Göl yoksa Isparta da yok!

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,Göl yoksa Isparta da yok!
Haberin Tarihi: 10.3.2014 11:01:00 - Okunma Sayısı:2837 defa okundu.

Eğirdir Su Ürünleri Enstitüsü eski Müdürü Biyolog Sedat Karakoyun, Isparta'nın en önemli ve öncelikli meselesinin Eğirdir Gölü olduğunu söyledi.

Göl yoksa Isparta da yok!

 

Biyolog Sedat Karakoyun, Eğirdir Gölü'nün kaderine terk edilmesinden yakındı.

 

            Eğirdir Su Ürünleri Enstitüsü eski Müdürü Biyolog Sedat Karakoyun, Isparta’nın en önemli ve öncelikli meselesinin Eğirdir Gölü olduğunu söyledi.

            1992 yılından bu yana Eğirdir Gölü ile ilgili çalışmaları değerlendiren Karakoyun şu açıklamalarda bulundu: “200 Bin kişinin suyunu içtiği, 150 Bin kişinin ekmeğini yediği Eğirdir Gölü kaderine terk edilmiş durumda… Isparta’nın en önemli ve öncelikli meselesi Eğirdir Gölü’dür.

            1992 yılında Demirel’in himayesinde yapılan Isparta Sempozyumu’nda ilimizde damla sulamaya geçilmesini önerdim. Yine aynı sempozyumda, göl çevresindeki elma bahçelerinin gölü kirleteceğini, bu konunun izlenmesini ve gerekli önlemlerin alınmasını belirttim. Eğirdir Gölü’ünde bugüne kadar TÜBİTAK desteğinde yürütülen 4 bilimsel araştırma projesinden ikisinin proje liderliğini yaptım.

            2006-2009 yılları arasında ilimizde valilik yapan Şemsettin Uzun’a Eğirdir Gölü’nün kirlenmekte olduğunu Darı deresi göletinin Isparta içme suyuna kazandırılmasını teklif ettim.  2008-2012 tarihleri arasında uygulanan Eğirdir Gölü Yönetim Planı’nın hazırlanmasında Üst Kurul üyesi olarak görev aldım. Son olarak TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi ile birlikte hazırlanan Havza Koruma Planı ve Özel Hüküm Belirleme Projesi’ne önemli katkılarda bulundum. 1992’den bu yana gölün hızla kirlenmekte olduğu hususunu gerek yerel basın gerekse ulusal basın aracılığıyla kamuoyunun gündeminde tuttum.

            Tüm bunlara rağmen gelinen noktada ben böyle bir devlet anlayışı görmedim. Şöyle ki; zamanın Valisi Şemsettin UZUN ile başlattığımız projeler yerine gelen Vali Ali Haydar ÖNER tarafından devam ettirildi. Maalesef bir önceki Vali Memduh OĞUZ, “devlette devamlılık esastır” kuralına uymayarak çalışmaları sürdürmeyip adeta hazırlanan projeleri çöpe attı. Ne yazık ki söz konusu projelerin Isparta’nın öncelikli projeleri olduğu anlaşılamadığı için; Göl Yönetim Planı ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel EROĞLU tarafından 2012 Mayıs ayında imzalanıp yürürlüğe konulan Eğirdir Gölü Özel Hükümleri şu an uygulanmamaktadır. Kaldı ki; söz konusu proje TÜBİTAK MAM’a yaklaşık eski para ile 1 trilyon TL’ye hazırlattırılmış olup uygulanabilir bir projedir.

            Bunların dışında Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ), Ispartalılar Vakfı (ISVAK), Isparta Ticaret ve Sanayi Odası (ITSO), Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı (BAKA), Isparta Kent Konseyi ve Isparta İl Genel Meclisinde katıldığım toplantı, sempozyum ve panellerde bilimsel verilere dayanarak göldeki riski anlattım. Gerek sivil toplum kuruluşlarının gerek üniversitenin ve gerekse siyasi parti temsilcilerinin konuyla ilgilenmediklerini ya da etkili olmadıklarını gördüm.

            1950’li yıllarda Türkiye’nin hatta dünyanın en temiz ve en berrak gölü olan Eğirdir Gölü, özellikle 1980’li yılların ortalarından itibaren başta Gelendost olmak üzere göle sıfır noktasında elmacılığın yaygınlaşması ve evsel-endüstriyel atıkların arıtılmadan göle boşaltılması sonucu kirletilmeye başlanmıştır. Son yapılan bilimsel araştırma sonuçlarına göre göl suyu 2001’e göre 2013 yılında 5 kat daha fazla kirlenmiştir. Bunun sonucu olarak göl suyu kalitesi 1’inci sınıftan 4’üncü sınıfa düşmüştür.

            Bu bilimsel gerçekler bilinmesine rağmen gelinen noktada göl kaderine terk edilmiş durumdadır. Şöyle ki; Orman ve Su İşleri Bakanı dört yıl önce ilimize gelerek İl Genel Meclisi’ne başkanlık yapmış ve bu toplantıda “Ben bu bölgenin çocuğuyum, Eğirdir Gölü ile ilgili çok orijinal bir fikrim var, Eğirdir Gölü’nün etrafındaki köylerin tamamını ekolojik köy yapacağız. Bu çalışmada ben de görev alacağım. Hem köylüler hem de göl kazanacak.” demiştir.

            Ancak Bakanın 2014 Şubat’ındaki Isparta’yı son ziyaretinde Kanal 32’de katılmış olduğu Ne Var Ne Yok programında şahsımca kendisine sorulan;

            1) Kaç tane ekolojik köy yapıldı?

            2) Plan hükümleri uygulanıyor mu?

            3) Senirkent-Uluborlu ve Yalvaç-Gelendost Atık Su Arıtma Tesislerinin temeli atıldı mı? 

şeklindeki sorularıma cevap verilememiştir. Maalesef bu programda Bakan tarafından Eğirdir Gölü’nün Isparta içme suyu olarak kullanılmayacağı ifade edilmiştir. Bu durumda mevcut plan hükümleri de uygulanmadığına göre gölün kaderine terk edildiğini anlamak çok zor değildir. Hâlbuki gölden sadece Isparta’nın değil gelecekte bölgenin hatta ülkemizin büyük bir bölümünün içme suyu ihtiyacının karşılamasının planlandığı bilinmektedir.

            Hatta Karacaören Baraj Gölü’nün Antalya içme suyu olarak kullanılması proje çalışmaları fiilen başlatılmıştır. Adı geçen baraj gölü Eğirdir Gölü’yle irtibatlıdır. Bu durum yetkililerce ya bilinmemekte ya da bilindiği halde göz ardı edilmektedir. Onun için Eğirdir Gölü’ye ilgili problemin çözümüne Antalya ilinin de maddi katkıyı sağlaması gerekmektedir.

            Eğirdir Gölü, Atatürk Barajı’ndan sonra Türkiye’nin ikinci büyük içme suyu kaynağıdır. Ve şu an risk altındadır. Acil önlemler alınmadığı takdirde yakın gelecekte bu risk krize neden olabilir. Risk yönetilebilir ama kriz yönetimi fevkalade zordur. Böyle bir durumda Eğirdir Gölü’nün temizlenmesi en az 50-60 yıl sürebilir, belki de mümkün olamayabilir. Eğirdir Gölü bize atalarımızdan miras değil, evlatlarımızdan emanettir. Gelecek nesillerin bize lanet okumasını istemiyorsak göl ile ilgili önlemleri acilen almalıyız. Siyasi,sosyal ve ekonomik krizler bir şekilde çözülebilir ama Eğirdir Göl ile ilgili risk krize dönüşürse gölü yönetemeyiz. Bu durumda 1 Temmuz 2012 tarihinde uygulanmaya başlanılan Eğirdir Gölü Havza Koruma İş Programı çerçevesinde;

            1) Göl sınırından itibaren 300 metre mesafedeki mutlak koruma alanında organik tarıma geçilmeli,

            2) Senirkent-Uluborlu ve Yalvaç-Gelendost Atık Su Arıtma Tesislerinin temeli hemen atılmalı,

            3) Havzada yer alan yaklaşık 50 civarındaki köyün doğal arıtmaları bir an önce yapılmalı,

            4) Gölün tüm çevresine Yeşil Kuşaklama yapılmalı,

            5) Gölü besleyen Pupa Çayı ile Yalvaç Deresinin sulak alan içi bitkilendirme çalışmasına başlatılmalıdır.

            Ayrıca, gerekirse göl havzasındaki tarım deseni değiştirilmeli, en az elma kadar gelir getirecek ancak onun kadar ilaç ve gübreye ihtiyaç duymayan çeşitlerin (mesela, üst kotlarda kiraz, kayısı, vişne, şeftali, erik, ceviz, badem; göle yakın yerlerde de organik bağcılık, organik gül ve yem bitkilerinin) yetiştiriciliğine geçilmelidir. Isparta organik tarımın başkenti yapılmalı böylece hem çiftçiler hem de göl kazanmalıdır.

            Ben gelişmiş ülkelerin su yasalarını inceledim, bu ülkelerde tatlı suyun kullanım önceliği içme ve kullanma suyu olarak belirlenmiştir. Hazırlanmakta olan ülkemiz su taslak yasasında da bu husus kabul görmüştür. Hal böyle iken hızla kirlendiği ve bu gidişle yakında kullanılamaz duruma geleceği bilimsel çalışmalarla sabit olan bu ilgisizliği anlamakta güçlük çekiyorum.

            Burada Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun Gölcük ile yaptığı açıklamaya da değinmek istiyorum. Düşündüğü Gölcük projesiyle 2 milyon turisti Gölcük’e çekeceğini ifade etti. Buna katılmak mümkün değil. Gölcük oldukça küçük ve hızla kirlenmeye müsait bir göl ve oldukça temiz bir göl, o bari temiz kalsın. Gölcük’ün Isparta açısından stratejik önemi var. Gölcük Isparta’nın yedek su deposudur.

            Isparta’nın öncelikleri belirlenecekse Isparta’nın en önemli ve öncelikli meselesinin Eğirdir Gölü’nün kirliliği olduğu ortaya çıkacaktır. Isparta sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek konuyla ilgili vakit geçirmeden girişimde bulunmalıdırlar. Konu STK’ların ortak raporu ile Cumhurbaşkanlığı’na gerekirse Devlet Denetleme Kurulu’na taşınmalıdır. Aslında Eğirdir Gölü meselesi Milli Güvenlik Kurulu’nda dahi ele alınabilecek kadar mühim bir meseledir.

            Eğirdir Gölü’nün korunmasıyla ilgili çalışmaları yetirli düzeyde yaptığını iddia eden kamu kurum ve kuruluşların temsilcileri ile ayrıca Göldeki kirlilikle ilgili olarak “endişeye mahal yok’ görüşündeki bilim insanları ile bu konuyu istedikleri ortamda, istedikleri zaman tartışmaya hazırım. Keşke 4 Mart 2014 tarihinde ilimizi ziyaret eden Başbakanın ağzından ‘Eğirdir Gölü ülkemizin masmavi bir gözbebeğidir. Onun kirlenmemesi için tüm tedbirleri alacağız’ müjdesini duyabilseydik...

            Sonuç olarak içme suyu çok önemlidir. İki gün susuz kalırsak suyun kıymetini anlarız.

            GÖL YOKSA ISPARTA DA YOK!”

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap