ANILARDA ISPARTA (12.BÖLÜM)

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,ANILARDA ISPARTA (12.BÖLÜM)
Haberin Tarihi: 9.9.2021 10:37:17 - Okunma Sayısı:3084 defa okundu.

İlhan Şimşek yazdı...

ANILARDA ISPARTA

12'nci BÖLÜM

ISPARTA’NIN BÜYÜK İNSANLARI (1)

Söze,” Isparta’nın Büyük İnsanları” diye başladık ama amacımız tarihte yer almış altı başbakanı ele almaktır. Burada şunu da vurgulamamız gerekir ki Isparta’ya hizmet etmiş birçok Ispartalı mevcuttur. İlimde, sanatta, ekonomide, yerel yönetimlerde ve devlet dairelerinde yetişmiş, Böcüzâde Süleyman Sami ve Hafız İbrahim Demiralay gibi (2)  Ispartalıların hepsini bu dar sayfalara almamız mümkün değildir.

Aşağıdaki isimlerin biyografilerinin ana kaynağını Fuat Süreyya Oral’ın yazdığı araştırma kitabı “Isparta Şeref Kitabı”na ait olduğunun bilinmesi yazara duyduğumuz saygının bir karşılığıdır.

Isparta, hem Türkiye’de hem dünyada altı başbakan yetiştiren tek şehirdir. Bunlar tarih sırasına göre Koca Haydar Paşa (1512-1595), Kemankeş Ali Paşa (?-1624), Halil Hamid Paşa(1736-1785), Seyit Ali Paşa(1756-1826), Hüseyin Avni Paşa (1820-1875) ve Başbakanlıktan Cumhurbaşkanlığına ulaşan Süleyman Demirel’dir(1924-2015).

Şimdi bu altı başbakanı kısaca tanımaya çalışalım.

KOCA HAYDAR PAŞA

 Koca Haydar Paşa Kanunî Sultan Süleyman, 2. Selim 3. Murat ve 3. Mehmet zamanlarında vezirlik yapmış önemli bir isimdir. Gelendost doğumlu olan Haydar Paşa çocukluğunu Gelendost’ta geçirdikten sonra babasının isteği ile İstanbul’a gitmiş ve burada “Mimar Ağa Ocağı”na yazılarak mimar olarak yetişmiştir.

Zekâsı ve çalışkanlığı ile dikkat çekmiş ve Kalfa Paşa olarak yükselmiştir. Bu yükselişten sonra Sultan Selim zamanında İstanbul  Kasımpaşa semtinde Haliç’te ilk Türk tersanesini kurmuştur.

Birçok savaşlara katılan Haydar Paşa Fransızca, Arapça, Farsça, Rumca Slav dillerini bilmesinden dolayı devlet büyüklerinin aradığı bir unvana kavuşmuştur.

Osmanlı Devleti’nin Asya’ya açılması için Karadeniz’den Hazar Denizi’ne bir kanalla bağlanmasının gelecek açısından önemini Vezirâzâm Sokullu Mehmet Paşa’ya kabul ettirmiş ise de bu proje gerçekleşememiştir. İstanbul’daki Haydar Paşa iskelesi (Haydar Paşa Garı) ve Haydar Paşa Numune Hastanesi onun en değerli eserlerindendir.

Savaşlarda gösterdiği kahramanlıklarından dolayı hem savaşlarda mimarlığından dolayı yaptığı yol ve köprüler sayesinde savaşın kazanılmasında büyük rol oynamıştır. kendisi Fas, Tunus ve Cezayir valiliğine getirildi. 3. Mehmet zamanında Eflak- Romanya seferine katılan Haydar Paşa yakınına düşen düşman güllesinin şarapneli ile başından yaralanarak 83 yaşındayken şehit olmuştur.

Saray tarafından çok takdir edilen Haydar Paşa için sarayda hiçbir vezire nasip olmayan üç gün yas ilan edilmiştir.

KEMANKEŞ ALİ PAŞA

Doğum tarihi bilinmeyen Eğirdirli Kemankeş Ali Paşa’nın hayatı hakkında geniş bir bilgiye sahip değiliz. Ancak kendisinin Hamidoğlu sülalesinden geldiği şeklinde söylentiler mevcuttur.

Çok iyi yay çekip ok attığından dolayı kendisine yay ve oku iyi kullanan anlamına gelen “Kemankeş” denmiştir.

30 Ağustos 1624’te sadrazam olan Ali Paşa, aklı başında olmayan Padişah I. Mustafa’yı tahttan indirterek yerine IV. Murat’ı tahta çıkarmıştır. Denir ki Şeyh-ül İslam Yahya Efendi, Ali Paşa’nın rüşvetçi bir vezir olduğunu yüzüne söylemesinden dolayı Ali Paşa’nın öfkesini üzerine çekmiştir. Bu yüzden, tanınmış Şeyh-ül İslam Yahya Efendi’nin işine son verdirmiştir.

Sarayda birçok kişinin düşmanlığını kazanan Ali Paşa, Bağdat Savaşında Bağdat’ın düştüğünü padişahtan sakladığı padişaha iletilince 03 Nisan 1624’te idam edilmiştir. Mezarı İstanbul’da olan Ali Paşa’nın bütün mal varlığı da Osmanlı hazinesine geçmiştir.

HALİL HAMİT PAŞA

Halil Hamit Paşa Isparta’nın yetiştirdiği nadir insanlardan biridir. Namuslu kişiliği, rüşvet kabul etmeyişi ve devletin israflarını kısıp kalanları halkın yararına harcamayı öne çıkaran bir şahsiyet olarak diğer vezirlere örnek olmuştur.

Ispartalı Mustafa Hacı Efendi’nin oğlu olan Halil Hamit, ilk tahsilini Isparta’da yaptıktan sonra babası ile İstanbul’a gitmiş ve orada uyumlu davranışları ve zekâsı ile dikkati çekerek devlet kâtipliğine getirilmiştir. Bu makamdan başka devletin diğer kısımlarında da görevler almış ve böylece devlet tecrübesi edinmiştir. Bu sayede devlet erkânı tarafından beğenilen Halil Hamit 1782 yılında sadrazam olmuştur.

Halil Hamit Paşa sadrazamlığı döneminde sınır boylarındaki birçok kaleleri tamir ettirmiş; Anadolu’da çıkan bazı isyanları bastırmış; yeniçerilerin vurdumduymazlıklarına son vermiş ve onların rüşvetle iş yapmalarının önüne geçmiş; Osmanlıda topçu birlikleri kurmuş; din yobazları tarafından gavur icadı diye kapatılan matbaaları yeniden açarak kitap basımlarının önünü açmıştır.

İleri görüşlü bir anlayışa sahip olan Halil Hamit Paşa, yukarda sırladığımız hareketlerinden dolayı sarayda bazı kişilerce aleyhinde dedi kodular çıkarılarak padişahın gözünden düşürülmeye çalışılmıştır. Dedikodular sonuç vermiş, Halil Hamit Paşa, Bozcaada’ya sürülmüş ve orada boğdurularak hayatına son verilmiştir. İdam edilen Halil Hamit Paşa’nın vücudu Bozcaada’ya gömülmüşken başı kesilerek Yeniçeri ağalarına gösterilmek için İstanbul’a getirilmiştir. Bu baş, Karacaahmet mezarlığına gömülmüştür.

Isparta’da önemli bir kültür merkezi olan Halil Hamit Paşa Kütüphanesi kitap zenginliği ile hâlâ halkın ve öğrencilerin hizmetine açıktır.

Halil Hamit Paşa 1554 yılında Hacı Abdi ağa tarafından yapılan İplikçi Camiyi onarmışmış ve bugünkü haline getirtmiştir. Bundan dolayı İplikçi Camini adı Halil Hamit Paşa Cami olarak da kullanılmaktadır.

Yine Isparta Karpuz Pazarında bulunan “Karpuz Çeşmesi”ni ilk yaptıran da Halil Hamit Paşa’dır. Bu çeşmenin önceleri var olan kitabesi şöyledir:

“Yaptı Hamdiefendi, reisülküttap

Bir neveser bu yerde küllü teşnegâne

Bu abı hayat oldukça manendi feyz câri

Bağı canana döndü bazarı hindüvane

Dadaver oldu hame bu resme tarih

Bu çeşmeyi mübareke her an revane”

 

Bu kitabenin anlamı şu şekilde söylenebilir:

“Bu yeni ve suyu bol çeşmeyi Vezir Hamit Bey yaptırmış olup eşi ve benzeri yoktur. Ayrıca bu çeşme ile bağ- bahçe sulanarak bu bağ- bahçeler Hindistan pazarı gibi oldu. 1194’te yapılan bu temiz ve saf sulu çeşme daima aksın ve yaşasın.” 

SEYİT ALİ PAŞA

Seyit Ali Paşa Uluborlulu olup 1756’da Uluborlu’da doğmuştur. Mahalle mektebinde ilk tahsilini yapan Seyit Ali tam bir tarım adamı idi. Atadan kalan bağ, bahçe ve tarla işleriyle yakından ilgilenmiş ve bu yönde isim yapmış olmasına rağmen onun düşüncesinde İstanbul’a gidip hayatını orada devem ettirmek vardı.

İstanbul’daki akrabaları sayesinde devletin ileri gelenleri ile tanışmış ve becerikli biri olması nedeniyle iyi bir çevre edinmişti. Kişisel gayretleri ile de vezirliğe kadar yükseldi.

Ancak bazı görevlerde başarısız bulununca vezirlik görevinden alındı. Bir yıl iki ay gibi kısa bir dönem vezirlik yapan Seyit Ali Paşa, birkaç yerde valilikle görevlendirildi.

Son derece temiz bir sicile sahip olan Seyit Ali Paşa, efendiliği ve kibarlığı ile de tanınan bir vezir idi. Paraya pula değer vermeyen Seyit Ali Paşa devlet işlerinden elini ayağını çekip sade bir hayat sürerken vefat etmiş ve arkasında bir hayli borç bırakmıştır.

HÜSEYİN AVNİ PAŞA

Hüseyin Avni Paşa Gelendostlu olup 1820 doğumludur. Tıpkı Seyit Ali Paşa gibi bir yıl iki aylık hizmetine çok çalışmalar sığdırmış bir vezirdir.

Çocukluğunu Gelendost’ta geçiren Hüseyin Avni, devletin,

her memleketten bir gencin Harbiye Mektebine gönderilmesi emrine uyularak babası tarafından İstanbul’a harp Okulu’na gönderildi. Hüseyin Avni zekâsı ve çalışkanlığı sayesinde okulu bitirir bitirmez önemli görevler üstlenen bir subay oldu. Başarılarından dolayı kısa zamanda albaylık rütbesine kadar yükseldi.

Çeşitli yerlerde valilik yapan ve önemli görevlendirilen Hüseyin Avni kazandığı tecrübeleriyle ve isabetli görüşleriyle göz doldurdu. Bunun sonucunda da 13 Şubat 1874’te vezir oldu.

Vezirlik zamanında ise asıl uzmanlık dalı olan ordu konusunda yenilikler üzerinde durdu. Orduyu modernleştirme çabaları geleceğe ışık tuttu. Askerin ve subayın harekat kabiliyetlerini artırmak için gerekli girişimlerde bulundu ve bu konuda yeni usullerin temelini attı.

Osmanlı Devleti’nde yeniliğe açık Hüseyin Avni Paşa bir suikast sonucu 1876’da öldürüldü.

SÜLEYMAN DEMİREL

Süleyman Demirel,  İslâmköy’de 1924’te dünyaya geldi.

Türkiye siyasetinde renkli kişiliği ile tanınarak başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı görevlerinde bulundu. Ailesine küçük yaşta yardım etmeye başladı ve kendilerine ait birkaç büyükbaş hayvana çobanlık etti (3). Bu yüzden kendisine takılan “Çoban Sülü” lakabını hoşgörü ve gururla karşıladı. Nereden geldiğini, bir köylü çocuğu olduğunu inkâr etmedi. Bu yüzden Atatürk’ün Türkiye’ye kazandırdığı cumhuriyet sayesinde köylü çocuğunun bile cumhurbaşkanı olabileceğini her seferinde vurguladı.

İktidarda kaldığı müddetçe halk, onu “Baba” diye bağrına bastı.

1964’te genel başkanlığa seçildiği Adalet Partisi ile 1965 genel seçimlerini kazanarak hükümet kurdu. 1964’te başladığı siyasette hükümet olduğu sürece Türkiye’ye birçok alanlarda kazanımlar sağlayan Süleyman Demirel, 2000 yılına değin süren siyasi alanda toplumun sevilen bir lideri olarak Türkiye siyasî hayatında önemli bir yer işgal etti. İnşaat Yüksek Mühendisi olan Demirel, Devlet Su İşleri’nde ve başbakanlığı döneminde yaptığı barajlardan dolayı “Barajlar Kralı” olarak da ün yaptı.

12 Mart 1971’de ve 12 Eylül 1980’de olmak üzere iki kez Türk ordusunun darbesi sonunda hükümetten düşürüldü; bunun yanında birkaç kez de seçim kaybetti. “Altı defa gittim, yedi defa geldim!” sözü ona aittir. 1993’te Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünden sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan seçim sonunda cumhurbaşkanı oldu. 1993’ten 2000 yılına kadar devam eden cumhurbaşkanlığı görevinden emekliye ayrılarak Türkiye siyasetinden çekildi.

17 Haziran 2015’te vefat eden Süleyman Demirel’in cenazesi kardeşi Şevket Demirel’in (1926-2016) İslamköy’de alıp düzenlediği Çalca Tepe’deki  anıt mezara defnedildi.

............................

(1) Isparta Şehir Kitabı, Fuat Süreyya Oral

(2) Hafız İbrahim Demiralay,Kurtuluş Savaşı sırasında Isparta’ya düşman işgalini önlemek için bir milis kuvveti kurmuş ve bu kuvvete “Demiralay” adını vermiştir. Daha sonra Isparta milletvekili olan Hafız İbrahim soyadı kanunu ile “Demiralay” soyadını almıştır.

(3) Eğirdir Çınarları- İz Bırakanlar- İlhan Şimşek, 2012, sh. 34

- İlhan ŞİMŞEK

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap