HAMİDELİ SEYAHATİ MİRYOKEFALON ZAFERİ İZLENİMLERİ 1. gün

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,HAMİDELİ SEYAHATİ  MİRYOKEFALON ZAFERİ İZLENİMLERİ 1. gün
Haberin Tarihi: 15.9.2015 17:32:00 - Okunma Sayısı:1921 defa okundu.

Miryokefalon Zaferi'nin 839. yılını kutluyoruz.

HAMİDELİ SEYAHATİ  MİRYOKEFALON ZAFERİ İZLENİMLERİ 1. gün

 

Mustafa ÇETİNKAYA

Sosyolog - Tarih Araştırmacısı

 

Miryokefalon Zaferi’nin 839. yılını kutluyoruz. Özellikle son 7 yıldır savaşın geçtiği yerlerde, Senirkent-Eğirdir-Gelendost’u kapsayan etkinliklerde; gündüzleri savaş meydanları, gezildi, incelendi, bilgi alışverişleri yapıldı, akşamları akademisyenlerin sempozyumlarıyla bölgenin tarihsel coğrafi yapısı sunulup tartışıldı. Son gün Gelendost ilçesinde Ekonomist Yazar Zeki TARHAN sunuculuğunda Ramazan TOPRAKLI, Vali yardımcısı, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik TURAN, Dil Tarih Kurumu Başkanı, bir çok üniversiteden rektörlerin ve 40’ın üzerinde akademisyenin katılımıyla, mehter takımı ve okçuluk gösterileriyle güzel bir üç günlük program oldu.

            Bu programı düzenleyen Hamideli vakfına, bize verdikleri bilgilerle bizi aydınlatan katılan bütün akademisyen hocalarımıza ve Eğirdir Belediyesi’ne, Gelendost Belediyesi’ne, Yalvaç Belediyesi’ne, bu Miryokefalon savaşına özel bir sayı basarak destek veren AKIN gazetesine, limanda çay ikramı yapan ETUDOSD’a, bana destek olan Zeki TARHAN hocamıza teşekkür ederim. 

    Kendi adıma da bu program çerçevesinde bir çok hocamızla tanışmam, bilgi alışverişiyle, yeni öğrendiklerimle benim için büyük bir kazançtı, ileriki yazılarda bunları açıklayacağım. Bu kadar konularında uzman hocalarımızın yanında belki diğer okuduğumuz kitaplarda unuttuğumuz ya da fark etmediğimiz konuları açısından önemliydi. Örneğin Miryokefalon kelimesinin anlamına dikkat etmeyiz. Miryo binlerce milyonlarca anlamı taşır. Kefal kelimesi baş, kelle anlamını da ifade ediyor. Yani Miryokefalon binlerce baş, milyonlarca kelle anlamı taşıyor. Ayrıca Miryokefalon savaşını kazanmamız Malazgirt savaşından ayrı yönü var. Eğer ki biz Malazgirt savaşını kaybetseydik birkaç sene içerisinde tekrar kazanabilirdik, ama Miryokefalon savaşını kaybetseydik şu an uzun yüzyıllar Anadolu'da olamayacaktık…

    Geziye ben Ankara’dan gelen 2 otobüs kafilesine Senirkent ilçesinin Garip köyüne bağlı Kayaağzı mahallesinde Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Ürekli ve eşi Prof. Dr. Fatma Ürekli hocalarımızla beraber gelen kafileyi karşılayarak katıldım. Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Ürekli hocamız Beykent Üniversitesinde Osmanlı Türkçesi ve tarih dersleri vermektedir. Eşi Prof. Dr. Fatma Ürekli Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tarih  bölüm başkanlığını yürütmektedir. Ayrıca Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Ürekli kardeşi de Prof. Dr. Bayram Ürekli de Selçuk Üniversitesi tarih bölüm başkanlığını yürütmektedir. Ailecek tarih bölümünde uzman bir aile. Muzaffer hocamız ve eşi Fatma hocamız sağolsunlar gelecek misafirlere kendilerinin hazırladıkları ayranları ve kendi mahsullerinden siyah erikleri sundular.

            Otobüslere binip ilerlemeye başladıktan Kayaağzı mevkiini geçtikten sonra yolda ilerlerken Ramazan Topraklı hocamız bizlere bilgi veriyordu. “Yolun sol tarafındaki tepe Karababa tepesidir. Bu tepede M.Ö. 401 yılında burada bir saray vardır Oğul Keyhüsrev dedikleri bir saraydır, şu an koruma altındadır, bu tepede daha önce bir sütun ayağı bulunmuş. Oranın muhtarı dedi ki; burayı biraz daha kazarsan her yer mermer döşeli tabandır. Perslerin Frigya valisi meşhur on binlerin dönüşü kitabında bahsedilen burada 1 ay kalıp buradan Afyon Çay’a ordan Konya, Tarsus’dan Bağdat ve Kral yolundan ilerleyerek abisiyle savaşıyor .Burası da Kelena adlı Midas şehri bu boğazdır.’’ İleride Yenice sivrisi uzaktan görebiliyorduk.

            Yolun sol tarafında gördüğümüz büyük ada da Miryokefalon savaşın kazanıldığı kale yıkıntısı şu an sit alanı göl içinde kalmış bir ada. Ayrıca burası komutan I. Manuel Komnenos’a pusu kurulduğu yerdi…

            Yeni durağımız ise Isparta İslamköy’deki rahmetli 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman DEMİREL’in yaptırmış olduğu Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesi idi ve kendi naaşının yattığı kabristana uğradık. Demokrasi müzesine gitmediyseniz eğer gitmenizi kesinlikle öneririm. Gerçekten iyi bir çalışma ürünü olduğunu içeriye girince müzedeki eşyalara, fotoğraflara bakınca nadide eserleri görünce anlıyorsunuz. Müze müdürü de bu müzenin yapılırken müze konusunda uzmanlaşmış Koç grubunun da kendi uzmanlarının gelerek yaptıkları etütler neticesinde şu an müzenin şekillendiği anlatıldı. Ve hala diğer yerlerin de yapımı devam ediyor. 6 milyon belgenin olduğu bir müze... Sanırım ileriki yıllarda kalan binaların da yapımı sonrası tüm belgelerinin yayınlanacağı belirtiliyor. Müze hem Osmanlı mimarisi hem Selçuklu mimarisi eklenerek oluşturulmuş. Rahmetli Cumhurbaşkanına hediye edilen eserler cam fanusların içerisinde sergilenmiş. Ayrıca o dönemlerde duvarlara yazıları gösteren fotoğraflar da sergilenmiş. Gazete başlıklarını, manşetlerini görebiliyorsunuz. Bir de 40-50 kişilik bir konferans salonunda müze müdürü tarafından da gelen gruplara konferans bilgilendirme yapılabilmektedir.

            Süleyman DEMİREL denince insanların aklına pek çok anekdot geliyor. Yıllar önce belki çok az kişinin bildiği bir anekdot anlatayım: Bir seçim öncesi vakti Süleyman Demirel bir yerde bir X cemaatiyle karşılaşır muhabbet ederler. Konuşma sırasında rahmetli DEMİREL, eğer seçimde kendilerini bu X cemaati desteklerse devletin en önemli yerlerden birine sizin adamınızı yerleştireceğim diye  bu X cemaatine söz verir. Velhasıl seçim biter Süleyman DEMİREL başbakan olur, zaman geçer, ama bu X cemaati bakar ki kendilerinden birisi hala devletin üst makamlarından birine gelmemiştir. Süleyman DEMİREL’i makamına hem tebrik hem de bu kendilerine verilen söz için ziyaret ederler. Ziyaret olur, DEMİREL’i yeni başbakanlığı için tebrik eder hayırlı olsun derler. Derken konuyu bir ara kendilerine seçim öncesi verilen bir sözü sorarlar “Sayın DEMİREL, bize seçim öncesi bir sözünüz vardı, eğer başbakan seçilirseniz devletin en önemli yerlerinden birine bizim adamımızı yerleştirecektiniz.’’ Rahmetli Süleyman DEMİREL biraz da Isparta sivesiyle karışık cevap verir “Ben sizin adamınız değel miyim?(değil miyim)’’?

            Demokrasi Müzesinden sonra Rahmetli Süleyman Demirel’in naaşının bulunduğu kabristana gittik, birer Fatiha okuduk. Ramazan TOPRAKLI hocamızın Miryokefalon Zaferinin 839. yıldönümü anısına, kabristandaki anı defterine yazısı sonrası yeni durağımız olan Atabey’deki Ertokuş medresesine doğru tekrar yola çıktık.   

            Ertokuş Medresesi belki de Isparta’nın en eski tarihi yapısı sıralamasında en ön sıralarındadır diye düşünüyorum. Selçuklu Atabeyi Mübarizeddin Ertokuş tarafından H.621 (M.1224) yılında yaptırılmış. 800 yıllık bir yapı. İçeride Mübarizeddin Ertokuş türbesi bulunmaktadır. Hala özünü koruduğunu düşünüyorum. İsteyenlerin hem kitap okuyabileceği hem de ibadetini yapabileceği bir yer. Bir an yüzlerce yıl öncesinde gibi hissedebiliyorsunuz. Medrese ortasında bulunan havuz sayesinde hem dinleniyor hem de öğrenciler diğer odadaki konuşmaları duyamıyormuş. Ve de bu havuzda astronomi derslerini de işleyebiliyorlarmış. Dışarıya çıktığımızda medresenin güneye bakan tarafında aslında medresenin taşlarının bir kısmının toplama taş olduğunu görebiliyorsunuz. Duvar taşlarının bir kısmında medresenin dışarıya bakan kısımlarında suretler, heykeller, kalkan çizimleri bulunuyor. (Merak edip izlemek isteyenler için EĞİRDİR KİTAPLARI-GEÇMİŞ YÜZYILLARDAN GÜNÜMÜZE KADAR GELEN KÜLTÜR HAZİNELER adlı facebook grup sayfasında bunun bir çekimini izleyebilir.)

    Gün bitmeden Eğirdir’e yolculuk başladı. Eğirdir’e ulaştığımızda kale yakınındaki Eğirdir limanında iskelede göl manzarasında ETUDOSD tarafından güzel bir çay ikramı yapıldı. Ayrıca Miryokefalon savaşının 839. yıldönümü için ek sayı çıkaran AKIN gazetesine de teşekkür ediyorum.

            Yol boyunca Selçuklu uzmanı Selçuklu Uzmanları Prof. Dr. Mehmet Ali Çakmak ve Doç. Dr. Güray KIRPIK hocalarımdan notlar tuttum, bu civara daha önce gelen bilmediğim Arap gezginlerin, haçlıların günlükleri, mektupları üzerine bana bilgi verdiler. Notlar tuttum, yol boyunca sağolsunlar beklediğimden daha fazla bilgi verdiler, ileriki çalışmalarım için de kaynak bulmuş oldum bu vesileyle.

            Akşam yemeğine Akademisyen hocalarımız, Türk Tarih Kurum başkanı Prof. Dr. Refik TURAN, Eğirdir Belediye başkanı Ömer ŞENGÖL, Eğirdir belediyesi basın danışmanı İlhan ŞİMŞEK hocam ve ismini hatırlayamadığım pek çok ismin katılımıyla Mavi Göl Otel’de akşamleyin güzel bir seminer oldu. Hatta Prof. Dr. Refik TURAN, uzun zamandır bu kadar kaliteli bir sempozyum ve katılımcıyla karşılaşmadığını itiraf etti. Hocaların hocası Prof. Dr. Tuncer Baykara’nın “Bir Türk Şehri: Eğirdir”, Selçuklu uzmanı Doç. Dr. M. Ali Çakmak’ın “Eğirdir Tarihi Selçuklular Dönemi”, Prof. Dr. Mustafa Daş’ın “Eğirdir Tarihi”, Yer bilimci Prof. Dr. Muhiddin Görmüş’ün “Eğirdir Gölü” hakkında yaptıkları sunumlarla çok hareretli bir panel gerçekleşti. Ramazan Topraklı hocamızın dediği “bu eski yabancı seyyahlar tamamen doğruymuş gibi inanmayalım” sözüne şahsen katılıyorum.

            Ayrıca Türk Tarih Kurumu’nun katılanlara hediye ettiği kitaplar için teşekkür ederim. Bu kitapları tavsiye ederim.

            Bu coğrafyada ileriki yıllarda yeni Ramazan Topraklılar, Nuri Güngörler, Salih Şapçı ve diğer büyüklerimiz çıkması temennisiyle…

            Not: Bu paneli ve  tüm gezinin tüm videoları ve ses kayıtlarını için EĞİRDİR KİTAPLARI-GEÇMİŞ YÜZYILLARDAN GÜNÜMÜZE KADAR GELEN KÜLTÜR HAZİNELER adlı facebook grup sayfasından ulaşabilirsiniz.

         mustafacetinkaya32@hotmail.com.tr

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap