MÜJGAN (11)

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,MÜJGAN (11)
Haberin Tarihi: 17.11.2017 10:14:00 - Okunma Sayısı:1407 defa okundu.

MÜJGAN

Eğirdir’de Bir Aşk Hikayesi

-11-

                Aradan günler geçti. Memleket ananeleri gereği, oğlan evi kız evini nişan yemeğine davet etti, en yakın akrabalarla birlikte,

                Müjgan hariç.

                Gaddar örfler buna izin vermezdi.

                Geldiğinden beri Şemsettin’i sadece bir kere görebilmişti o da o meşhur akşamda.

                Davet akşam yemeğineydi.

                O gün bütün davetliler Müjgan’ı evde bırakıp hep beraber, yemeğe, oğlan evine gittiler.

Müjgan, boynu bükük arkalarından bakakaldıysa da, yüreği onlarla gitti.

                Kendisine de yemek gelecekti oğlan evinden ama, onun için hiç de ilginç değildi gelen, Şemsettin olmayınca.

                Yalnız kalınca sürahisi aklına geldi. Odasına gitti. Sürahiyi masadan aldı. Şimdiye kadar bir tane olsun yememişti içindekilerden. Rast gele alıp yemeğe başladı.

                Yorgundu nedense, ama mutluydu.

                Yemek getirecek olan Ümmügülsüm’ü beklemeden uzandığı maketin üstünde uyudu kaldı.

                Komşu kızın “Müjgan, uyan uyan” sesleriyle gözlerini açtı.

                Kapı açılmayınca, yemek tepsisini getiren Ümmü kalfa, komşuların kapısını çalmış, Havva da alt bahçeden dolaşıp Müjgan’ın bahçe kapısını açmış, şimdi de yemek tepsisi elinde karşısında durmaktaydı.

                “Al git yemekleri Allah aşkına, sen ye, benim uykum var.”

                Bu sözlerle yattığı yerden kalkmadı bile Müjgan.

                Havva da Ümmü Kalfayla beraber tepsiyi yukarıya, mutfağa bırakıp, sessizce evine döndü.

                Artık düğün günü gelip çattı.

                Müjgan’ın sabırsızlıkla beklediği gün.

                Bu yörelerde düğün hemen hemen bir hafta sürer.

                Herkesinki gibi Müjgan’ın düğün hazırlıkları da önce “Esbab Görme”yle başladı.

                Otobüs tutuldu, yakın akraba hanımlarıyla birlikte, Müjgan’ın düğün sırasında ve düğünden sonraki belirli günlerde giyeceği elbiseler, gelinlik ve Gelin Hamamı için kokulu sabunlar ve mumlar satın almak için Isparta’ya gidildi.

                Her şey Güllüşah’ın denetiminde, en iyisinden, en güzelinden alındı.

                Bu ara okuyucular, maniler söyleyerek kapı kapı dolaşıp, düğün davetine çıktılar.

                Bütün kasaba davetliydi Rıza Efendi’nin oğlunun görkemli düğününe.

                Oğlan evinin aldığı elbiseler, ayakkabılar, terlikler, kokulu sabunlar, yine oğlan evinin aldığı gelin sandığının içine kondu ve oğlan evine yollandı. Eğirdir’de gelenektendi.

                Alışverişten bir iki gün sonra, yakın yengeler önde, sırtında gelin eşyalarıyla hamallar arkada, kız evine gelindi.

                Günlerden Pazartesiydi. Bugün çeyiz serme günüydü.

                Müjgan bugüne çok önem verdi. Evlerin en üst katında göle bakan büyük oda bugün için ayrılmıştı. Bu odayı Müjgan daha önceden kendi eliyle temizleyip hazırlamıştı.

                Yıllardır aşkla, şevkle göz nuru dökerek işleyip hazırladığı çeyizlerinin beğeni kazanacağından emindi.

                Yastıklar, yorganlar, çarşaflar, havlular her şey en itinalı bir şekilde yerleştirildi, yengelerin de yardımıyla yerli yerine kondu.

                Duvardan duvara çekilmiş urganlara çeyizler belirli bir düzene göre asıldı tahta askılarla. Bu askıları Müjgan ipekle kaplamıştı çeyizler tahtadan zedelenmesin diye.

                Bu iş bitince öğleden sonra kasaba halkı “çeyiz görmeye” geldi.

                Müjgan her geleni sevinçle karşılayıp, çeyiz odasına götürdü.

                Her defasında, çeyizlerini seyredenlerle birlikte, o da heyecanla, zevkle seyretti çeyizleri, o göz nuru el işlerini, masa örtülerini, köşe yastıklarını, kanaviçeleri, iğne oyalarını.

                Salı günü gelin hamamı günüdür. Bu güne Müjgan, kız arkadaşları ve arkadaşlarından yeni gelinleri davet etti.

                Bugün için tutulan çalgıcılarla, davetli hanımlar öğlene doğru hamamın yolunu tutular.

                Herkesin koltuğunda, hamamda giyeceği ipek fıtalar, gümüş hamam tasları, sedef takunyalar ve kokulu sabunların bulunduğu işlemeli ipek bohçalar vardı.

                Çalgıcı kadınlar önde, hamam alayı arkada, çala söyleye hamama vardılar. O gün hamama düğüncülerden başka kimse giremez. Hamamda, genç kız ve gelinler sağlı sollu odalara dağıldılar, soyunup peştamallarını tutunmak için. Sonra sırayla birbirlerini yıkamaya başladılar, göbek taşının etrafındaki kurnalarda. Derken tefçi:

                “Kızlar, gelinler, haydi fıtalarınızı tutun, mumlarınızı alın, göbek taşına sıralanın” dedi.

                Kızlar gelinler ipek fıtalarını kapıp koştular göbek taşına, çember oldular etrafında. Mumlar yakıldı. Tefçi vurdu tefine; Müjgan başta, önünde tefçi, arkasında arkadaşları, ellerinde ışıl ışıl mumlar, göbek taşının çevresinde döne döne dans ettiler.

                Hamamın sisi içinde mum ışıkları daha bir büyülü görülür.

                Göbek taşının çevresinde üç kere dönüldükten sonra, Müjgan’ı göbek taşının ortasına oturttular.

                Müjgan çıplaktı.

                Arkadaşlarından ve bekarlıktan veda zamanı gelip çatmıştı.

                Yeni gelinlerden biri Müjgan’ı sabunlarken, arkadaşları da sırayla su döktüler ona.

                Kimi ağladı arkadaşından ayrılacağına, kimi de keşke yakında beni de yıkasalar böyle dedi için için… Tefçi de yıkanana uygun maniler söyleyerek tefini çaldı. Meniler dokunaklı, anlamlı, acıklıdır. Ana evinden ayrılmaktan bahseder hep. Gelinlik kızlar ağlarlar hep, ama Müjgan sevinçliydi.

                Başına dökülen her tas su onu Şemsettin’e daha yakınlaştırmaktaydı.

                Yıkanma bitince Müjgan gelinlik bornozunu, sedef kakma takunyaları giydi, başına pullu yaşmağı da takdı, hamamdan çıktı.

                Arkadaşları da onu takip ettiler…

                Artık herkes acıkmıştı, sıra hamam yemeğindeydi.

                Oğlan evinin gönderdiği fırından yeni çıkmış sıcacık tahinli pideler, katmerler, nokul, turşu, tahin helvası, ekşi pestiller, meyveler, kuru yemişler, hamamın dış göbeğine yerleştirilmiş, onları beklemekteydi. Gençler iştahla yediler onlardan. Sonra Müjgan yeme işine son verdi. Büyük yengelerin ellerinden, arkadaşlarının da yanaklarından öpüp vedalaştı.

                Böylece bekarlığa da veda etti.

Sonra herkes giyindi, hep beraber hamamdan çıktılar.

                Yollarda herkes ayrıla ayrıla evlerine dağıldı.

devam edecek

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap