıldığı kanaatine varmıştır. Aynı şekilde Arkeolog Kemal Turfan da, savaşın yerini Yukarı Kufi Boğazı olarak ifade etmiştir.

            Görülüyor ki, bu muharebenin yapıldığı yer hakkında, dört temel görüşten biri Çivril ve yöresi, biri Yalvaç ve çevresi , bir diğeri Gelendost ve yöresi  ve bir diğeri de Çay ve Karamık Ovası olarak ifade edilegelmiş, kesin bir hükme varılamamıştır. Bugün beşinci bir görüş olarak da Uluborlu ve ovası tezi ortaya atılmıştır.

            Tarihçilerin ortaya koydukları görüşlerde farklılık görülse de gerçek olan Miryokefalon savaşının Senirkent, Yalvaç, Gelendost ve Eğridir’i bağlayan orta noktada olduğudur. Bu alanın da Hoyran ve Eğirdir Gölü çevresinde ve özellikle Yenice Sivrisi olarak bilinen bölgede olduğu ağırlık kazanmaktadır. Zaten böylesi büyük bir savaşa sadece belirli bir bölgenin insanının savaşa katıldığını düşünmek mümkün değildir.

            Denizli-Çivril ve Afyon-Karamık ovası tezleri ise değerli hemşehrim ve babamın Keçili Köyü İlkokulu’ndan öğrencisi olan Ramazan Topraklı’nın bilimsel ve akademik bir tarihçi gibi ortaya koyduğu kuvvetli delillerle çürütülmüş görünmektedir.

            Bu topraklarda yaşanan savaş adeta geçmişte Mustafa Kemal ve askerlerinin yer aldığı Çanakkale savaşları gibidir. Milyonlarca yabancı asker de topraklarından kopmuş Haçlı hayali içinde Bizans’ın peşine takılmış sonucu bilinmedik bir savaşa zorlanmıştır. Hayatlarını kaybederek, ülkelerinden uzak bu topraklara karışmışlardır. Bu savaş bugün dünyadaki emperyalist ülkeler için de bir tarihi ibret hikâyesidir.

            Türkler’in Anadolu sevdası Malazgirt ile başlar, Miryakefalon ile yerleşik olur ve İstanbul'un fethi ile onaylanır.. Sakarya Savaşı da Haçlı’nın son Megalo İdea özentilerini tarihin çöplüğüne gömer. Haçlı düşüncesi bugün hala son bulmuş değildir. Düşmanlığımız yok, düşmanca düşüncemiz de yok. Olmayacak da. Huzur ve barış beynimizin her hücresine yerleşik. Ama unutmadık, unutmamalıyız. Haç yerinde duruyor. Sapasağlam. Hatta eskisinden daha güçlü.

            Cumhuriyete gelinceye dek neler çektik, neler gördük unutmayalım. Masallara kanmayalım. Güçlü olalım. Güçlü olmak için temel seçeneklerimizden biri de birlik ve beraberlik içerisinde bilim/teknoloji/kültür ve sanatta ileri gitmektir.

            Bu bağlamda ve savaşın yerine dair ortaya atılan tezlerin çoğunun bugünkü Isparta topraklarında bulunması gerçeğinden hareketle, tüm Isparta olarak birlik ve beraberlik içerisinde bulunmanın önemi açıktır.

            Gelendost Zaferi dönemin Isparta Valisi Cemal Orhan Mirkelam’ın da katılımıyla ilk kez 1978 yılında törenlerle kutlanmaya başlamıştı ve o tarihten beri her yıl Gelendost’ta kutlanmaya devam edilmektedir. Naçizane gözlemim odur ki, bu törenler zamanla rutine dönüşmüş, ilgi ve katılım azalmış, elma festivali gibi tamamen sosyo-ekonomik kapsamlı etkinliklerle gerçek tarihi anlamı ve önemi sıradanlaştırılmıştır. Bu konuya Valiliğimizin gereken önemi atfettiğini memnuniyetle müşahade etmekteyiz. Ancak üniversitemizin de bu alanda daha aktif  olması gekektiğini düşünüyorum. SDÜ’nün etkin girişimleri olmadan bu konudaki  herhangi bir projeden sonuç almak kolay değildir.

            Bu noktada ve şu safhada başlangıç önerilerim şunlar olacaktır:

            1) İlk aşamada, Miryo Kefalon Savaşı kutlamalarının bundan böyle sadece Gelendost’ta değil, savaşın yaşandığı ileri sürülen diğer Isparta yörelerinde de (Yalvaç, Eğirdir, Ş. Karaağaç, Senirkent ve Uluborlu) kutlanması ve kutlama törenlerinin her yıl sırayla bu 6 ilçemizin birinde yapılması.

            2) İkinci aşamada ise büyük ve etkileyici bir proje hazırlanarak başta Başbakanlığımız olmak üzere, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve diğer resmi kurum ve kuruluşlarımızın bu konuya olan dikkat ve ilgisinin daha da artırılmasının sağlanması. Aklımda esasen bir proje var. Ama açıklamak için henüz erken buluyorum. Şu safhada ilgili resmi makam ve şahsiyetler nezdinde bazı temas ve girişimlerde bulunmam gerek.

            Miryokefelon Savaşı, Anadolu Türk tarihinde önemli bir dönüm noktası, Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli bir kilometre taşıdır. Bugün için Miryokefalon savaşının olduğu yer bu bölgedeki yönetimlerce tıpkı geçmişteki birlik ruhu içinde ele alınmalı, çevreye ve ülkeye örnek bir organizasyon ile kutlanmalı ve anıtlaştırılmalıdır. Bu çalışmalar üretilecek yazılı ve görsel eserlerle zenginleştirilmelidir. Bölgede bu yönde yaşanan tarihsel belirsizliklerin aydınlatılması bakımından yine ortak bir yapıda kazı ve araştırma çalışmaları desteklenmelidir. Miryokefalon topraklarında dolaşan Atalarımızın ruhlarının huzur bulabilmesi için geleceğe yönelik hedeflerle birlik ve beraberlik içinde çalışmalar ile hareket edilmeli, onlara layık şekilde üretilecek eserler ve anıtlarla yaşananlar geleceğe taşınmalıdır.

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap

İlgili Haberler