Milletvekili Dr. Aylin Cesur: "OTİZM, DOWN, ÖZEL GEREKSİNİMLİ BİREYLERE AİT ULUSAL EYLEM PLANI” HAYATA GEÇİRİLMELİ

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,Milletvekili Dr. Aylin Cesur: "OTİZM, DOWN, ÖZEL GEREKSİNİMLİ BİREYLERE AİT ULUSAL EYLEM PLANI” HAYATA GEÇİRİLMELİ
Haberin Tarihi: 24.2.2021 16:30:27 - Okunma Sayısı:4775 defa okundu.

İYİ Parti Isparta Milletvekili Dr. Aylin Cesur, Türkiye’de otizmli, down sendromlu ve diğer engelli vatandaşların yaşadığı sorunlar hakkında TBMM Genel Kurulu’nda Meclis kürsüsünden konuştu.

Milletvekili Dr. Aylin Cesur:

"OTİZM, DOWN, ÖZEL GEREKSİNİMLİ BİREYLERE AİT ULUSAL EYLEM PLANI” HAYATA GEÇİRİLMELİ

İYİ Parti Isparta Milletvekili Dr. Aylin Cesur, Türkiye’de otizmli, down sendromlu ve diğer engelli vatandaşların yaşadığı sorunlar hakkında TBMM Genel Kurulu’nda Meclis kürsüsünden konuştu.

Konuşmasında engellilerin yaşadığı sorunlar için çözüm önerileri getiren Milletvekili Cesur, hükümeti harekete geçmeye çağırdı.

TBMM’de kendisinin de üyesi olduğu Otizm ve Down Sendromlu vatandaşlar için kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı raporu değerlendiren Milletvekili Aylin Cesur, “Hazırladığımız rapor gayet detaylı ve uygulamaya geçirilebilirse vatandaşlarımıza son derece faydalı olacaktır. Uygulamaya geçirilebilirse diyorum, çünkü maalesef bundan önceki pek çok Araştırma Komisyonu raporunun hükümet tarafından dikkate alınmadığına ve önerilen çözümlerin uygulamaya geçirilmediğine tanıklık ettik. Dikkate alınmayan raporların başında da SMA, ALS, DMD, EMES gibi nadir hastalıkların araştırıldığı komisyon raporu geliyor. Komisyonlarda görüşülürken hemen ilgili bakanlık ele almalı oysa!” dedi.

Cesur, devamında “Bu rapora konu olan engelli vatandaşlarımızın bırakın bir yılı, kaybedecekleri bir günleri bile yok. Sorunlarının çözülemediği her gün engelli vatandaşlarımız ve aileleri için hayal edemeyeceğimiz zorluklar ve acılarla geçiyor. Onca emekle hazırladığımız bu komisyon raporunun da Meclisin tozlu raflarına kalkmasından duyduğum endişenin altını çizmek istiyorum.” diye konuştu.

“Engelli vatandaşlarımızın, çocuklarımızın sorunları, hepimizin ortak derdi.” diyerek, konunun siyaset üstü olarak ele alınması gerektiğini belirten Cesur, “Meseleyi siyasi hâle getiren, ortaya böyle bir Meclis çalışması çıkmasına rağmen, icracı olmaktan uzak, hık deyici hâle gelmiş bakanlıklar ve Mecliste olmayan ve sadece locadan izleyici olmuş bir Hükûmet ile sorunlara çözüm gelmiyor. Bu sistemsel bir sorundur ve asıl bunun çözülmesi gerekmektedir” dedi.

Cesur, hükümetin sorunlar dile getirildiğinde her şey ne kadar iyi diyerek savunmaya geçmek yerine, tutum olarak “eksik olan neyimiz varsa söyleyin, beraber çözelim” gibi bir yaklaşımı benimsemesi gerektiğinin de altını çizdi.

“Hükümet politikaları siyaseten belirlenirken, Meclis araştırma komisyonu çalışmaları ülkenin, toplumun genel menfaati için çözümler ortaya koyuyor, çünkü bu komisyonlarda milletin bütünü temsil ediliyor. Buradaki çalışmalar millete aittir yani” diyen Cesur, "Neden bu çözüm önerileri uygulanmıyor?" diye iktidara sorduğumuzda "Şu veya bu gerekçelerle uygulamıyoruz" gibi cevaplar yerine "Biz gereken her şeyi yapıyoruz, şöyle iyiyiz, böyle iyiyiz." şeklinde cevaplar geliyor. Sivil toplum ‘neden’ diye sorunca da ithamlarla karşılaşıyor, hatta teröriste kadar varan suçlamalara muhatap olabiliyor” dedi.

“Ciddi bir veri ve istatistik sorunumuz var. Bu durum hem planlama ve etkin kaynak yönetimi açısından hem de vatandaşlarımızın sosyal devlet hizmetleriyle buluşturulması açısından ciddi bir zafiyet.” diyen Cesur, AÇSH Bakanlığının 2011 verilerini kullandığını ve 2011 yılından sonra engelli vatandaşlara yönelik kapsamlı bir veri çalışması yapılmadığına işaret etti. “On yıl önceki verilerle iş yapılır mı? Neredesiniz, hangi dünyada yaşıyoruz?” dedi.

Verilerin kapsam konusunda da yetersiz olduğunu söyleyen Cesur, “2002 TÜİK Türkiye Özürlüler Araştırması’na göre yaklaşık 8 milyon, 2011 Nüfus ve Konut Araştırması'na göre 4 milyon 876 bin engelli tespit edilmiş. Günümüz Ulusal Engelliler Veri Bankası sistemine ise kayıtlı sadece 2 milyon 508 bin engelli vatandaşımız var. Farklılıkları görüyor musunuz?” dedi.

Koordinasyonsuzluk sebebi ile eğitimi yarım kalan, gerekli yardımı alamayan, sağlık konusunda erişim sorunu yaşayan ve istihdama katılamayan pek çok engellinin olduğunu söyleyen Cesur, “Her yerden, her platformdan, o kadar çok vatandaşımız bize başvuruyor, durum o kadar vahim ki; bu hal kabul edilemez. Bu yüzyılda, Cumhuriyet’in 100. yılına gelinen bir zamanda bu koordinasyonsuzluk çözülmeli. İşin bir kaptanı olmalı ve engelli vatandaşlarımızın hayatının her aşaması bir plan dâhilinde organize edilmeli. İngiltere'de, İrlanda'da Engellilerden Sorumlu Devlet Bakanı var, Fransa'da Başbakanlığa bağlı çalışan engelliler için devlet sekreterliği var.” dedi.

Almanya'da Gençlik Refah Ofisleri’nin engellilerle ilgilendiğini söyleyen Cesur, Türkiye’de bu görevi Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün üstlendiğine dikkat çekti.

“Bizim en başta bakış açısı olarak yaklaşımımızı değiştirmemiz lazım. Almanya, engellileri gençlerle birlikte değerlendirerek, onlara aktif ve daha katılımcı bir hayat yaklaşımıyla hizmet sunarken; biz maalesef engellilerimizi yaşlılarımızla beraber toplumun başka bir potasına itiyoruz. Engelli ve yaşlı hizmetleri genel müdürlüğü ne demek? Ben, bir doktor olarak bunu şiddetle kınıyorum.” dedi.

Demirel hükûmetlerinin başlattığı engelli yardımı ve istihdamda engelli kotasından bahseden ve 1983'ten beri rehabilitasyon ve kaynaştırma eğitimi uygulandığını, engelliler için özel eğitimin de 1989’da başladığını ve Engelliler Hakkında Kanun’un 2005’te kabul edildiğini hatırlatan Cesur, hükümeti var olan politikaların uygulanmasında yaşanan sorunlarla eleştirdi:

“Bugün Hizmetin kendisi sorun yaratır ve mağduriyeti arttırır hale gelmiş. Erişilebilirlik ve kişi özgürlüğü hakkı, eğitim, sağlık, rehabilitasyon hakkı, istihdam, sosyal ve siyasal yaşama katılım, seyahat hakkı gibi pek çok alanda sorunlar yaşanmaya devam ediyor. İlgili kanunlarımız var, evet ama yine sorun aynı, uygulanmıyor. İşte, o zaman da bunun adı sosyal devlet olmuyor.

Bunu, Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi'nin taraf olan devletlere yüklediği sorumluluklara, Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi Türkiye STK Gölge Raporu'nun listelediği 132 maddelik sorunlara dayanarak söylüyorum, engelli vatandaşlarımızdan ve ailelerinden her gün gelen onlarca şikâyet ve talebe dayanarak söylüyorum. Yani sorun yine sistemsel.” dedi.

OECD ülkeleri ile Türkiye’yi kıyaslayan Cesur, ülkelerin bütçelerinden engelliler için ayırdığı paya göre 38 ülke arasında Türkiye’nin 35. sırada olduğunu söyledi.“Gayrisafi millî hasılanın binde 5'ini engelli vatandaşlarımıza ayırıyoruz, oysaki OECD ortalaması yüzde 2. Mesela, Polonya yüzde 2,2, İspanya yüzde 2,4, İsrail yüzde 2,9, Danimarka yüzde 4,9 engellilere ayırıyor. Engellilerimiz için OECD ortalamasına göre harcama yapmamız demek, bizim şu an harcadığımızın en az 4 katı harcama yapmamız demek.”. Cesur, sözlerini “İyi bir verimiz yok, istatistiğimiz yok, sosyal doku envanterimiz yok, 2020 ve sonrası için günümüz koşullarına uygun salgın odaklı, özel gereksinimli bireylere yönelik ulusal eylem planımız yok. Hâlbuki kaynak kadar bunların da nasıl kullanıldığı gerçekten çok önemli.” diyerek sürdürdü.

Almanya ve Fransa'da engelli istihdamı kotasının Türkiye’deki kotaların iki misli olan %6 olduğunu ve Türkiye’de kotayı dolduramayan kamuya iş yerlerine yönelik bir yaptırım uygulanmadığına dikkat çeken Cesur, engellilere ayrılmış 25.851 adet iş pozisyonun açıkta kaldığını ve engelli vatandaşların işlerle buluşturulamadığını söyledi. "Vatandaşlarımıza sorduğumuzda, ‘İş ortamları çalışmamız için uygun değil, erişilebilirlik sağlanmamış, işi kâğıt üstünde verip bizi evimize gönderiyorlar, sosyal hayata katılamıyoruz, işten çıkalım diye mobbing uygulanıyor.’ gibi cevaplar alıyoruz. Yani ‘Dostlar alışverişte görünsün yöntemi.’ Maalesef yönetim anlayışı bu.” dedi.

“Yalnızca evlerde ve kurumlarda bakım sağlamak, ‘Yardımlarda biz çok iyiyiz’ demekle iyi olunmuyor, hizmette niteliğin sağlanması gerekir” diyen Cesur, engelli vatandaşların yaşadığı çözülmesi gereken sorunları sırladı:

-2014'te engellilerin uğradığı ayrımcılığın suç sayılması için eylemin nefret saikiyle işlenmiş olduğunun ispatı istenmeye başladığı için haksızlığa uğrayan vatandaşlarımız hukuk önünde haklarını alamaz hâle gelmiş.

-0-18 yaş grubunda 352 bin otizmli çocuk, eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlerden yararlanmak için bekliyor. Eğitime erişebilen otizmli çocuk sayısı yalnızca 29 bin, haftada iki-dört saat eğitim alıyorlar, oysaki haftalık kırk saat eğitime ihtiyaçları var ve 3 yaşından itibaren akranlarıyla beraber okumaları için, zihinsel ve sosyal gelişim için bu çok çok önemli.

-İlkokuldan sonra çocuklarımız eğitimden ayrılıyorlar. Öğrenci sayıları anaokulu ve ilköğretimde 344 binken ortaöğretimde 81 bine düşüyor. Çünkü sistem oturtulamamış ve eğitime devam için uygun koşullar sağlanamamış.

-Gölge öğretmenler ve rehabilitasyon merkezleri konusunda nitelik ve denetim sorunları yaşanıyor.

-Salgın dolayısıyla pek çok engelli çocuğumuzun eğitimi aksadı ve uzaktan eğitim hepsinin ihtiyaçlarına uygun değil. Evde eğitim hizmetleri durdu. Ailelere herhangi bir psikososyal destek verilmedi.

-EKPSS ile yeteri kadar atama yapılmıyor ve engel, tür ve derecelerin aynı sınava tabi tutulmalarından kaynaklı vatandaşlarımızın önünde bir sınav adaletsizliği mevcut.

-Vatandaşlarımızın başkasına muhtaç olmadan hareket edebilmesini sağlayan protez, tekerlekli sandalye, işitme cihazları gibi araçlar için devlet çok az ödenek veriyor.

-Duraklarda, istasyonlarda, havalimanlarında, kamu binalarında, caddelerde, yani hayatın her yerinde engelli vatandaşlarımız için erişilebilirlik sorunu var, düzenlemeler onlara uygun yapılmamış.

-Yerel yönetimlerden koordinasyon için yararlanılmıyor. Halbuki Urfa’nın en ufak kasabasından, Bursa’nın en kalabalık bölgesine kadar engelli vatandaşlarımız var ve hepsine devletin eşit bir şekilde ulaşabilmesi gerekiyor.

Özel gereksinimli bireylere yönelik ulusal eylem planını bir an önce oluşturulması gerektiğini söyleyen Cesur, komisyon raporunun vakit kaybedilmeden hayata geçirilmesi, ilgili konuların derhâl kanunlaşması ve mevcut uygulamalarda reformlara ve iyileştirilmelere gidilmesi gerektiğini belirtti.

“Eğer bunları yapmazsak "Sosyal devletiz" diyemeyiz. Yapılmadığı takdirde, sorunlara maruz kalmış ve mağdur olmuş vatandaşlarımızın çocuklarına, evlatlarımıza yazık olur. Sizlerin de çocukları, hepimizin çocukları bunlar. Biz iktidara geldiğimizde bunları yapacağız. Sosyal devlet olarak birinci işimizin bu olması lazım. Devleti yönetenlere, sesleniyorum; bu raporu dikkate alınız ve kanunlaştırınız” diyerek sözlerini tamamladı.

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap