AYASTEFANOS KİLİSESİ YANLIŞ MI?

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,AYASTEFANOS KİLİSESİ YANLIŞ MI?
Haberin Tarihi: 25.8.2015 11:15:00 - Okunma Sayısı:3907 defa okundu.

İlhan Şimşek (Özel Haber)

AYASTEFANOS KİLİSESİ YANLIŞ MI?

 
İlhan Şimşek (Özel Haber)
 

- Ayastefanos adı doğru mu?

- Ayastefanos doğru ise Aziz Anargiri kim?

- Yunanistan’da yaşayan İlyas Hacıoğlu ne diyor?

- Nis Adası’nda(Yeşilada) kilise sayısı 18 mi?

- Aziz Evdokia Kilisesi neresi?

- Yeşilada Cami Kilise mi?

- Yunan halkı Türklere nasıl bakıyor?

- Kiliseden kiliseye yeraltı Tüneli mi var?

            Günlerden 19 Ağustos 2015 Çarşamba. Eğirdir Belediyesi binası Başkanlık Odası’nda Sayın Başkan Ömer Şengöl Bey ile günlük değerlendirmeler yapıyoruz. Odaya üç kişi giriyor. Yunanistan’dan gelmişler. Başkan Ömer Bey iri yarı olan İlyas Bey’i tanıyor. Diğerleri ile de tanışıldı. 

            İlyas Hacıoğlu’nun ailesi Nis Adası’ndan yıllar önce “tehcir” nedeniyle Yunanistan’a gönderilmiş. Yunanistan 1937’de doğumlu 78 yaşında bir çınar. Her konuşması bir tarih ve bu yönü ile şaşırtıcı. Eğirdir’e sık sık geliyor.

            Bu kez yalnız gelmemiş. Yine kökeni Nisli ve Atina’da diş doktorluğu yapan Doktor Fytanidis Costas ile Avukat Kızıakos Kazıdas’ı almış gelmiş. Türkçeyi yalnızca İlyas Bey biliyor.

            Sohbette derin bir tarih konuşması yapılıyor. Anadolu’nun Türklerin eline geçmeden önce bu topraklarda kimlerin yaşadığı üzerine fikir jimnastikleri yapılıyor. Başkan Ömer Bey, bu toprakların sekiz bin yıl öncesine yani İsa’dan altı bin yıl öncesine gidilebileceğini üstüne basa basa anlatıyor ve belge olarak da bu yörelerde yaşayan İyonları, Lidyalıları, Firigyalıları gösteriyor. Dolayısıyla Türklerin Ege Bölgesi ve Akdeniz Bölgesi’ne gelişlerinin Hz. İsa’dan 1300 yıl sonra olduğunu söylüyor. Dolayısıyla Nis Adası’nda Türklerden önce Rumların oturduğunu anlatarak sonradan gelen Türklerle Rumların bir arada kardeşçe yaşadıklarını vurguluyor.

            Başkan Ömer Bey’in tarihsel çerçeve içinde ileri sürdüklerini hepimiz onaylarken eski günlerden kalan anılar devreye giriyor. Başkandan izin alıp konukları Nis Adası’na götürmek üzere Belediye’den ayrılıyoruz.

            İlyas Hacıoğlu’nu Nis Adası’na götürürken İlyas Bey, bizim AYASTEFANOS diye bildiğimiz kilise adının iki şekilde doğru yazılmadığı vurgusunu yapıyor. AYASTEFANOS adının AYASTAFANOS şeklinde yazılarak yazım yanlışı yapıldığını ve “E” harfinin konması gerektiğini anlatıyor.

            İkinci tez ise son derece şaşırtıcı nitelikte.

            “Sayın hocam, sizin Ayastefanos olarak bildiğiniz kilise Ayastefanos Kilisesi değil. O kilise AZİZ ANARGİRİ KİLİSESİ’dir.”

            Kafam karıştı. Belge istiyorum. Yıllarca sürdürülen bir adı değiştirmek kolay değil. Bunun bir örneğini Belediye Eski Başkanı Osman Nuri Özmeral zamanında yaşadık. Eğirdir halkının “Çarşı Hamamı” veya “Aşağı Hamam” olarak bildiği “Hızırbey Hamamı” bir anda Nuri Özmeral’in elinde oldu “Esma Sultan Hamamı”. Ben, “Hızırbey Hamamı” olduğunun belgesini gösterdim, Özmeral Bey ise “Esma Sultan” olduğunu kanıtlayamadı da Çarşı Hamamı’nı tarih yanılgısından kurtardık.

            “Sayın hocam biz Atina’da yaşıyoruz. Atina’da en az 2000 Türk var. Biz Atina’da “Nisliler, Eğirdir’i Sevenler” adında bir dernek kurduk. Her hafta bu dernekte toplanırız. Çoluk çocuk, torunlar, gençler, yaşlılar hep Türkiye’den, Nis Adası’ndan, geçmişten konuşuruz. Türkçeden başka dil kullanmayız toplantı boyunca. İşte bu toplantılarda dedelerimiz ve ninelerimiz bize hangi evde kimin oturduğunu, hangi kilisenin nerede olduğunu ve adlarını tek tek öğrettiler. Ayrıca derneğimizde bir de panomuz var. Bu panoda Nis Adası’nın her şeyi gösterilmiştir. Büyüklerimizin anlattığına ve panodaki dağılıma göre sizin Ayastefanos Kilisesi dediğiniz yer Aziz Anargiri Kilisesi’dir.”

            O zaman İlyas Bey’e Ayastefanos Kilisesi’nin gerçek yerini soruyorum.

            “Ayastefanos Kilisesi, birkaç yıl öncesine kadar Yeşilada İlkokulu olarak hizmet veren binanın kendisidir. Ayastefanos Kilisesi ile Aziz Anargiri Kilisesi yan yanadır. Ayastefanos Kilisesi’nin arka tarafında bir tünel var. Bu tünel Rahibe Aziz EVDOKİA Kilisesi’ne kadar gider.” Duyduklarıma inanasım gelmiyor. Nereden çıktı şimdi Aziz Evdokia Kilisesi?.. Bu kilise nerede? Halbuki Eğirdir’in yetişdirdiği değerli evlatlarından Yazar Nuri Güngör Bey’in Eğirdir Ansiklopedisi’nde Yeşilada İlkokulu’nun bulunduğu yeri, F. Sarre’ye dayanarak, Sen Theodoros Kilisesi olarak gösteriliyor.

            Gidiyoruz Yeşilada’ya. Geliyoruz şimdiki Ayastefanos Kilisesi’nin yanına. İlyas Bey, 78 yaşındaki dev adam, anılara dayanamıyor ve bir çocuk gibi hüngür hüngür ağlıyor. Bırakıyoruz kendi haline… Gözyaşlarıyla birlikte iç sıkıntısını da toprağa akıtıyor, rahatlıyor.

            Yukarıda söylediklerini tek tek yeniden anlatıyor. Okulun arka tarafına geçiyoruz ve tünel kapağını gösteriyor.

            Evdokia Kilisesi’nin yerini soruyorum. Şimdiki Yeşilada Camisinin yerini gösteriyor. Bilgi doğru.  1618 yılında Genç Osman zamanında bu kilise Yeşilada halkının isteği üzerine cami yapılarak Müslümanların ibadetine açılıyor. (Bu bilgi hem Nuri Güngör’ün Ansiklopedisi’nde hem S. Sükûti Yiğitbaşı’nın Felek Abad adlı eserinde var.)

            Küçücük bir adada 18 kilise olabilir mi diye soruyorum. “Evet olabilir!.. Çünkü o zaman herkes kendi evinde bile küçük kiliseler yapmış. Bunlara küçük ibadet yerleri dediğimiz şapelleri de eklediğimiz zaman on sekiz sayısı bulunur. Ayrıca on dokuzuncusu da Gelendost’tadır.” diyor.

            Bütün bu söylenenler Rumların hacı olmak için geldikleri Nis Adası için ilgi çekici nitelikte. Yunanistan’da Türklerle Yunanlıların kardeşçe yaşadığı vurgulanması yapılırken belge olmadan bir söze dayanmanın ne denli doğru olabileceğini okuyuculara bırakıyorum. Ancak İlyas Bey’e bunların bir belgesi olması gerektiğini söylediğimde kendisinin bir kitap yazdığını ve bu kitapta belgeleri ileri süreceğini ifade ediyor. Ben de kitabın bir an önce bitirilip elimize geçmesi gerektiğini söylüyorum.

            İlyas Bey’e, Türkçeyi nereden öğrendin, diyorum. Ailem Yunanistan’a gittiğinde Türkçeden başka dil bilmiyormuş. Ben 1937’de doğduğumda annem, babam, dedem, ninem hep Türkçe biliyormuş. Evimizde Türkçe konuşulduğu için ben Türkçe ile büyüdüm.” diyerek zorunlu göç etmenin toplumlarda derin sosyal yaralar açtığını anlatmaya çalışıyordu İlyas Bey.

            Kitabın bir an önce elimize ulaşması dileğimizle günlük konuşmamızı sonlandırıyoruz.

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap