7 RENK 7 BÖLGE ATAK EĞİRDİR GÖLÜ PROJESİ

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,7 RENK 7 BÖLGE ATAK EĞİRDİR GÖLÜ PROJESİ
Haberin Tarihi: 5.7.2018 15:50:00 - Okunma Sayısı:11007 defa okundu.

Zeki Tarhan Yazdı

7 RENK 7 BÖLGE ATAK EĞİRDİR GÖLÜ PROJESİ

Zeki Tarhan / ANKARA

 

                Teması EĞİRDİR GÖLÜ olan ve Türkiye’nin yedi bölgesinden gelen Toplum Gönüllüleri gençleri ile Isparta Toplum Gönüllüleri gençleri, Eğirdir’in ALTINKUM plajında gerçekleştirdikleri 3 gece 4 gün boyunca, hocalarıyla birlikte “EĞİRDİR GÖLÜ PROJESİ” ni tartıştılar…

                Projenin amacı; Çağımızın en temel gereksinimi olan içme suyu kaynaklarından yararlanma ve kullanım hedeflerinin coğrafik çevre bilişenlerine ve EKOLOJİK DENGE’sine zarar vermeyecek düzeyde tutmak ve SÜRDÜRÜLEBİLİR KIYI PLANLAMASI yapmayı hedefliyor.

                Projenin ana gövdesi ve de taşıyıcı ayaklarını ise; Eğirdir Gölü’nün kurumasını önlemek, Göl içindeki canlıları koruyarak, temiz içme suyu rezervuarı olarak kullanılmasına katkı sağlamak…

                …Ve son tahlilde; Eğirdir’deki yerel halk ve üniversite öğrencilerine, EĞİRDİR GÖLÜ hakkında  SÜRDÜRÜLEBİLİR bir proje bırakmak…

***

                11-14 Mayıs 2018 tarihleri arasında, Eğirdir Altınkum Plajında, Atağın ismi olan Türkiye’nin Yedi Bölgesinden, bölgesel ve cinsiyet dağılımına dikkat edilerek seçilen (41) katılımcı ile 3 gece 4 gün boyunca;

- Ekolojiye giriş

- Eğirdir Gölü’nün ekolojik yapısı

- Tatlı su kirlilikleri

- Balıkçılık / Su Ürünleri ve Su Ürünleri Dengesi gibi konular, Ekolojik temalı program çerçevesinde gençlerle soru/cevap oturumları gerçekleştirildi.

                Üç gece dört gün boyunca, Eğirdir Altınkum Plajındaki konaklama tesislerinde, Eğirdir Yerel Yönetiminin imkanlarıyla çok güzel günler geçiren üniversiteli gençlerimiz, aynı zamanda Eğirdir’in birer turizm elçileri olarak ayrılacaklardı Eğirdir’den.

Eğirdir Su Ürünleri Enstitüsü emekli Müdürü Su Kalite Uzmanı Sedat Karakoyun, SDÜ Orman Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Serkan Gülsoy ile SDÜ Sütçüler MYO Öğretim Üyesi Doç. Dr. Halil Süel eşliğinde, Eğirdir Gölü Proje elçisi gençlerle birlikte, Eğirdir Yerel Yönetime sunulmak üzere proje çıktıları hazırlandı.

                Isparta Toplum Gönüllüleri gençleri / TOG Vakfı / Isparta SDÜ koordinatörleri Dilek Gürbüz ve Osman Kaan Karataş’ın üç gece dört gün süren 7 Renk 7 Bölge Atak Eğirdir Gölü Proje izlenimlerini de aldık.

                Bakın, Eğirdir’den bu proje elçilerimiz nasıl bir izlenimle ayrılıyorlardı:

                7 Renk 7 Bölge Atak

                Adına 7 Renk 7 Bölge Atak dediğimiz, Türkiye’nin farklı üniversitelerinden gelen toplum gönüllüsü gençlerle Eğirdir Altınkum Plajında 4 günlük bir kamp yaptık. Toplum Gönüllüleri Vakfı gençleri bir kez daha toplumsal fayda sağlamak için hiç bilmedikleri bir şehirde o şehrin ekolojik dengesi için buluştular. Dört gün boyunca farklı kültürlerden farklı gençlerle beraberdik.

                Farklılıklarımız bize renk katıyordu. Bir sabah halayla uyandık, bir sabah horanla, bir sabah roman havasıyla. Gündüzleri ekoloji üstüne yaptığımız oturumlardan eğlenceli oyunlardan ve atölye çalışmalarından oluşuyordu. Geceleri ise kamp ateşi etrafında toplanıp hoş muhabbetlerden ve söylediğimiz şarkılardan oluşuyordu.

                İlk gün üniversite hocalarımızdan Halil Süel ile ekolojiye giriş yaptık.  Ekoloji nedir biz insanların doğal yaşama nasıl etkileri var, insanların yaptığı bu kirlilik nasıl durdurulabilir konularına değindik. Ertesi gün karbon ayak izi, orman yangınları, dünyada su tüketimi vegan ve vejetaryen konularıyla ilgili ekip çalışması yapıp sunum yaptık. Günün akşamında bir kaynaşma partisi düzenleyip dans müzikle buluştuk.

                Ertesi gün sabahtan Sedat Karakoyun hocamızla Eğirdir Gölü’nün kirliliklerini ve ekolojik dengesini, kıyı planlamasını konuştuk. Bizi Eğirdir gölündeki balık çeşitliliğine kadar bilgilendirdi ve neye yöneleceğimize ışık tuttu. Oraya o kadar genç tek bir amaç için toplanmıştık o da Eğirdir Gölü’nün kirliliğinin farkındayız ve bunu önlemek için sürdürülebilir proje bırakacaktık. Sedat hoca bize büyük yardımcı oldu. 2,5 saat boyunca soru cevap şeklinde oturumu sürdü. Artık son güne geldiğimizde kafamızda bir şeyler oturdu ve ne yapacağımızı düşünmeye başladık.

                Son günün akşamında yine ekiplere bölünerek proje fikirleri çıkardık. Bu projeyi yine toplum gönüllüleri gençleri yapacağı için üstünde düzenlemeler yapıp seneye aynı tarihte kurgulanan projeyi, Isparta Toplum Gönüllüleri Gençleri önderliğinde gerçekleştirmeyi planladık.

                TARTIŞMALARA EN İYİ CEVABI,

                DOĞAL KAYNAK YÖNETİMİ VERECEK…

                Ülkemizin geleceği, her şeyimiz olan genç bireylerimizin ülkemizin hassas konularında ilgi göstermesi, özellikle doğal kaynaklara olan ilgileri son derece önemlidir. Doğal kaynaklarımızı yönetmeliyiz çünkü; bütün dünya doğal kaynaklarını yönetiyor ve ciddi bir ekonomik gelir haline gelmiş durumdadır.  Buradaki en önemli husus doğal kaynakların sürdürülebilir şekilde kullanılmasıdır. Bir kaynağın sürdürülebilir kullanımı kaynağı tüketmek değil, kaynağın ortaya koyduğu çıktıları değerlendirmektir. Burada bizler kaynağı kullanırken tüketmeden yani kaynağın kendisini yenilemesine izin verecek şekilde kullanmalıyız. Aksi takdirde sonuçlarının nasıl olacağı dünyadan bazı örneklerle anlatıldı. Sürdürülebilir doğal kaynak yönetiminin ne kadar önemli olduğunun herkese anlatılması gerektiği sonucuna ulaşıldı. Ayrıca hedef kitle olan gençler tüketim çılgınlığı yaptığımızı ve bunun kontrol altına alınması gerektiğini vurguladılar.

                Katılmış olduğumuz proje faaliyetlerinde Eğirdir ilçesinde bir araya gelen farklı üniversitelerin farklı bölümlerinde doğaya gönül vermiş insanlarla, ekoloji üzerine paylaşım yaptık. Katılanların doğa bilimleri dışında ağırlıklı olduğu bir ortamda ekosistemleri ve Eğirdir Gölü’nün sorununu konuşmak son derece önemliydi. Öncelikle canlının canlıya ve canlının çevreyle olan ilişkileri ve bu ilişkilere etki eden unsurlar özet olarak anlatıldı. Genel olarak ekolojik kavramlar ortaya konulduktan sonra, katılımcılarda gölün sorunları ile ilgili bir takım çözüm önerileri oluşmaya başladı. Gençlerin çözüm önerileri; alan koruma altına alınsın, tarımsal sulama azaltılsın, yürüyüşler ve festivaller yapılsın, tanıtım yapılsın, turizm canlandırılsın şeklindeydi. Hepsi kendi fikirlerini ortaya koydu fakat burada kestiremedikleri hususlar vardı. Mesela koruma altına alırsak ortaya çıkacak sosyal problemler, tarım faaliyeti azaltılan çiftçilerin durumu, yürüyüşler ve tanıtımlar yapılması durumunda, sonuçları nasıl sürdürülebilir ve kalıcı olması gerektiği , festivallerin fayda-zarar dengesi nasıl olmalı gibi bu konularda tartışmalar yapıldı. Bu tartışmalara en iyi cevabı doğal kaynak yönetiminin vereceği sonucuna ulaşıldı.

                Konular bazen Eğirdir Gölü’nün dışına çıktı. Örneğin; nükleer santraller ülkemizde olmalı mı? Sorusunu yönelttiler. Biz de onlara geri sorduk fikirleriniz neler? Diye. Bazıları olmalı, bazıları olmamalı cevabı verdi. Ama sonuçta hepsi enerjinin ihtiyaç ve bu ihtiyacın giderilmesi gerektiği konusunda fikre ulaştılar. Bu kısımda önemliydi, çünkü ülkemizin ihtiyacı olan unsurlar göz ardı edilmemeliydi. Burada belki santrallerin yerlerinin seçiminde ön bilgilendirme ve bilimsel raporların kamuoyuyla paylaşılması ve nükleer santrallerinin güvenliği konusunda topluma bilgi verilmesinin son derece önemli olduğu ortaya çıktı.

                Eğirdir konusunda bu işi bilen bilim adamları, kamu ve özel kuruluşlar ile sivil toplum örgütlerinin bir arada hareket etmesi gerektiği, sorunun ulusal anlamda çözülmesi için adımların atılması ve buradaki çıktıları bir çok göl yönetimi için model olması gerektiğini ortaya koyduk.

***

                SDÜ / Sütçüler Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Doç. Dr. Halil Süel’in; “7 Renk, 7 ATAK” adı verilen Eğirdir Gölü Projesi hakkındaki “özet” değerlendirmesi böyleydi.

***

                DOÇ. DR. SERKAN GÜLSOY  7 ATAK PROJESİNİ DEĞERLENDİRDİ

                Ülkemizin 7 bölgesinde yer alan farklı üniversitelerin, farklı bölümlerinde eğitim gören doğa gönüllüsü öğrencilerin Eğirdir (Isparta) ilçesinde katılımı ile gerçekleştirilen projede ekosistemler hakkında SDÜ Orman Fakültesi, Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serkan Gülsoy tarafından bir eğitim verilmiştir. Bu aşamada öğrencilere yerkürenin en temel ekosistem birimi olduğu hatırlatılarak, dünyanın aslında bir bütün olarak korunması gerektiğine değinilmiştir. Dolayısıyla doğayı korumanın aslında tüm insanların sorumluluğu olduğu ve bu konuda her yaştan, her meslekten insana sorumlulukların düştüğü ifade edilmiştir. Genel olarak yerküre üzerinde temel bağlamda ekosistemler genel olarak karasal ve sucul ortamlar olarak değerlendirmeye alınıp, önemli sucul ekosistemlerden göllerin önemine ayrıca değinilmiştir. Bu açıdan Türkiye’nin güney batısında geçmişten günümüze kadar süregelen volkanik ve tektonik hareketlerle meydana gelen çukurlarda suların birikmesiyle oluşan önemli gölleri barındıran Göller Yöresi hakkında genel bilgiler verilmiştir.

                Yörede özellikle 651 km2 yüz ölçümüne sahip olan Beyşehir Gölünden sonra en büyük göz özelliği taşıyan Eğirdir Gölü (482 km2) ve diğer göllerin (Burdur Gölü, Salda Gölü ve Kovada Gölü) ekosistem bütünlüğü adına önemine değinilmiştir. Özellikle son dönemlerde kirlilik, kuraklık, asit yağışları, istilacı türler gibi çeşitli tehditlerle yüz yüze kalan başta Eğirdir Gölü olmak üzere tüm sulak alanlar üzerinden değerlendirmeler yapılarak alınabilecek önlemler aşamasında bilgi paylaşımında bulunulmuştur. Doğa eğitiminin ve sevgisinin temelde aile eğitimi ile başladığına değinilerek, bu süreçte üniversite eğitimi aşamasında da atılabilecek önemli adımların olabileceği belirtilmiştir. Zira ülkemizin 7 farklı bölgesinden üniversite öğrencilerinin bir araya gelerek Eğirdir İlçesinde gerçekleştirmiş oldukları bu etkinliğin de doğa ile ilgili olarak farkındalık oluşturma adına atılabilecek önemli bir adım olduğu ifade edilmiştir. Söz konusu bu bilgilerin haricinde Doç. Dr. Serkan Gülsoy tarafından, yerküre özerindeki karasal ve sucul biyom alanları, ormanlar, okyanuslar, denizler, dağlık bölgeler, turbalar ve göller hakkında teorik bilgiler verilen öğrencilere, ayrıca son günlerde küresel bir tehdit halini alan atmosferik sera gazlarının artışına bağlı olarak tüm canlıları tehdit eden küresel ısınma ve iklim değişimi konusunda bilgilendirme yapılmıştır. Yine bir çok ülkede göller başta olmak üzere tüm sucul alanları tehdit eden asit yağışları ile ilgili bilgi paylamışında bulunularak ülkemizin söz konusu tehditlere karşı durumu hakkında değerlendirmeler yapılmıştır. Son olarak öğrenciler ile soru cevap şeklinde konunun genel değerlendirilmesi yapılarak, alınabilecek önlemlere ilişkin bilgi alışverişinde bulunulmuştur.

***

SEDAT KARAKOYUN :

* ELMA; YILDA EN AZ 15, ORTALAMA 20, YAĞIŞLI YILLARDA İSE 30 DEFA İLAÇLANMAKTADIR!!!

* UZUN YILLAR BİLİNÇSİZ GÜBRELEME VE SALMA SULAMA İLE TARIM ALANLARI DEĞİL, ADETA GÖL GÜBRELENMİŞTİR!!!

* GÖL SUYU, İÇME SUYU KALİTESİ OLARAK 1. SINIF SU KALİTESİNDEN, 4. SINIF SU KALİTESİNE DÜŞMÜŞTÜR.

* EĞİRDİR GÖLÜ ÖZEL HÜKÜMLERİ, BUGÜNE KADAR UYGULANMAMIŞTIR!!! 

* EĞİRDİR GÖLÜ'NÜ; ACİL ÖNLEMLER ALINMADIĞI TAKDİRDE, YAKIN GELECEKTE KAYBEDECEĞİZ!!!

* SEDAT KARAKOYUN, EĞİRDİR GÖLÜ İÇİN NE YAPTI?!!

* 2 GÜN SUSUZ KALIRSAK SUYUN ÖNEMİNİ ANLARIZ

* EĞİRDİR GÖLÜ, ÇEVRESİNDE, HİÇBİR KÖY "EKOLOJİK KÖY" HALİNE GETİRİLEMEMİŞTİR!!!

* EKOLOJİ-EKONOMİ-NÜFUS...

 

                * ELMA; YILDA EN AZ 15, ORTALAMA 20, YAĞIŞLI YILLARDA İSE 30 DEFA İLAÇLANMAKTADIR!!!

* UZUN YILLAR BİLİNÇSİZ GÜBRELEME VE SALMA SULAMA İLE TARIM ALANLARI DEĞİL, ADETA GÖL GÜBRELENMİŞTİR!!!

                Eğirdir Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü eski Müdürü Su Kalite Uzmanı Sedat Karakoyun, Eğirdir Gölü ve Göl Havzası hakkında genel bilgiler veriyor, fıstık biçimindeki Gölün çevresinde, noktasal kirliliği teşkil eden dördü ilçe, geri kalanı belde ve köy olmak üzere toplam 81 yerleşim yerinin varlığına dikkat çekiyordu...

                Gelin hep birlikte Karakoyun'a kulak verelim:

                "... 470 kilometrekare yüzey alanına sahip Eğirdir Gölü'nün su toplama havzası 3300 kilometrekare olup havzanın yeraltı ve yerüstü akarsularının akım yönü Göle doğrudur.

                Havzada iki türlü kirlilik kaynağı vardır. Bunlardan biri evsel ve endüstriyel atıkların oluşturduğu noktasal kirlilik, diğeri ise başta yaygın elma yetiştiriciliği olmak üzere tarımsal çevreden gelen tarım ilaçları ve gübrenin oluşturduğu yayılı kirlilik yüküdür.

                Göl hafızasında noktasal kirliliği teşkil eden dördü ilçe geri kalanı belde ve köy olmak üzere toplam 81 yerleşim yeri vardır.

                Eğirdir Gölü civarında özellikle Gelendost ilçesi sınırlarında Göle sıfır noktasında elma yetiştiriciliği yapılmaktadır. Elma yılda en az 15, ortalama 20, yağışlı yıllarda ise 30 defa ilaçlanmaktadır. Ayrıca uzun yıllar bilinçsiz gübreleme ve salma sulama ile tarım alanları değil adeta Göl gübrelenmiştir."

* GÖL SUYU, İÇME SUYU

KALİTESİ OLARAK

  1. SINIF SU

KALİTESİNDEN, 4. SINIF SU KALİTESİNE

DÜŞMÜŞTÜR

                "Tarımsal kimyasalların Göle olan olumsuz etkileri bu güne kadar çeşitli araştırıcılar, üniversiteler ve TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezince araştırılmıştır. Bu araştırmaların sonucunda; Göl içme suyu kalitesi olarak TSE 226 da belirlenen 1. sınıf su kalitesinden 4. sınıf su kalitesine düştüğü tespit edilmiştir.

                Diğer taraftan yine yapılan araştırmaların sonucunda; Göl suyunda, gölün dip çamurunda ve göldeki bitkilerde belli miktarlarda pestisitlere yani Tarım İlaçlarına ve bazı ağır metallere rastlanmıştır.

                Bütün bunların sonucunda acil önlemler alınmadığı takdirde, yakın gelecekte Eğirdir Gölü suyunun içilemeyecek duruma geleceğini ortak bir ifadeyle bildirmişlerdir.

                Sayın Cumhurbaşkanımız Rahmetli Süleyman Demirel'in himayelerinde 1992 yılında Ankara'da yapılan Isparta'nın Dünü Bugünü Yarını Sempozyumunda, Sedat Karakoyun olarak yapmış olduğum sunumda iki önemli öngörüde bulunmuştum.

                Bunlardan biri, Göl havzasında damla sulamaya geçilmesi, diğeri ise Gölü tehdit eden tarımsal kimyasalların Göl üzerindeki etkilerinin izlenmesi çalışması idi.

                Bugün Isparta damla sulama konusunda özellikle toplu damla sulamada Türkiye'nin örnek gösterilen illerinden biridir. Eğer bu öngörüm uygulamada yer bulmamış olsaydı, biz belki de bugün Gölü kaybetmiştik.

                Bugüne kadar Göl suyu kalitesi sürekli araştırılmıştır. Aslında göl suyu kalitesi ile ilgili bilinmeyen yoktur."

* EĞİRDİR GÖLÜ

ÖZEL HÜKÜMLERİ,

BUGÜNE KADAR

UYGULANMAMIŞTIR!!!

* EĞİRDİR GÖLÜ'NÜ;

ACİL ÖNLEMLER

ALINMADIĞI TAKDİRDE, YAKIN GELECEKTE

KAYBEDECEĞİZ!!!

                "Ancak Gölün korunması ile ilgili olarak Sayın Vali Şemsettin Uzun döneminde hazırlanan Göl Yönetim Planı ve akabinde Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu tarafından imzalanan Özel Hükümler bugüne kadar uygulanmamıştır.

                Şöyle ki; özel hükümler kapsamında yapılması gereken Uluborlu, Senirkent, Yalvaç, Gelendost atık su arıtma tesisleri yapılmamıştır. Diğer taraftan mutlak koruma alanında organik tarıma geçilmemiştir. Özet olarak bu konuda faaliyette bulunması gereken belediyeler ve kamu kuruluşları görevlerini yerine getirmemiştir.

                Dünyada ve Türkiye'de tatlı suyun yüzde 75'i tarımda, yüzde 15'i konutlarda, yüzde 10'u endüstride kullanılmaktadır.

                Şayet su ile ilgili riskin krize dönüşmesini istemiyorsak, suyun tasarruf edilmesi tarımdır.  Bu da modern sulama sistemleri ile gerçekleştirilebilir.

                Bugün ilerlemiş ülkelerin su yasaları incelendiğinde, tatlı suyun kullanım önceliğinin içme suyu olarak belirlendiği görülür. Bizim taslak su yasamızda da bu böyledir.

                Halbuki yukarıda da bahsettiğim gibi biz Türkiye'nin en büyük içme suyu kaynağını yani Eğirdir Gölü'nü acil önlemler alınmadığı takdirde yakın gelecekte kaybedeceğiz!!!"

* SEDAT KARAKOYUN, EĞİRDİR GÖLÜ İÇİN

NE YAPTI?!!

                "Peki bu kadar önem verdiğin Eğirdir Gölü için sen ne yaptın? diye soracak olursanız;

                Eğirdir Gölü'nde TÜBİTAK desteği ile yürütülen 4 araştırma projesinden ikisinde araştırmacı, diğer ikisinde ise proje yürütücüsü olarak görev yaptım.

                İlimizin son 5 Valisini Göl ile ilgili bilgilendirdim ve çeşitli projeler hazırlanmasına vesile oldum.

                Eğirdir Gölü Yönetim Planı ve Özel Hüküm Belirleme çalışmalarına ciddi katkı koydum.

                Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e Eğirdir Gölü'nün stratejik önemini anlatan ve Gölün kırmızı kitaba alınması, ayrıca Milli Güvenlik Kurulu'nun gündemine alınması hususunda mektup yazdım.

                1992'den bu yana geçen son çeyrek asırda, yaptığım ve derlediğim Araştırma sonuçlarını yerel ve ulusal, sözlü ve yazılı basında paylaştım.

                Çeşitli üniversiteler ve kamu kurumların düzenlediği konferans, sempozyum ve panellere konuşmacı olarak ve panel yönetici olarak katıldım.

                Bugün geldiğim noktada bir şeyi bilmenin değil yapabilmenin önemli olduğunu anladım."         

* 2 GÜN SUSUZ KALIRSAK SUYUN ÖNEMİNİ ANLARIZ

                Dünyada kişi başına 10.000 metreküp su zengini ülkeler, 5.000 metreküp orta halli ülkeler, 2.000 metreküp su fakiri ülkeler, 1.000 metreküp ve altı su kıtlığı çeken ülkelerdir.

                Sanıldığı gibi ülkemiz su zengini bir ülke değildir. 1960'larda 28 milyon nüfusa sahip Türkiye'de kişi başına 4.000 metreküp su düşerken, bugün 80 milyon nüfusa sahip Türkiye'de kişi başına düşen su miktarı 1.200 metreküptür.

Onun için sınırlı su kaynaklarımızı tasarruflu kullanmalıyız ve kirletmemeliyiz.

                Eğirdir gölü bize atalarımızdan miras değil, evlatlarımızdan emanettir. Emanete ihanet etmek bize yakışmaz.

                Ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar bir şekilde krize dönüşmeden çözülebilir. Ancak Eğirdir Gölü ile ilgili risk krize dönüşürse bunu çözmemiz imkansız olabilir.

- Su sağlıktır.

- Su şehirleşmedir.

- Su endüstridir.

- Su enerjidir.

- Su besindir.

2 gün susuz kalırsak suyun önemini anlarız.

* BU GENÇLER BENİ MOTİVE ETTİLER

                "Zeki Bey, Göl ile ilgili hiçbir şey yapılmadığını görmenin bana verdiği üzüntüyü belirtiyor, selam ve sevgilerimi sunuyorum.

                Gençler beni dikkatle dinlediler, soru sordular, interaktif bir sunum oldu. Türkiye'nin değişik illerinden (Ankara, Kırşehir, Düzce, Aksaray, Van, Sivas, Erzurum, Mersin, Manisa, Karabük, Nazilli, Muş, Muğla, Kocaeli, Sakarya, Bolu, Adana, Aydın, Mardin, Antalya, İstanbul, Adıyaman, Zonguldak, Gaziantep, Kırklareli, Ağrı, Uşak, İzmir, Bursa, K.Maraş, Diyarbakır, Kastamonu, Kilis, Yalova, Batman, Bitlis, Afyon), çeşitli üniversitelerden gelen bu gençler, açıkçası benim umudumu artırdı. Isparta'da Hadise ve Murat Boz'un konserine gitmediler. Benden elde ettikleri bilgi ile proje hazırlayıp bırakıp gittiler. Hepsini de alınlarından öpüyorum. Röportajda da belirttiğim üzere Eğirdir Gölü ile ilgili konuşmayı çok istemiyordum. Hiçbir şey yapılamadığı için... Bu gençler beni motive ettiler. Allah onlardan razı olsun.

                Eğirdir Gölü'nün su bütçesi sağlam gelir-gider ilişkisinde problem yok ancak anlattığım gibi yakın gelecekte içme suyu olarak kaybedersek yazıklar olsun bize...

                Bilindiği üzere kurak geçen 2007 yılında Göller Bölgesinde Akşehir Gölü tamamen kurumuş ve Beyşehir Gölü de 200 kilometrekare açık vermişti. 2007'de Türkiye'nin en büyük tatlı su gölü, Eğirdir Gölü olmuştu. Çünkü Eğirdir Gölü çok az yüzey alanı kaybetmişti.

* EĞİRDİR GÖLÜ, ÇEVRESİNDE, HİÇBİR KÖY  "EKOLOJİK KÖY" HALİNE  GETİRİLMEMİŞTİR!!!

Çünkü su kaynakları ile ilgili Sürdürülebilir ülke politikamız yoktur. Onun yerine bilimsel yaklaşımlardan uzak, kısa vadeli geçici çözümler vardır. Bu sebepledir ki;  yakın gelecekte Türkiye'yi su kaynakları ile ilgili krizin beklediğini ileri sürmek abartılı olmayacaktır.

                İşte Türkiye'nin en büyük içme suyu kaynağı Eğirdir Gölü'nün önemi burada ortaya çıkmaktadır. Eğirdir Gölü gelecekte sadece Isparta'ya değil, Türkiye'ye lazımdır. Olaya bu çerçeveden bakmak gerekir.

                Son yıllarda gündeme getirilen Eğirdir Gölü Kuşak Kanalizasyon Projesi henüz gerçekleştirilememiştir.

                Diğer taraftan, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, 10 Şubat 2010 tarihinde Isparta'da il genel meclisinde yaptığı toplantıda 'Eğirdir Gölü civarındaki yerleşim yerlerini ekolojik köy yapacağız, burada turizmle hem köylülerimiz hem de göl kazanacak' demiştir. Aradan 8 yıl geçmesine rağmen hiçbir köy ekolojik köy haline getirilmemiştir.

                Bu iki proje vakit geçirilmeden Isparta'nın değil, Türkiye'nin Projesi olarak hayata geçirilmelidir.

                Bunun dışında Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve bakan Veysel Eroğlu tarafından imzalanıp Isparta Gazetesinde yayınlanarak yürürlüğe giren Eğirdir Gölü Özel Hükümleri'nin uygulanması ülke menfaatlerimiz açısından oldukça önemlidir.

                30 yıllık yoğun çabama rağmen, Eğirdir Gölü'nün içinde bulunduğu durumla ilgili derin üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum.

* EKOLOJİ-EKONOMİ-NÜFUS

                Dünyamızı Sürdürülebilir Kalkınma sağlanamadığı takdirde yakın gelecekte gerçekleşebilecek 3 ana sorun tehdit etmektedir.

                Ekoloji, ekonomi ve nüfus.

                Bu sorunlar su kaynakları ile doğrudan bağlantılıdır.

  1. Yüzyıl'da dünyamızın ekonomik ve politik çehresini değiştirebilecek temel unsurlardır bu sorunlar. Coğrafik açıdan en kırılgan bölgelerden birinde yer alan Türkiye'nin durumu, dünyanın durumundan daha kaygı vericidir."                         

 -SON-

Bu Haberi Paylaş


  • eğirdir,egirdir haber,akın gazetesi
  • eğirdir,egirdir haber,akın gazetesi
  • eğirdir,egirdir haber,akın gazetesi
  • eğirdir,egirdir haber,akın gazetesi
  • eğirdir,egirdir haber,akın gazetesi
  • eğirdir,egirdir haber,akın gazetesi

Yorum Yap