SAÇMALI-YORUM

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,SAÇMALI-YORUM
Haberin Tarihi: 16.4.2014 10:24:00 - Okunma Sayısı:1520 defa okundu.

SAÇMALI-YORUM

 

            Bir trilyon, üç-beş kuruş olmuştu. İhaleyi ham yapacak bir muhterem de “Bu milletin neyine” koymuştu. “Devletin kasasını soymazsan” kavramı icat olmuştu. Soyulacak kasalara da paralar, Mars’tan, Plüton’dan gelmekteydi. Sol, altmış yılı aşkın zamandır iktidar olamadığı için çalamıyordu. Özgürlüklerimiz arasına “günah işleme özgürlüğü” de girmişti.

            Bir tavşan, elinde klavye yazıyor ha yazıyordu. O sırada oradan geçen bir tilki tavşana sordu.

“Hey tavşan! Ne yazıyorsun?”

“Doktora tezimi yazıyorum.”

“Çok güzel. Ne hakkında?”

“Tavşanların tilkileri nasıl yediği hakkında...”

“Yok canım. Öyle şey olur mu? Tavşanlar tilkileri yer mi?”

“Yer, yer. Gel, sana göstereyim.”

            Birlikte tavşanın yuvasına girdikten az sonra, yuvadan çıkan tavşan oldu. Klavyenin başına tekrar geçen tavşan yazmayı sürdürdü. Derken kurt oradaydı. Tavşana sordu:

“Hey tavşan! Ne yazıyorsun?”

“Doktora tezimi yazıyorum.”

“Ne hakkında?”

“Tavşanların kurtları nasıl yediği hakkında...”

“Ha, ha, ha! Buna kim inanır?”

“İnanmıyorsan gel, göstereyim.”

            Bu kere yuvaya tavşanla kurt girdi. Çıkan yine tavşandı. Yuvanın içindeyse durum şuydu: Bir köşede tilkinin kemikleri, bir köşede kurdun kemikleri yığılıydı. Öteki köşede oturan tez danışmanı Tazmanya Canavarı kürdanla dişlerini kurcalıyordu. Dördüncü köşedekinin yüzü pek seçilemiyordu.

            Bir yerde bir hoca, talebelerini de yanına alarak gül bahçeleri arasında dolaşmaya çıkmıştı. Gül bahçelerinden çitle ayrılmış yola uzanıyordu gül dalları. Gül zamanının da sonuydu. Bir gülün dibine, iki ayaklı tarafından bırakılmış necaseti gördü hoca. İşaret ederek öğrencilerine sordu:

“Orada ne görüyorsunuz?”

“Necaset görüyoruz hocam.” diyerek yanıtladılar talebeler.

Tam bu sırada çıkan meltem, gül çiçeklerinin taç yapraklarını savurdu. Gülün dibi pembe bir örtüye büründü. Hoca, pembe örtüyü göstererek bir kere daha sordu:

“Şimdi ne görüyorsunuz?”

“Gül yaprakları…” diyerek yanıtladılar.

Hoca sormayı sürdürdü:

“Peki, şimdi hanginiz bu gülün altında oturmak ister?” sorusunu sordu.

            Kızılderililer demiş ki: “Bizim şarkılarımız çoğunlukla yağmur üzerinedir. Çünkü bizde yağmur çok az yağar ve çok istenendir, çok özlenendir. Beyazların şarkılarının çoğu da aşk ve sevgi üzerinedir.”

            Yanılıyor, Kızılderili kardeş. Bizim, “barışı, adaletsizliği, zulmü, hainliği, haramiliği, haramzadeliği…” anlatan türkülerimiz, söylemlerimiz çok, söyleyenimiz azdır. Yağmur ise geleceğin döngüsüdür. Döngü yoksa ne aşk vardır, ne sevgi... Ne gül kalır, ne tohumu...

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap