MUSTAFA HOBANOĞLU -12-

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,MUSTAFA HOBANOĞLU -12-
Haberin Tarihi: 10.5.2013 11:05:00 - Okunma Sayısı:4457 defa okundu.

İlhan Şimşek yazdı...

MUSTAFA HOBANOĞLU -12-

HAS SU ÜRÜNLERİ TİCARET VE SANAYİ A.Ş.

 

-12-

MUSTAFA HOBANOĞLU KİMDİR?

            Konu gülden açılmışken gül sirkesi üzerinde durmak istiyorum. Konuştuğum yaşını başını almış kişilere, “Gül sirkesi olur mu?” diye soruyorum. İçlerinden sadece biri, “Yapraklı veya yaş olan her şeyin sirkesi olur!..” şeklinde bir genelleme yaparak doğru yanıt vermişti. Evet, gülün de sirkesi olur. Örnek bir anı…

            “Atatürk ağır hastadır. Ateşi durmadan yükseliyor ve uyuma imkânı vermiyordu. Atatürk bir uyanışında başında bekleyen Kılıç Ali Paşa’ya, ‘Kılıç, annene bir haber ver de bu ateşimi düşürecek bir ev ilacı var mı, öğren!..’ Kılıç Ali Paşa annesini arıyor ve bir ilaç geliyor. Sıvı şeklindeki bu ilaç buzla karıştırılıp Atatürk’ün bedenine sürülüyor. Çevreye mis gibi gül kokusu yayılıyor. Bu gül sirkesinden başka bir şey değildi. Atatürk o gün çok rahat uyuyor. Gül sirkesi ateşi almıştı. Atatürk uyanınca,’ Annene teşekkürümü bildir!’ diyor.

            Gülyağının yurt içindeki yerini soruyorum. Aldığım yanıt beni şaşırtıyor ve yukarıdaki “Türkiye’de henüz bilinmiyor!..”değerlendirmemin nedenini oluşturuyor. “O zamanlar gülyağı yurt dışına gönderiliyor,” diyor Mustafa bey. En çok da Fransa. Fransa elinizdeki bütün gül yağlarının alıcısı. Çünkü Fransa o tarihlerde kozmetik sanayisini dünya ülkelerine göre en ilerde sürdürüyor.

            Ancak eldeki doksan yedi kilo yağ bir türlü Fransa’ya gönderilemiyor. Çünkü “ Ayşe tatile çıksın!..” şeklindeki Londra’da barış çabası içinde olan Dış İşleri Bakanı Turan Güneş tarafından Türkiye’ye gönderilen mesaj ile Kıbrıs Harekatı başlamıştı. Türkiye, Kıbrıs Rumları’na savaş açmıştı. Bu yüzden Fransa, Türkiye’ye cephe aldığından Fransa’ya uçak seferleri durdurulmuştu. Durum hiç de iç açıcı değildi. Yağ bir an önce Fransa’ya ulaşmalıydı. Sıkıntı başladı. Gül üreticisi ve fabrika işçisi para bekliyordu. Gerisini Mustafa Bey’den dinleyelim:

“O kadar gül yağını bakırdan yapılmış içleri kalaylı damacanalara doldurduk. Kutuladık. Benim bir kırmızı Murat 124 arabam vardı. Kutuları arabaya koyduk;  ben ve kırmızı arabam İstanbul yolunu tuttuk. İstanbul öyle kolay mı? Git git bitmez!.. Üstelik arabada o günün koşullarında gülyağının kıymeti nedeniyle çok iyi bir para taşıyordum. İstanbul’a vardım. Malı uçak kargosuna teslim ettim. Uçağın kalkmasını bekliyorum ama uçak bir türlü havalanmıyor. Bir anons geldi ki beynimden vurulmuşa döndüm. Fransa’ya uçak seferleri iptal edilmiş. Fransa, Kıbrıs Barış Harekatı’ndan dolayı Türkiye’yi protesto etmiş. Bu yüzden mallar elimde kaldı. Damacanalardan biri kırılsa dünyanın parası. Hele kutulardan biri kaybolsa ben ortağıma ne diyeceğim? Fransa’ya uçak seferlerinin ne zaman açılacağı belli değil!.. İstanbul’da bir tanıdığımız vardı. Vurdum benim Murat 124’ü onların evine!.. Aman, dedim, durum bu!.. Bunları çoluk çocuk elinin uzanamayacağı bir yerlere koyalım; başlarına zarar gelmesin!.. Nereye koyduk biliyor musun hocam? Mutfağa… Neyse ki birkaç gün sonra seferler açıldı da malları teslim ettim. Arkasından hemen parası geldi. Sıkıntıdan kurtulduk.”

            Mustafa Hobanoğlu ağabeyi ile ülke içi ekonomisine kazanç vergisi öderken gülyağı ile dışardan ülke içine, devlet hazinesine para kazandırmıştı. Türkiye’nin dövize gereksinim duyduğu yıllarda gülyağı getirisiyle çorbaya tuz atılmıştı.

            Ne yazık ki para getiren bu tavuk bir mevsimlik iş üretebildi. Devreye önüne geçilemez engeller çıkmaya başladı. Halbuki Mustafa Hobanoğlu ve İsmet Esenkaya ortaklığı çok iyi gidiyordu. Fakat bir işte iyi oldunuz mu arkanızı sağlama almak zorundasınız. Yoksa kıskanç gözler sizin peşinizi bırakmaz. Fakat bu çaba da bazen boşa çıkar. Hele siyasetin çirkin yüzü devreye girdi mi artık yaptığınız işten zevk alamaz hale gelirsiniz.

             devam edecek

 

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap