DEMOKRASİ HALİ - 8

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,DEMOKRASİ HALİ - 8
Haberin Tarihi: 10.7.2014 10:17:00 - Okunma Sayısı:1778 defa okundu.

DEMOKRASİ HALİ - 8

 
UYGULAMADA FARKLI GÖRÜŞLER VE ELEŞTİRİLER

            Seçkinci görüş (Elitizm)

            Bu görüşün en tipik temsilcisi Platon (M.Ö 427-347), filozof kralların iktidarda olmasını savunur. Klasik elitizm, bir reçete sunmaz. Ancak bir olgunun tespitinde elit yönetiminin, toplumsal hayatta kaçınılmaz ve değiştirilemez bir gerçek olduğunu ileri sürer. Vilfredo Pareto (1848-1923) ve Gaetano Mosca (1857-1941) klasik elitizmin belli başlı teorisyenleridir. Mosca toplumu "yöneten" ve "yönetilen" olarak iki sınıfa ayırır. Pareto, yönetenin iki özelliğini Machiavelli'nin "kurnazlık=tilki” ve “aslanlar=zor kullanma" benzetmesiyle anlatır.

Modern dönem seçkinciliğinde, rekabetçi seçkincilik (demokratik elitizm) diğer seçkinci görüşlere göre daha yaygındır. Buna göre seçmenler,  hangi elitin kendilerini yöneteceklerini seçmek için oy verirler. Demokratik hakların bir kısmını içinde barındıran rekabetçi seçkincilik, demokrasinin zayıf bir görüntüsüdür.[39]

            Marksist görüş

            Toplumu sınıf tabanlı düşünen Marksizm, sınıf farklılıkları kaldırılmasıyla gerçek demokrasinin var olabileceğini iddia eder. Demokrasi için siyasi eşitliğin yeterli olmadığı ve sosyal eşitliğin de sağlanması gerektiğini savunur. Marksist yaklaşım, halk demokrasisine yakındır. Marksizmin en çok eleştirdiği liberal demiokrasideki eleştiri dayanağı, siyasi eşitlik vaadi altında kapitalist sistemle gelen sosyal eşitsizlik çelişkisidir.

'Neo-Marksist Jurgen Habermas ve Claus Offe'ye göre kamusal talepler, hükûmeti ekonomik ve sosyal hayattaki sorumluluklarını yerine getirmeye zorlarken bu taleplerin yol açabileceği mali krizler sistemi tehdit eder. [40] Kısacası kapitalist bir demokraside meşruiyet riski sürekli olarak vardır. Ayrıca bu görüş uluslararası ilişkiler alanında da kullanılmaktadır.

            Korporatist görüş

            Toplumda temel birim olarak birey ya da sınıfı alan görüşlere karşıttır. İnsanları işbölümü içinde oldukları yere göre ve sahip oldukları mesleğin bütün üyeleriyle birlikte örgütlemesini hedefleyen siyasal öğretidir. Toplumun örgütlenmesinde örgütlerin bireysel ve sınıfsal çıkar çatışmalarına karşı bireyler ve bireyle devlet arasındaki çıkar uyumunu ve dayanışmayı savunur.[41]

Mussolini, korporatist devlet yapısı için şunları söylemiştir: "Korporatist devlet –ki bu sistem bireysel kâr’ı işaret eder-, liberal kapitalizmin sonu demek olup kollektif çıkarları öne çıkaran yeni bir ekonominin başlangıcını işaret etmektedir. Bu kollektif çıkarlar üreticilerin kendilerinin hazırladığı üretim regülasyonlarına(*) dayanan bir korporatift sistem vasıtasıyla elde edilecektir. Üreticiler derken sadece işverenleri kastetmiyorum, işçiler de bunun içindedir"[42]

Korporatist düşünürler, bireylerin bağlı bulunduğu örgütlerin siyasi karar alma sürecinde etkinliği arttığı için demokraside temsil özelliğinin arttığını savunurlar. Aksini düşünenlerin dayanağı ise şunlardır: “Güçlü ve etkin örgütlenmeler, karar alma sürecinde kendi çıkarlarını ön planda tutabilirler. Bu nedenle siyasi eşitlik bozulur. Ya da hükûmet, kendine yakın örgütlere ayrıcalık tanıyabilir. Bu yüzden Korporatisit sistem, demokrasiyi geliştirici bir sistem değildir.”[43]

            ULUSLAR ARASI İLİŞKİLERDE DEMOKRASİ

            Uluslararası ilişkiler disiplininde demokrasiyi özellikle dile getirenler cumhuriyetçi liberal düşünürlerdir. “Demokratik, liberal cumhuriyetler birbiriyle savaşmazlar” savıyla,  “demokratik cumhuriyetçi hükûmetlerin karşılıklı saygı çerçevesinde uzlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözümüne daha fazla önem verdikleri” iddia edilir. Bu nedenle uluslararası barışın yaygınlaşması, liberal demokratik devletlerin artmasına bağlanmaktadır.[44]

 

KAYNAK: Wikipedia Özgür Ansiklopedi

39. Andrew Heywood, Siyaset, s:116

40. Mümtaz’er Türköne, Siyaset, Lotus Yayınları Eylül 2005, Ankara s:208

41. Teknik Güç Sayı 144/1 Ocak 2005

42. Doç. Dr. Andrew Ryder

43. Mümtaz’er Türköne, Siyaset s:205

44. Tayyar Arı, ‘’Uluslararası İlişkiler Teorileri’’, Alfa Yayıncılık, 2004 Ekim, s:385

 

 (*): Regülasyon, devletin ekonomiye direkt müdahale ettiği çeşitli iktisat politikası araçlarından biridir. Devlet bu müdahalesini çeşitli alanlarda, piyasaya giriş çıkışı düzenleyici yasal tekeller oluşturarak yapmaktadır. Regülasyonlar devlet tarafından ekonomik ve sosyal amaçlara yönelik olarak uygulanmaktadır. Asgari ücretin belirlenmesi, döviz kuru kontrolü, rekabetin düzenlenmesi yönünde yapılan uygulamalar, fiyat kontrolleri, uluslararası ticaretin tarifeler, miktar kısıtlamaları, kotalar gibi düzenlemelerle kontrol altında tutulması, kamu iktisadi teşebbüslerinin görev zararlarının hazineden karşılanması ve hazineden yardım yapılması, özel sektör yatırımlarına teşvik uygulamaları ile sübvansiyonlar sağlanması ekonomik regülasyonlara örnek olarak verilebilir. (ŞULE SOYER-Mali Müşavir-sule115@hotmail.com)

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap