GELİN HAVZA’YA NOSTALJİK TAKILALIM…
Zeki TARHAN – ANKARA
Üç – dört yaşlarında öğrenmiştik yüzmeyi Eğirdir gölünde. Büyüklerimiz tembih ederlerdi; “…Aman çocuklar, hendek otlarının ilerisine geçmeyin, ayaklarınıza dolanır” diye. Çok güzel yüzüyordum… Su yılanlarıyla, su kaplumbağalarıyla ve de ayaklarımızı yaralasalar da göl içindeki taşlara yapışmış gıcırgan’larla yüzüyor, adeta aynı habitatı paylaşıyorduk… Evimizin bir de “Deniz kapısı” vardı ve oradan denize atlardık… (=Biz Eğirdir’liler Eğirdir Gölü’ne “deniz” derdik. Dalmayı da çok güzel beceriyordum… Nefesimi uzun süre tutabiliyor, uzun mesafe dalabilmek için de suyun içindeki taşları ellerimle geriye iterek hızlanıyor ve uzun mesafe dalabiliyordum. İlerleyen süreçlerde, bütün yüzme stillerini de uyguluyordum…
***
Devran Dede Türbesinin hemen yanındaki basamaklardan Kalenin üstüne korkusuzca çıkıyorduk… Kalenin uç kısmından göle doğru uzanan bölüme “Gavur Mezarlığı” deniyordu. Orayı çok merak ediyorduk… “Acaba orada, hazine gömülü olabilir mi? Diye düşünmekten de kendimizi alamıyorduk…
Ninem, türbedardı, Devran dede Türbesine ziyaret edenlerin, ziyaretçi profili, genelde çocuğu olmayan kadınlardı. Onlar, adak olarak tavuk ya da horoz keserler, adağın kanını akıtarak dua ederler, türbenin toprağından yalarlardı…
***
Babam, “PTT Atlı Müvezzi” idi. Beyaz atımız vardı. Yaylalarımızı atımız sayesinde tanımıştım… Anamas Çayır YAYLASI’nı hiç unutamıyorum… Antalya’nın Serik ilçesinden Çayır Yaylasına yerleşen Yörük Aşiretleri…O kıl çadırlarda konaklayışımız… O çan sesleri… Buz gibi kar suları…
***
Köy ve yayla dönüşlerinde, en zevk aldığım şey de; atımızı kısa yürüyüşlerle terini soğutmak ve gölde yüzdürmekti. Çok güzel yüzüyordu beyaz atımız. Ve onun yüzüşünü imrenerek seyrederdim…
YARIN:
ATIVE ÇEKİVE GAVİNNE VE MOR DUDUMUZ