CHP EĞİRDİR İLÇE BAŞKANI MEHMET KAŞ
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİN NELER GETİRDİĞİNİ ANLATTI
CHP
Eğirdir İlçe Başkanı Mehmet Kaş, parti binasında partililerle yaptığı eğitim
toplantısında, Anayasa Komisyonundan geçmiş haline göre anayasa değişikliğinin
neler getirdiğini soru ve cevaplarıyla anlattı:
Soru 1)
Bu teklifle Amerikadaki gibi bir başkanlık sistemi mi öneriliyor?
Hayır.
Başkanlık sistemi sert kuvvetler ayrılığına dayanır. Yasama, yürütme ve yargı
birbirinden tamamen ayrıdır. Birbirlerini denetleme mekanizmaları vardır.
Önerilen sistemde ise bütün yetkiler bir kişinin (Cumhurbaşkanının) elinde
toplanıyor.
Bu
sistem bir başkanlık sistemi değildir. Açıkça, DİKTATÖRLÜK, TEK ADAM REJİMİ
önerilmektedir.
Soru 2)
Yapılmak istenen bir hükümet sistemi değişikliği mi, rejim değişikliği midir?
Yapılmak
istenen bir rejim değişikliğidir. Egemenliğin tek bir elde toplandığı otoriter
rejime geçiştir. Türkiyede siyasal rejim demokrasi eksikleri olmakla birlikte
demokratik cumhuriyettir. Bu değişiklik demokrasi eksikliğini gidermeye dönük
yapılmıyor.Tam tersine eksik demokrasiyi de sonlandırıp, otoriter-totaliter bir
diktatörlüğün anayasal zemini oluşturuluyor. Cumhuriyet rejimi, kurulduğu
günden bu yana egemenliği Saraydan alıp halka verme ve demokratikleşme
çizgisini benimsemiştir. Bu ise açık bir karşı devrim hareketi olarak,
egemenliği tekrar halktan alıp Saraya (bir kişiye) verme girişimidir.
Demokrasiye yönelen gidişin kesintiye uğrayıp, diktatörlüğe yönelmesidir. Bu
nedenle yapılmak istenen basit bir hükümet değişikliği değil, rejim
değişikliğidir.
Soru 3)
Cumhurbaşkanını halk seçiyor. O halde egemenlik neden halktan alınmış olsun?
Egemenliğin
halka ait olması için seçim tek başına yeterli bir mekanizma değildir.
Egemenliğin yansıması olan erklerin (yasama, yürütme, yargı) kullanılma biçimi
de en az o kadar önemlidir. Cumhurbaşkanı geçerli oyların çoğunluğuyla seçilir.
Bu, milletin %51inin altındaki bir temsil oranıyla dahi seçilebileceği
anlamına gelir. Ayrıca partili sıfatı ve yürütme organının başı olması
nedeniyle milletin tümünü değil, belirli bir siyasi görüşe sahip kısmını temsil
edeceği açıktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, iktidar ve muhalefetiyle her
zaman milletin çok daha büyük bir kesiminin iradesini temsil eder. Bu çerçevede
milletin egemenliğini en geniş şekilde yansıtabilen ana organ meclistir. Ayrıca
egemenliğin millete ait olmasının bir diğer güvencesi, egemenliğin kullanımının
(erklerin) dağıtılmış olmasıdır. Yasama, yürütme ve yargı erkleri birbirini
denetleyecek şekilde ayrılıp, anayasal zeminde birbirini denetleyebildiği
ölçüde egemenliğin tek elde toplanması önlenir. Bu da egemenliğin millette
olmasının güvencesidir. Yapılan teklifle tek elde toplanan egemenlik, artık
millete ait değildir. Şahsa aittir.
Soru 4)
Güçler ayrılığı korunuyor mu?
Bu
rejim, güçler ayrılığı rejimi değildir. Güçleri bir kişinin (Cumhurbaşkanının)
elinde toplayan bir rejimdir. Cumhurbaşkanının hem yürütmeyi, hem yasamayı, hem
de yargıyı eline geçirdiği bir dikta rejimdir.
Soru 5)
Denge ve denetleme mekanizmaları var mı?
Önerilen
rejimde denge ve denetleme mekanizmaları yoktur. Sistem Cumhurbaşkanında
toplanan yetkilerin hiçbir şekilde sınırlanmaması üzerine kurgulanmıştır.
Başkanlık sistemlerinde denge-denetleme mekanizması olarak çalışan, Meclisin
onama yetkileri, meclisle başkan seçimlerinin ayrı tarihlerde yapılması, fesih
yasağı, bağımsız yargı gibi kurumlar, sistemin tıkanma sebebi olarak görülüp
yok edilmiştir.
Soru 6)
Yürütme yetkisi kimde?
Cumhurbaşkanı
yürütmeyi tek başına temsil ediyor. Bugünkü sistemde yürütme yetki ve görevi
Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu (Başbakan ve bakanlar) tarafından
paylaşılıyor. Hükümet etme sorumluluğu ise Bakanlar Kurulunda. Getirilen
sistemde ise hükümet etme yetkisi Cumhurbaşkanına veriliyor. Devletin yönetimi
tek başına Cumhurbaşkanına devrediliyor.
Soru 7)
Başbakan ve bakanlar olacak mı?
Bu
sistemde başbakanlık kalkıyor. Bakanlar kurulu da kalkıyor. Bu günkü anlamda
bakanlıklar kalmıyor. Cumhurbaşkanı istediği kişileri cumhurbaşkanı yardımcısı
olarak atayabilecek. Ayrıca hangi bakanlıkların kurulacağına kendisi karar
verecek ve bakanları da kendisi atayacak. İstediği zaman bunları görevden
alabilecek.
Soru 8)
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar kime karşı sorumlu olacak? Meclisin
bunları onaylama ya da denetleme yetkisi olacak mı?
Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlar, sadece Cumhurbaşkanına karşı sorumlu olacaklar.
Atanmaları ve görevden alınmaları tamamen Cumhurbaşkanının yetkisinde olacak.
TBMMnin bakanların atanmalarında hiçbir onama yetkisi yok. Ayrıca görevden
alınmalarını isteme, düşürme ya da başka bir şekilde denetleme yetkileri de
yok. Meclis, Cumhurbaşkanını da denetleyemeyecek, hesap da soramayacak.
Cumhurbaşkanı hiç kimseye karşı sorumlu değil. Kimseye hesap vermeyecek. Ayrıca
denetlenmeyecek.
Soru 9)
Güvenoyu ve gensoru olacak mı?
Hükümetin
kurulması ya da göreve devam etmesinde Meclisin onayı anlamına gelen güvenoyu
kurumu ile başbakan ve bakanların güvensizlik oyu ile düşürülmeleri imkânını
sağlayan gensoru kurumu yok. Meclisin hükümeti (yürütmeyi) en güçlü denetim
yolları olan güvenoyu ve gensoru kaldırılıyor.
Soru
10) Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanlar suç işlerse ne
olacak?
Cumhurbaşkanı,
cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanların suç işledikleri zaman yargılanabilmeleri
için önce Meclisin 301 milletvekilinin (üye tamsayısının salt çoğunluğu)
soruşturma açılmasını istemesi gerekecek. Sonra Meclisin 360 milletvekilinin
(3/5 çoğunluk) soruşturma açılmasına karar vermesi gerekecek. Daha sonra da
Yüce Divana sevk için Meclisin 400 milletvekilinin (2/3 çoğunluk) karar vermesi
gerekecek. Bu oranlar sağlanamazsa işlediği suç nedeniyle Cumhurbaşkanı,
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların yargılanması mümkün olmayacak.
Soru
11) Cumhurbaşkanının mevcut anayasaya göre neredeyse sorumsuz olduğu, bu
düzenleme ile sorumlu hale getirildiği söyleniyor. Bu doğru mu?
Doğru
değil. Öncelikle mevcut anayasadaki Cumhurbaşkanı ile değişiklikten sonra
ortaya çıkacak Cumhurbaşkanı aynı Cumhurbaşkanı değil. Bu nedenle
sorumluluklarını, kullandıkları yetkiyle orantılı olarak ele almak gerekir.
Mevcut Cumhurbaşkanının yetkileri sınırlıdır. Siyasi sorumluluk hükümettedir.
Getirilmek istenen Cumhurbaşkanı ise bütün yürütme yetki ve görevini elinde
toplamış, parti genel başkanlığı yapabilecek, yasama ve yargıya müdahale
edebilecektir. Şu andaki başbakan ve bakanların kat kat üstünde yetki
kullanabilecek, ama sorumluluğu onlardan daha hafif olacak. Karşılaştırma
yapılacaksa bugünkü hükümet üyelerinin sorumluluğuyla karşılaştırılmalıdır. Şu
anda başbakan ve bakanların işledikleri iddia edilen suçlar nedeniyle Meclisin 55
milletvekilinin (%10 imza) imzası ile soruşturma açılması istenebiliyor, basit
çoğunlukla (139 bile olabilir) meclis soruşturması açılmasına karar
verilebiliyor ve 276 oyla (salt çoğunluk) da Yüce Divana sevk edilebiliyor.
Teklifte ise, çok daha fazla yetki verilen Cumhurbaşkanının sorumluluğunu
sağlamak ve denetlemek nerdeyse imkânsız hale getirilmiştir. Yüce Divana sevk
için sırasıyla 301, 360, 400 milletvekilinin oy vermesine ihtiyaç vardır. Parti
genel başkanı sıfatıyla Meclis gurubunu da kontrol eden Cumhurbaşkanını Yüce
Divana sevk için bu oyları bulmak neredeyse imkânsızdır.
Soru
12) Bakanların sorumlulukları mevcut anayasadan farklı mı?
Evet
farklı. Onlar da işledikleri suçlar nedeniyle neredeyse yargılanamaz hale
getirilmişlerdir. Şu anda bakanların işledikleri iddia edilen suçlar nedeniyle
Meclisin 55 milletvekilinin (%10 imza) isteği ile soruşturma açılması
istenebiliyor, basit çoğunlukla (139 bile olabilir) meclis soruşturması
açılmasına karar verilebiliyor ve 276 oyla (salt çoğunluk) da Yüce Divana sevk
edilebiliyor. Getirilen sistemde ise aynı Cumhurbaşkanı gibi Yüce Divana sevk
için sırasıyla 301, 360, 400 milletvekilinin oy vermesine ihtiyaç var.
Soru
13) Cumhurbaşkanı önerilen yeni rejimde neler yapabilecek?
Bütün
yönetim işlerini yapabilecek. Bugün başbakan ve bakanların kullandığı bütün
yetkileri kullanabilecek. Bakanlıkları, kamu idaresinin tamamını istediği gibi
Kararnamelerle düzenleyebilecek. Bakanlıkları, devlet dairelerini, kurumları
kuracak, kaldıracak, görevlerini belirleyecek, atayacak, azledecek, soruşturma
yapacak, disiplin işlerini düzenleyecek, ihale yapacak, üniter yapıyı bozacak
idari düzenlemeler yapabilecek, ne kadar devlet yetkisi varsa kullanacak.
Partili Cumhurbaşkanı sıfatıyla milletvekili adaylarını belirleyecek, meclisin
oluşumuna müdahale edecek, Meclisi fesih edebilecek, Cumhurbaşkanlığı
kararnameleri ile yasama yetkisine ortak olacak, kanunları veto edebilecek.
Yüksek mahkemelere, Hâkimler ve Savcılar Kuruluna üye atayacak, yargıyı
belirleyecek. Bütün bunları yaparken hiçbir şekilde hesap vermeyecek, sorumlu
olmayacak. Herkese dokunabilen ama kendisine dokunulamayan bir kadir-i mutlak
kişi olacak.
Soru
14) Cumhurbaşkanı parti genel başkanı olabilecek mi? Partili olmasının ne
sakıncası var?
Cumhurbaşkanı
hem parti üyesi hem de isterse genel başkan olabilecek. Parti genel başkanı
olarak milletvekili listesi yapabilecek. Partisinin meclis grubunun başkanı
olacak. Bu şekilde Meclisi istediği gibi şekillendirme ve etkileme imkânına
sahip olacak. Parti başkanı olarak aynı zamanda yüksek yargıçlar atayabilecek.
Yargı siyasetin emrine girecek. Ayrıca parti başkanı sıfatı Cumhurun başkanı
olmasına engel olacak. Sadece kendi partililerinin başkanı olacak. Milleti
temsil etmesi söz konusu olamayacak. Partili olması nedeniyle tarafsız olması
mümkün olmayacak. (Cumhurbaşkanının yemin etmesini düzenleyen 103.madde aynen
duruyor. Orada tarafsızlık üzerine yemin edecek (!), ancak partisinin genel
başkanı sıfatıyla parti yönetecek.) Devlet düzeninin parti düzenine, devletin
de parti devletine dönüşmesine anayasa ile izin verilmiş olacak
Soru
15) Cumhurbaşkanı seçimi ile TBMM seçiminin aynı gün yapılmasının ne sakıncası
var?
Cumhurbaşkanı
seçimi ile milletvekili seçimi aynı gün yapılırsa parti genel başkanı olan
Cumhurbaşkanı adayı, aynı zamanda partisinin milletvekillerini de belirleme
imkânı bulacak. Burada hem aday gösterme yetkisi nedeniyle milletvekillerini
ismen belirleme imkânı olacak, hem de aynı anda yapılan seçimlerde seçmen,
Cumhurbaşkanı ile onun partisine oy vereceğinden siyasi olarak da meclis
çoğunluğuna hâkim olacak. Böylece seçilen Cumhurbaşkanı fi ilen yasama
organının da çoğunluğunu belirleyip, kontrol edebilecek. Meclisin
Cumhurbaşkanını denetleyebilmesi fi ilen mümkün olmayacak. Bu da güçler
ayrılığını yok edecek. Oysa, seçimlerin farklı zamanlarda yapılması, milli
irade denetiminin işletilmesini de sağlar. Meclisin Cumhurbaşkanı ve yürütme
karşısındaki bağımsızlığını güvence altına alır. Cumhurbaşkanını seçen irade,
aradan bir süre geçtikten sonra yönetimden memnun olmaz ise bunu Meclis
seçiminde sandığa yansıtıp iktidarı denetleyecek bir Meclis seçerek denge
kurabilir. Aynı anda seçim denetim yolunu ortadan kaldırır. Getirilen düzenleme
bir anlamda bir dayatma düzenlemesidir. Millete kimi Cumhurbaşkanı seçiyorsan
onun partisinin milletvekillerini de seç ve beş yıl onlara katlan demektir.
Demokratik başkanlık sistemlerinde Başkan seçimi ile Meclis seçimleri ayrı
tarihlerde yapılır.
Soru
16) Cumhurbaşkanlığı kararnamesi nedir? Cumhurbaşkanı bu yolla yasama yetkisine
ortak mı oluyor?
Teklife
göre Cumhurbaşkanı, kişi hak ve ödevleri ile siyasi hak ve ödevlere ilişkin
temel haklar hariç, yürütmeye ilişkin her konuda kararname çıkarabilir.
Olağanüstü hallerde bu sınırlamalara da bağlı kalmadan tek başına her konuda
kararname çıkarabilir. (Anayasa Komisyonunda eklenmiştir. Bu kararnameler kanun
gibidir. Bu yetki bir anlamda tek başına kanun yapma yetkisidir. Yani padişah
fermanı gibidir. Evet, Cumhurbaşkanı bu yolla yasama yetkisine ortak edilmiştir.
Anayasada yasama yetkisi TBMMne verilmişse de, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi
çıkarmak suretiyle Cumhurbaşkanı Meclisin yasama yetkisine ortak olmaktadır.
Soru
17) Meclis aynı konuda kanun çıkarırsa kararname hükümsüz olacağına göre,
Meclis isterse kararname çıkarmayı engelleyemez mi?
Hayır
engelleyemez. Çünkü Meclisin çıkardığı kanunu Cumhurbaşkanı veto edebilir. Veto
ettiğinde Meclis bunu ancak salt çoğunlukla (301 oyla) tekrar kabul edebilir.
Aksi halde kabul edilmez. Partili Cumhurbaşkanı, kontrol ettiği mecliste aynı
kanunun salt çoğunlukla geçmesini engelleyip, fiilen yasa çıkarma yolunu
tıkayarak, kararname yolunu açacaktır. Bu kanunlarla değil, kararnamelerle
Türkiyenin yönetileceği anlamına gelir. Bu durum açıkça milli irade gaspıdır.
Soru 18)
Veto yetkisi şimdi de var. Olmasının sakıncası ne?
Şimdiki
veto yetkisi elinde yürütme gücü yoğunlaşmamış, nispeten sınırlı yetkiye sahip
Cumhurbaşkanına verilmiş bir denge-denetim mekanizmasıdır. Ayrıca vetodan sonra
Meclis aynı kanunu basit çoğunlukla (katılanların çoğunluğuyla) yeniden kabul
edebilir.
Getirilen
değişiklikle diktatörlük yetkilerinin verildiği bir tek adamın elinde veto
yetkisi olması, yasama organını tamamen sembolik hale getirir. Özellikle bu
yetki; vetodan sonra aynı kanunun ancak salt çoğunlukla (301 oyla) kabul edilme
şartı ve Cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisi ile birleşince, Meclisi
tamamen işlevsiz bırakacak bir suiistimal aracına dönüşür.
Soru
19) Yasama tekelinin Mecliste olmasının önemi nedir?
Milli
egemenliğin şartı olmasıdır. Egemenliği halka ait kılan en önemli unsur, kanun
yapma tekelinin milletin meclislerinde olmasıdır. Egemenliğin krallardan halka
geçmesi sürecinde en önemli kavşak noktası, yasama tekelinin milletin (halkın)
seçtiği meclislere verilmesidir. Demokrasiler egemenliğin saraydan, krallardan
alınıp halka verilme sürecidir. Bu bir anlamda fermandan kanuna geçmeyi ifade
eder. TBMMnin yasama tekelini kaldırmak, tek adama kararname çıkararak buna
ortak olma yetkisi vermek, kanundan fermana, milli egemenlikten krallığa
geçmektir.
Soru
20) Cumhurbaşkanının Meclisi fesih yetkisinin ne sakıncası var? Şu anda da bu
yetkisi yok mu?
Cumhurbaşkanı da, Meclis de halk tarafından seçiliyor.
Meclisin halkı temsil oranı (tüm partiler temsil edildiğinden) her zaman Cumhurbaşkanından
daha yüksektir. Milletin seçtiği Meclisi yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanın
fesih etmesi, yürütmenin yasama üzerinde tahakküm kurmasına neden olur.
Cumhurbaşkanı hiçbir gerekçe göstermeden Meclisi fesih etme yetkisiyle
donatılıyor. Bu, hoşuna gitmediği anda Meclisi ortadan kaldırma yetkisi
demektir. Örneğin işlediği bir suç nedeniyle (zor da olsa) 301 imzayla hakkında
soruşturma açılması istenen Cumhurbaşkanı henüz soruşturma açılmadan önce
Meclisi fesih edip soruşturma açılmasını engelleyebilir. Ya da vetoya rağmen
301 oyla kanun yapıp kararname çıkmasını önleyen, Cumhurbaşkanının istediği
gibi hareket etmeyen meclisi, Cumhurbaşkanı gerekçe göstermeden fesih edebilir.
Cumhurbaşkanının fesih yetkisi parlamenter sistemlere özgü bir mekanizmadır.
Belirli şartlara bağlıdır. Şu anda bizdeki yetki sadece hükümetin kurulamaması
halinde verilmiş, şartları da anayasada gösterilmiş bir yetkidir. Tarihimizde,
Büyük Atatürke dahi bu yetki verilmemiştir. Atatürk bütün milli mücadeleyi ve
sonrasındaki devrimleri Milletin Meclisi ile birlikte yapmıştır. Demokratik
başkanlık sistemlerinde başkana bu yetki tanınmaz. Başkanlık adı altında
bozulmuş sistemlerde ise bu tip yetkilerin verildiği görülmüş ve hepsinde de
rejim otoriterleşmiştir. Cumhurbaşkanı Meclisi tek başına vereceği kararla
fesih edebilirken, Meclis Cumhurbaşkanının görevine ancak 3/5 çoğunlukla (360
oy) son verebiliyor. Yani işlemesi Meclis açısından son derece zor,
Cumhurbaşkanı açısından ise çok kolay bir sistem getirilmiş.
Soru
21) Cumhurbaşkanının iki dönemden fazla seçilmesi kesin olarak engellenmiş mi?
Hayır.
Kural olarak iki dönem seçilebilir. Ancak partili Cumhurbaşkanı ikinci
döneminin sonuna yaklaştığında, Meclisin 3/5 çoğunluğunu yönlendirebilirse
seçimlerin yenilenmesi kararı aldırarak bir dönem daha seçilebilir.
Soru
22) Başkomutanlık yetkisi TBMMden alınıyor mu?
Başkomutanlık
Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduğu günden bu yana tartışmasız ve mutlak
olarak Meclise ait olmuştur. Milli mücadele döneminde Gazi Mustafa Kemal Atatürke
dahi geçici ve Meclisi temsilen verilmiştir. Mevcut Anayasada Cumhurbaşkanının
TBMM adına Başkomutanlığı temsil yetkisi bulunmaktadır. Teklifin ilk şeklinde
TBMM adına kısmı çıkarılmış, sadece Başkomutanlığı temsil eder denmiştir.
Tepkiler üzerine Anayasa Komisyonunda bu ibare yeniden eklenmiştir. Yani önce
Başkomutanlığı Meclisten alıp doğrudan Cumhurbaşkanına bağlama teşebbüsünde
bulunulmuş, tepkiler üzerine Komisyon aşamasında vazgeçilmiştir.
Soru
23) Bu değişiklikle nasıl bir Meclis yaratılıyor?
Yetkisi
ve etkisi sıfırlanmış, aciz bir Meclis yaratılıyor. Güvenoyu ve gensoru gibi
denetim mekanizmaları olmayan, yürütme üzerinde hiçbir etkili denetim imkânı
kalmayan, yasama tekeli elinden alınmış, yasama yetkisi sınırlanmış, fesih
tehdidi altında aciz bir Meclis yaratılıyor. Bu Türkiye Büyük Millet Meclisini
tabuta koyup üzerine son çiviyi çakma projesidir.
Soru
24) Yargının, yasama ve yürütmeyi denetleme imkânı yok mu?
Yok.
Yargı tamamen siyasetin emrine girecek. Güçler ayrılığı ve denge-denetleme
mekanizmalarının en önemli unsuru olan bağımsız yargı denetimi fi ilen imkânsız
hale gelecektir. Tüm yüksek yargıçlar ve yüksek yargı kurulu doğrudan ya da
dolaylı Cumhurbaşkanı ve onun hakim siyasi anlayışına göre şekillenecektir. Bu
nedenle denetim imkânı da kalmayacaktır. Yargı tümüyle Cumhurbaşkanının
emrindeki bir organ olacaktır. Adalet dağıtmayacak, Cumhurbaşkanının sopası
olarak kullanılacaktır.
Soru
25) Hakimler ve Savcılar Kurulu nasıl oluşacak?
Hakimler
ve Savcılar Kurulu 13 üyeden oluşacak. Cumhurbaşkanı Kurulun 6 üyesini (Adalet
Bakanı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve dört üyeyi) doğrudan belirleyecek. Kalan
7 üyeyi de parti başkanı sıfatıyla kontrol ettiği Meclis aracılığıyla
seçtirecektir. Bütün yargı örgütünün başı olan kurul, böylece Cumhurbaşkanı ve
onun siyasi anlayışına uygun oluşacaktır. Teklif metninde 12 olan sayı Anayasa
Komisyonunda 13e çıkarılmış, Adalet Bakanlığı Müsteşarı da kurulun doğal üyesi
yapılmıştır. Bu şekilde Kurul üzerindeki yürütme hakimiyeti (siyasi hakimiyet)
daha da pekiştirilmiştir. Cumhurbaşkanının altı üyeyi doğrudan belirleme imkanı
muhafaza edilmiştir.
Soru
26) Anayasa Mahkemesi üyeleri nasıl seçilecek?
Cumhurbaşkanı
15 üyeli Anayasa Mahkemesinin 12 üyesini bizzat kendisi, 3 üyesini de partisi
aracılığıyla kontrol ettiği TBMM eliyle belirleyecektir. Bu Anayasa mahkemesi
yarın Yüce Divan sıfatıyla kendisini seçen Cumhurbaşkanını, yardımcılarını ve
bakanlarını yargılayacak(!..)
Soru
27) Cumhurbaşkanının yüksek yargıda başka seçim yetkisi de var mı?
Danıştay
üyelerinin dörtte biri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Başsavcı vekilini
seçme yetkisi de var. Cumhurbaşkanının seçtiği Danıştay üyeleri,
Cumhurbaşkanının temsil ettiği idarenin eylem ve işlemlerini denetleyecek(!)
Ayrıca Yargıtay ve Danıştayın kalan üyelerini de Cumhurbaşkanının
belirleyeceği Hakimler ve Savcılar Kurulu atayacak.
Soru
28) Şu anda da Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay ve
HSYKna atama yetkisi yok mu?
Var.
Ancak mevcut Anayasada tanımlanan Cumhurbaşkanı başka, teklif edilen anayasal
değişiklikteki Cumhurbaşkanı başka
Bu Cumhurbaşkanın yetkileri parlamenter
sisteme göre fazla dahi olsa, getirilen sisteme göre yok denecek kadar sınırlı.
Değişiklikte tarif edilen Cumhurbaşkanı, bütün yetkileri elinde toplayan bir
kişi olacaktır. Dolayısıyla gerçek bir yargı denetimi için, Cumhurbaşkanının
yargı alanında hiçbir yetki kullanmaması gerekir.
Soru
29) Üniter devlet tehlikede mi?
Evet.
Cumhurbaşkanına, kararname çıkararak merkezi idare alanında geniş düzenlemeler
yapabilme ve sınırsız şekilde kamu tüzel kişilikleri kurabilme yetkileri
tanınmıştır. Böylece idari alanda sınırları belirsiz örgütlenmeler oluşturma
yolu açılmıştır.Tepkiler nedeniyle Komisyon aşamasında her ne kadar teklif
metninden 14. ve 15.maddeler çıkarılmışsa da, Anayasanın 104 ve 123.
maddelerindeki değişiklikler Cumhurbaşkanına yetkilerini kullanarak üniter
yapıyı değiştirecek idari düzenlemeler yapma imkanı vermektedir. Bu federasyona
geçiş hazırlığıdır.
Soru
30) Bu Anayasa değişikliği geçerse ne olur?
1.
Anayasayla bir diktatör yaratırız. Her şeye dokunan ama kendisine dokunulamayan
bir diktatör ortaya çıkar.
2.
Demokratik rejimden tamamen ayrılıp otoriter bir rejim kurulur.
3.
Hiçbir vatandaşın, can, mal ve hukuk güvenliği kalmaz. Her kişi, kurum ve
kuruluş tek bir kişinin, bir diktatörün vicdanına terk edilir.
4.
Yönetimi denetleyecek hiçbir güç kalmaz. Devlet yönetiminde ve ülkede zorbalık
hakim olur.
5. Bir
kişi hem hükümet, hem meclis, hem mahkeme olur. Yasama, yürütme ve yargı tek
bir elde toplanır.
6.
Etkisiz, yetkisiz, aciz ve sembolik bir Meclis ortaya çıkar.
7.
Meclisi mezara, demokrasiyi tarihe gömeriz.