EĞİRDİR'E GÜNÜBİRLİK BİR GEZİ

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,EĞİRDİR'E GÜNÜBİRLİK BİR GEZİ
Haberin Tarihi: 27.8.2015 09:44:00 - Okunma Sayısı:2109 defa okundu.

23. 08. 2015 Pazar günü Eğirdir'i ziyaret ettim. Salı günü, Başkan Ömer Şengöl Bey, İlyas Beyin Eğirdir'e geldiğini haber vermişti.

EĞİRDİR’E GÜNÜBİRLİK BİR GEZİ

Ramazan Topraklı

Y. Mühendis

 

            23. 08. 2015 Pazar günü Eğirdir’i ziyaret ettim. Salı günü, Başkan Ömer Şengöl Bey, İlyas Beyin Eğirdir’e geldiğini haber vermişti. Cumartesi 17.30’da Ankara’dan otobüsle Isparta’ya, pazar sabahı da yeğenim Mustafa ile Eğirdir’e gittik. Memleket ve tarih sevdalısı Sütçülerli B. Mustafa Şahin’e haber vermeyi de ihmal etmedim. Otelin giriş kısmında yavaş yavaş İlyas Beyle konuşmaya başlarken Başkan Ömer Bey ve Göller Bölgesi’nin tarih ve coğrafyasına meraklı Mustafa Çetinkaya isminde bir genç de yanımızda belirdiler. Bizim bu şekilde bir araya gelmemize vesile olan Ömer Beye çok çok teşekkür ediyorum.

Keçiborlu-Kaplanlı (Eber) köyünden olan ve Adnan Menderes Üniversitesi Sosyoloji bölümü mezunu Mustafa Çetinkaya, tarihî coğrafya haritalarıyla meşgul oluyor. Beş on gün önce de Piri Reis’in Eğirdir Gölü’nü gösteren bir haritası ile Isparta gündemine düşmüştü. Bir Hoca, söz konusu gölün Antalya Kırkgözler olduğunu iddia etmişti. Hâlbuki gölün üzerinde açık bir şekilde “Eğirdir Gölü” yazıyordu ve gölün ayağı da “Aksu” olarak kaydedilmişti.

            Ataları Eğirdirli olan Hacı İlyas ile yeğenleri Kostas ve Kiryako Beyler, kendi ifadelerine göre Eğirdir’e gezmek için değil, analarının vasiyeti yerine getirmek için gelmişlerdi. Birinin annesi, oğlum Türkiye’ye gittiğinde benim memleketimden olan Süleyman Demirel’in elini öp demişti. Kiryako’nun annesi ise Karabağlardaki çeşmeden bir su iç demişti. Tabii şu anda Demirel öldüğü için mezar ve külliyesini ziyaret edeceklerdi (ki telefonda öğrendiğime göre ziyaret etmişler). İlyas Beyin on yıldır üzerinde çalıştığı kitabı henüz basılmamıştı. Konuşmalarından anladığım kadarıyla diğer tarihçiler gibi o da Eğirdir Gölü’ndeki coğrafi değişmeyi ve Apameya’nın Eğirdir Gölü içinde ve esas Laodikya’nın Eğirdir olduğunu bilmiyordu. Apama olarak Dinar, Laodikya olarak da Denizli diyordu. Bütün buna rağmen tarihçilerimizin büyük bir çoğunluğunun Beyşehir Gölü zannettiği Pusgusa Gölü’nün Eğirdir Gölü olduğunu söylediler. Hatta PAZGUSİ olarak yazdılar. Pazgusi bir çiftçinin lâkabı imiş. Atalarından adanın eskiden daha büyük olduğunu ve gölün yükselmesiyle küçüldüğünü de sözlerine ekledi. “Kitabıma kendimden bir şey katmadım, hep atalarımdan duyduklarımı yazdım” diyen Hacı İlyas Bey, 2006’da ilk gördüğüme göre biraz daha yaşlanmıştı. O günkü Türkçesi daha güzeldi. Kostas Bey gayret ederse çok güzel Türkçe öğreneceğe benziyor. Pazgusi Gölü’nün Eğirdir olduğunu işitince “Bizim Kemikçi Kadir’in, kulakları çınlasın” demekten kendimi alamıyorum.

            Ferik elma: Eğirdir’de yetişen küçük orta boy bir elma çeşidi. Eğirdir Belediye Başkanı Ömer Bey, Ferik elmanın, yirmisinin bir kilo gelebileceğini söyledi. Ataları 1922 mübadelesi ile Eğridir’den göçmüş olan Hacı İlyas, Kostas ile Kiryako, bu elmanın adını Fyrikia olarak yazdılar. Demek ki Ferik elma, Küçük Firikya’da yetişen, oraya has bir elma çeşidi idi. Belki de Küçük Firikya’nın küçüklüğü ile elmnanın küçük oluşu bir tesadüf değildi. Firikya elma, Barla Firigoslar mevkii, Eğirdir’deki Firikler sülalesi ve Firikos Boğazı gibi isimler tarihimize ışık tutuyordu.

            Frikos (Firikos) Boğazı: 0994 Numaralı, 1501 tarihli TTD (Tapu Tahrir Defteri)’nde geçen yukarıda; yazımın başına aldığım Eski Türkçe bir yazı var. Afşar kazasına tâbi Maziye köyüne ait bu yazının sonunda; Frikos Boğazı’nda gemi hâsılından      ifadesi yer alıyor. Aynı kelime yukarıdaki satırda da var, lâkin onun altında bir nokta var. Bizce nokta, bu kelimeye ait olmayıp altta; Frikos kelimesinin başındaki (F) harfine ait olmalıdır. Çünkü bu yazıda noktalamaya tam dikkat edilmişti. Fe veya Kaf harfinin noktası unutulmuş olamazdı. Hülâsa bu kelime Yunanca halka manasına gelen Krikos değil, Frikleri anlatan Frikos olmalıdır. Kemer Boğazı’nın 4-5 bm doğusunda bulunan Maziye köyü, 1614 yılında göl sularının yükselmesiyle su altında kalmış ve halkı da Yenice köyüne taşınmıştı. Kılı kırk yaran B. Mustafa Şahin, hemen kolları sıvamış, araştırmış ve Firikya kelimesindeki (k) harfinin kaf değil kef olduğunu görmüş. Bu sabah bana müjdeledi. Kemer Boğazı’na bir zamanlar Firikos Boğazı denildiği anlaşılıyor. Malûm ünlü Firik şehri Keleneus, Kemer Boğazı’nda idi ve 3. Midas, burada yetiştirdiği altmış yapraklı gülleriyle ünlenmişti. 937/1530 tarih, 438 Numaralı MVAD 1, s.273’de geçen ve s. 64’de Frenkeş okunan mezranın adı da Frikos olabilir. Yine aynı sayfada geçen Akçakeçili’ye tâbi Çatakoğlu veya namı diğer Dizdar yeri mezrası da yöreye uygun isimlerdi.

            Ömer Beyden Akpınar yol ayrımında bir kapı olduğunu ve onun için o mevkiye Kapular denildiğini öğreniyoruz. Bu konuda Eğirdir Ansiklopedisi s. 128’de bir açıklama var. TTD Evkaf 566 numaralı defter s. 91a’da; “İlhak: İla mülk-i müşarünileyh Lütfi Ağa, Eğirdür tevabi’inde Seki Bağı dimekle maruf mevzi’ içindeki evleri ve hududı içinde olan mezari’in ve bağlarının ve bağçelerinin ve bostanlarının ve bi’l-cümle haddi ve sınurı içinde boz yaturından ki, balıklagu köprüsüne ve andan Aslanoğlu köşküne ve bahra ve bahırdan dağa varınca onca yir mezkûrenin vakfıdır diyu defter-i köhnede mukayyed” şeklinde bir vakıf kaydı var.

            Bu kayıt bize, hem göl için bahr yani deniz denilmiş olduğunu; hem de gölün Kapular mevkii, hatta Sekibağı’nın güneyine uzanmadığını gösterir. O halde Köprü balıklağusu ne anlama geliyordu? Bize göre gölden çıkan bir ırmak Sekibağı ve Kapular açıklarından geçerek Köprübaşı’na, oradan da Boğazova’nın batı sınırı veya dağın doğu eteklerini takip ederek Kovada Gölüne doğru akıyordu. Irmağın suları da çokçalık düdenler vasıtasıyla yer altına gitmekteydi. Zeki Arıkan’ın s.113’de bahsettiği Kapı balıklağusu da Kapıular mevkiinin önünde olmalıydı. Arslanoğlu Köşkü, büyük ihtimal bugün göl içinde kalmıştır. Ulu Arif Çelebi (öl. 1319), birkaç kere Denizli ve havalisine seyahat yapar. Yinanç Bey ve kardeşi Togan Paşa, Tavas emiri İlyas Bey ve onlardan Çelebi Mehmet Bey Mevlevilik tarikatına girdiler. Orada Mevlevî zaviyesini kuran Kadı Necmeddin Lâdikî ile Nakîb oğlu şöhreti ile tarınan Tâceddin de müderris, şair ve mevlevî idi (Turan, 1998: 517 < Eflâkî). İnanç Bey ve oğlu Arslan Bey hakkında el-Ömerî (öl. 1349) malûmat verir (Turan, 1998: 518). Köşk sahibi Arslanoğlu, Arslan Beyin oğlu olmalıdır. Buna göre İnanç Beyin merkezi; Denizli değil, Eğridir’dir. İnanç Bey, Germiyan olmalı, çünkü Ali Bey, 1279’da Kara-hisar’da öldürüldükten sonra Eğridir’e önce Sahip Ata oğulları, daha sonra da Germiyan hâkim olur. Eski Eğirdir’in çıkışındaki mahallenin adı Demirkapu’dur. Timurlenk’in 1403’de Eğirdir’i işgalinde şehre girmiş olduğu kapı, söz konusu bu kapıdır. Demirkapu ismi, bize göre Timurlenk’in Temur adıyla alâkalı olmalıdır.  

            Alttaki şekil, gölde vukûbulan yükselme neticesinde; gölün nasıl bir şekil aldığını gösterir. Bu şekil, adaya yol yapılırken gölün doldurulmuş olmasından dolayı, bu yol civarını tam doğru bir şekilde göstermemektedir. Mustafa Hobanoğlu’ndan dinlediğime göre adalara giden yolun lodos tarafı, poyraz tarafından daha derindir. Hâl böyle olunca da 909 rakımında bile göl, adaların güney tarafını dolanacaktır. Yukarıda bahsettiğim ırmak, gölün güney ucundan çıkıp ve bilhassa Sivri dağın eteğini yalayarak Demirkapu Mahallesi ve Sekibağ önünden geçerek Köprübaşı’na gitmiş olmalıdır.

            Çok verimli bir Eğirdir seyhatinden dönerken Başkan Bey, 1920-21-22 yıllarında Eğirdir Can Adasında sürgünde sefalet içinde vakit geçiren, Mehmed Âsaf’ın günlüklerinden meydana gelen Murat Cebecioğlu’nun yayına hazırladığı Volga Kıyılarında ve Muhtıra adlı, Akademi Kitabevi-İzmir 1994’de çıkan kitabı bize imzaladı. Mutlu bir şekilde Ankara’nın yolunu tuttum ve yolculuk süresince Mehmed Âsaf’ın Can Adası hatıralarının büyük bir kısmını içim sızlayarak okudum.

 

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap