CHP Isparta Milletvekili İrfan Bakır: Türkiye'de kuraklık
alarmı verilmelidir.
Cumhuriyet
Halk Partisi (CHP) Isparta Milletvekili İrfan Bakır TBMM'de bütçe
görüşmelerinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde söz alarak
Küresel ısınma ve bilinçsiz tarımsal sulamanın su potansiyelimizi olumsuz yönde
etkilediğini ifade ederek ....ülkemiz son yetmiş yılda böylesine bir kuraklık
yaşamamıştır. Türkiye'de -geç kalınsa da- kuraklık alarmı verilmelidir. dedi.
CHP
Isparta Milletvekili İrfan Bakır, Bütçe görüşmeleri sırasında Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde söz alarak şunları ifade etti:
2017
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
bütçesi üzerinde söz aldım. Sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen
değerli vatandaşlarımı saygılarımla selamlıyorum. Öncelikle, terörle mücadelede
şehit olan tüm kardeşlerimize Allah'tan rahmet, aileleri ve sevenlerine
sabırlar diliyor, yaralılarımıza da acil şifalar temenni ediyorum. Bilinmelidir
ki bizler bir ve beraber olduğumuz sürece hain terör örgütleri emellerine asla
ulaşamayacaklardır. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü doğru temeller üzerine
kurulmuş, kabiliyeti ve kudretiyle ülke ekonomisinde tarımdan sosyal hayata,
doğal hayattan enerji üretimine, sulamadan taşkın korumaya, içme sularından
barajlara kadar birçok projeye damgasını vurmuş köklü kurumumuzdur. Ülkemizde
su konularının ele alınışı drenaj şartlarının iyileştirilmesi ve münferit
bataklıkların ıslahıyla başlamış, değişen ve artan ihtiyaçlar karşısında çağdaş
ülkelerin muadil kuruluşları arasında yer almak için çalışan ancak bu
çalışmaların yeterli olup olmaması konusunda çekincelerimin olduğu kurumumuz
Yerli ve yenilenebilir enerji kaynağı olan HES'ler hızlı şekilde ekonomiye
kazandırılmalı, artan enerji ihtiyacı daha düşüğe mal edilmeli, çevreye, doğaya
uyumlu olmalı, tarımsal sulama, içme, kullanma suyu balıkçılık ve doğal hayatı
koruma bilinciyle yapılmalı. HES'ler pompaj depolamalı olarak rüzgâr ve güneş
enerjisi santralleriyle birlikte planlanarak inşa edilmelidir. DSİ uhdesinde
bulunan işletme, bakım, yönetim sorumluluğu devredilen tahrip olmuş sulama
tesislerinin ekonomiye katkısının sağlanması, fonksiyonların yerine
getirilmesi, çiftçilerin faydalanması, işletme faaliyetlerinin sürekliliği, su
tasarrufunun sağlanması için tesislerin yenileme çalışmalarının DSİ'yle
yürütülmesi gerekir. Devredilen tüm sulama tesislerinde yenileme projesi yatırım
bedelinin tamamı DSİ tarafından karşılanmalıdır. Yenileme projelerinde
özellikle arazi toplulaştırılmasının yapılması, yapılamadığı durumda mevcut
toplulaştırmaya DSİ'nin yapması gerekmektedir. Maliyeti nasıl olsa kesin hesap
neticesinde belirlenen yatırım bedelinin tamamı 6200 sayılı Kanun'un 24'üncü
maddesi gereğince devredilen kuruluştan geri alınacaktır. Devlet eliyle
karşılanan maliyetin ise yirmi beş yılda değil, gerekirse altmış, yetmiş yılda
geri dönmesi doğru olacak, böylece devralan kuruluşların bu tesisleri yenilmesi
kolaylaşacaktır.
Sulama
hayati bir konu, direkt vatandaşın işi, aşı, ekmeğiyle ilgili. Bizler çiftçinin
kullandığı her türlü girdi maliyetinin minimuma indirilmesinden yanayız.
Çiftçilerimizi desteklemeyi başaramazsak tarımın da ülke ekonomisine katkısını
sağlayamayız. Tarımın istihdama katkısı her geçen gün azalmaktadır. Bunun
sonucunda il merkezleri hızla büyürken bazı köylerimizde neredeyse ikamet eden
kalmamıştır. Ülkemizde sulama birlikleri ve kooperatiflerin en büyük sorunu
tarımsal elektrik maliyetidir. Devlet mutlaka sulamada kullanılan elektriğin
yüzde 30'unu sübvanse, KDV oranı 1'e düşürülmeli, kayıp kaçak ve TRT paylarını
da kaldırmalıdır. Bu enerji maliyetleriyle kooperatiflerin, birliklerin,
vatandaşların sulama yapması mümkün değildir. Tarımı geliştirmeden sanayiyi
kalkındıramazsınız. Vatandaşın da, birliklerin de, kooperatifin de gücünün çok
üzerinde
. Otuz kırk yıllık sulama şebekelerinden verim alınamamaktadır.
Bir an önce modern sulama sistemlerine geçilmeli. Birliklerin
ve kooperatiflerin enerji dağıtım şirketlerine borcu ödenemez hâle gelmiştir.
Bu borçlara çözüm üretilmeden, kurumsal yapıları güçlendirilmeden su
yönetiminde yeniden yapılandırılma çalışmaları çok büyük bir eksiklik
taşıyacaktır. Öncelikle, birliklerin ve sulama kooperatiflerinin borçlarının
faizlerinin silinip taksite bağlanması, tükettikleri enerjiyi kendilerinin
üretebilmesi için rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir enerji sistemlerinin
devlet tarafından desteklenerek yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Evet,
arkadaşlar, suyu az olan bir ülkeyiz. Sınırlı olan su kaynaklarımız hızlı ve
çarpık kentleşme, nüfus artışı, endüstriyel faaliyetlerin doğurduğu katı ve
sıvı atıklar, katı atık depolama yerlerinin yer altı suyu beslenme alanlarından
seçilmesi, su havzalarının imar planlarına açılması, tarım alanlarında
bilinçsiz gübreleme ve tarım ilaçlarının kullanılması yer altı ve yer üstü
sularının kalitesini tehdit ediyor, su kaynakları kirleniyor.
Şairin
dediği gibi "Kâh susar, kâh çırpınır, kâh ürperir, kâh çağlar/Su, eşyayı
kemiren küfe ve pasa ağlar."
İşte, bizlere hayat veren suyu ağlatmamak
için, havzaların kirlilikten korunması amacıyla atık su tesisi çalışmalarının,
havzalarımızdaki kolektör hattı planlama çalışmalarının, evsel kirliliklerden
korunması amacıyla başlatılan çalışmaların bir an önce bitirilmesi önem arz
etmektedir.
Küresel
ısınma ve bilinçsiz tarımsal sulama su potansiyelimizi olumsuz etkilemektedir.
Ayrıca, küresel ısınma nedeniyle ülkemiz normal yağış rejiminden uzaklaşmakta,
kuraklaşmakta, barajlarımızın su oranı geçen senelere göre yarı yarıya
azalmıştır. Tarım arazilerinde kuraklık nedeniyle sorunlar yaşanmakta, ülkemiz
son yetmiş yılda böylesine bir kuraklık yaşamamıştır.
Yer
altı suları da tehlike altındadır. Yer altı suları potansiyeli araştırılıp
izleme sistemi kurularak tüketime açılmalı,
Türkiye'de
geç kalınsa da kuraklık alarmı verilmelidir.
Geçen
yıla bakarak tarımda istikrarlı bir fiyat politikası uygulanmadığı için çiftçi
tarlasına küskün durumda, kuraklık her şeyi altüst ediyor. Verilen desteklere
rağmen çiftçi umudunu yitirmiş, üretim hırsından uzaklaşmış. Bu nedenle,
verilen destekler ürünle orantılı olmalı, teşvikler ürün kalitesine ve
miktarına bağlı olarak verilmelidir. Teşvikler,
ancak üretimi artırıp maliyetleri azaltarak çiftçinin cebine girmiş olacaktır.
Önemli bir konu: DSİ'nin yapmış olduğu yatırımların etkin bir şekilde hizmete
dönüştürülmesi yani harcanan paranın, yapılan yatırımların gayrisafi millî
ziraat gelirini artırması gerekmektedir; yoksa, yatırımların hiçbir anlamı
kalmayacak. DSİ'de, işletmeye açılan sulamalarda sulama oranının yüzde
60'lardan yüzde 80 ve 90'lara çıkarılması için yeni projelere ihtiyaç vardır.
Suyun ve su kaynaklarının daha etkin kullanılabilmesi için çaresizlikten dolayı
açılan kaçak kuyuları yasaklamak yerine suyun adaletli bir şekilde dağıtılması
için çözüm üretilmelidir. Değinmeden geçmek istemediğim bir konu da büyük bir
özveriyle çalışan, büyük projelere imza atan DSİ personelidir. Personelimizin
özlük hakları bir an önce iyileştirilmeli, göstergeleri arasındaki
dengesizlikler ortadan kaldırılmalıdır. Tüm kurumlarda olduğu gibi bazı
pozisyonlarda taşeron olarak çalışanlar asıl işleri belirlenip kadroya
alınmalıdır. Cumhuriyet Halk Partisi geçmişte olduğu gibi, bugün ve yarın da
vatandaşlarımızın yaşamını kolaylaştıracak çözümler üreten, bu çözümleri
üretirken de doğaya ve çevreye azami önem gösteren her türlü uygulamanın
destekçisi olmaya devam edecektir. Ben bu düşüncelerle bütçe tasarısının
ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.