?CENNETTE YER ARIYORSAN EĞİRDİR?İ-DOĞAYI KORUYACAKSIN??(!)

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,?CENNETTE YER ARIYORSAN EĞİRDİR?İ-DOĞAYI KORUYACAKSIN??(!)
Haberin Tarihi: 7.2.2017 10:32:00 - Okunma Sayısı:2220 defa okundu.

“CENNETTE YER ARIYORSAN EĞİRDİR’İ-DOĞAYI KORUYACAKSIN”…(!)

DOĞA YAŞAYAN

EN BÜYÜK  CANLI

DOĞA’MA DOKUNMA…!

               Doğa nedir? Maddesel dünya, canlıların en geniş yaşam alanı; en iyi dostumuz, tüm canlıların anasıdır,  yaşadığım yerdir, evimizdir, yaşamı kendi kendine sürekli olarak yeniden yaratan ve değiştiren güçtür, deniz, dağ, ova, orman vb.nin oluşturduğu fiziksel dünyadır, var olan her şeyin canlı ve nesnelerin tümüdür, doğal kaynaktır, üretendir, aştır, iştir, koruyucudur, insan eliyle- hırsıyla, yanlışlarıyla büyük değişikliğe uğramamış, doğal güzelliklerini koruyan çevredir, Eğirdir’dir… Doğa’ya (çevreye) önem vermeyen hiçbir sistem uzun süre yaşamayacaktır.

İNSAN DOĞANIN

BİR PARÇASIDIR…

               İnsan da doğanın bir parçasıdır. Bu nedenle doğada yaratılan ekolojik bir tahribat varsa eğer, insanca yaşam hakkı da tehdit altına girmiş demektir. Çevreyi sadece “meta” olarak gören bir sistemde, ekonomik-popülist nedenlerle doğanın özelleştirilmesi ile ekolojik yaşamın “rant kapısı” haline getirmenin yaratacağı sonuç; ortak yaşam alanları ile insanca yaşam hakkını da ortadan kaldıracak düzeyde doğa tahribatıdır. 

               Çevreye karşı gereksiz, düşüncesiz saldırgan politika izleyenler, doğanın sahibi imiş gibi davranmaya devam ettikleri müddetçe, bu durum kendilerini sadece, yaşamı, geleceği yok eden “çevre suçlusu” yapar.

               Doğanın tüm canlıların anası ve yaşayan en büyük canlı olduğunu düşünürsek, biliyorsak, kendisini kirleten ve yok edenleri kesinlikle bağışlamayacağını da bilmeliyiz. Ve insan “ben doğanın hakimiyim” yanılgısına düşerse, doğanın intikamı da korkunç olur. Olmakta da, seller, kuraklık, küresel ısınma, açlık-kıtlık, bazı hastalıklar doğanın değil, doğayı tahrip eden-kirleten  insanların eseridir. Doğası temiz-zengin olmayanın, ekonomik gücü de olmaz, bu kentler kaybederler, zamanla…

“İYİ Kİ EĞİRDİR DE

DOĞMUŞUM,

İYİ Kİ  GELMİŞİM,

YAŞAMIŞIM..”…!

                Bizler, Eğirdir’imizin   gölüyle, doğasıyla doğal güzellikleriyle gurur duyuyoruz. Eğirdir ve Kovada Gölü’nden, Eğirdir’in güzelliklerinden söz ederken göğsümüz sevinçle kabarıyor, Eğirdir’den uzakta yaşasak da;  hasretten, özlemden heyecandan gözlerimiz kamaşıyor. Eğirdir’imiz doğası tarihi ve coğrafyasıyla zengin bir kültürüyle o kadar güzel bir kent ki, her türlü unvanı hak etmekte, bu güzel ilçe, bana ve birçok insana her gün adeta “İyi ki burada doğdum-gördüm-yaşadım” dedirtiyor. 

 EĞİRDİR’DE

DOĞAYLA MÜCADELE

EDİLİYOR...

EDİLMEMELİ…!

               Eğirdir’in tüm insanlarda bıraktığı bu sevgisi ve özlemi yadsınamaz. Fakat; bir çok yerde olduğu gibi unutmamamız gereken bir gerçek var.  O da; doğa ve kaynakları, çeşitli nedenlerle, aceleci kararlarla, geri dönüşü olmayacak şekilde hunharca tahrip edilir, ormanlar rant için kesilir, göller, dereler, yer altı suları kirletilir, göller kurutulursa; bize bu ülkede ne toprak, ne hava ne su ne de ekmek kalır. Eğirdir bize emanet, gelecek nesillere olan sorumluluğumuzu bilmemiz ve doğal güzelliklerini korumak için akıllı davranmak, sahiplenmek, sesimizi duyurmak, var gücümüzle mücadele etmemiz gerekmekte.

               Kültür varlıkları ve doğa birbirinden ayrılamaz. Eğirdir için ikisi de elzemdir ve eşit derecede önemlidir. Hepimizden, yaşama-şifa alanlarımıza bu bilinçle sahip çıkmamız ve yerel yönetimin- yetkililerin de halkıyla ortak akılla gereken gayreti göstereceğine, inanmamız  bizlerin yaşadığı yerlere olan aidiyet duygu(sahiplenme) ve istekleriyle, davranışlarıyla, destekleriyle   mümkün olacaktır.

               Elbette doğadan ekonomik olarak yararlanılacaktır, bu yaralanma mümkün oldukça tüketim sürecinde insanlar kendi ve diğer canlıların  yaşam ortamını her geçen gün daralmadan, su, toprak ve hava gibi kaynakları kirletmeden, ormanları, hayvan-bitki türlerini  azaltmadan ve  çağdaş çevre anlayışındaki  “kirleten temizlesin”den daha  ileri düşünerek, adımlar atarak, KİMSE KİRLETMESİN  ilke edinilmelidir, aidiyet ve korumada daha çok bilinçlenmek gerekir… “Sakin Şehir”  Eğirdir’e güzellikleriyle bunu çoktan hakketmektedir. Dolayısıyla, korunması gereken bu doğal ve kültürel değerler olmasa turizm olgusu ya da farklı mekânları ziyaret etme cazibesi de oluşmaz. İnsanların seyahat ederek farklı yerlere, uzak ülkelere gitmesinin başlıca nedeni; farklı insanları, kültürleri, tarihi mekânları görmenin yanı sıra ormanlar, korunan alanları, kıyılar ve milli parklar gibi doğal alanları da gezmek, görmektir.

EĞİRDİR DOĞASIYLA

MÜCADELELERLE DEĞİL;

DOĞASIYLA BİRLİKTE

YAŞATILMALI

               Neden; Eğirdir’de doğayla yıllardır mücadele ediliyor… Düşünelim; gölün kirliliği ve verimsizliği, ada yolları ve istenilenden çok daha geniş yol yapımları ve gölün her tarafında hala süregelen dolgu ve kıyı ihlalleri, satılmayan neredeyse ekonomik değeri giderek azalan elmacılık ve kimyasal sorunlarını, turizmdeki kayıplar, sinek ve baca gazları(doğalgaz) sorunu, korunması için neredeyse 40 yıldır evrilip çevrilen 40 defa değiştirilen kısaca  “EĞİRDİR GÖLÜ ve HAVZASINI KİRLETME –KORU”  diyen, yasa ve yönetmeliklerinin bir türlü uygulanmaması sonucunda göl suyundaki-ürünündeki  ciddi sorunlar, havzadaki sayıları giderek artan taş ocaklarının, telafisiz açmış olduğu yaralar- yok edilen canlılar, gelecek düşünülmeden acele kararlarla kamu yararı deyip yasakların “delinerek” kişi çıkarlarına dönüşen yapılanmalar, “bal tutan parmağını yalar”   örnekleri ve sesiz kalınmalar… Tüm bunlar dünden bu güne Eğirdir’in büyük kayıpları değil mi?… Eğirdir’in gölünü, dağını- taşını, toprağını, ürününü, tarihini, kültürünü korursak , bu, önce para diyenler için de kazanç olacaktır, kalkınma olacaktır… İnşaatla , betonlamayla, ülkelerin değer kazanması, gelişmesi mümkün değildir. Doğa tahribatları “keseden hazırdan” yemektir. Eğirdir’in doğal kayıplarındaki ekonomisindeki-manzarasındaki durum, dününü çok ama çok aratmaktadır… Eğirdir’e aidiyet “bal tutanın parmağını yalaması değildir.  Biraz düşünün… 

               Methiyeler sunduğumuz, çeşitli unvanlarla süslediğimiz Eğirdir’imizin doğasıyla birlikte kültür kenti olarak yaşaması gerekmektedir. Hep söylediğim gibi, EĞİRDİR İÇİN BİN DÜŞÜNÜP; BİN ÖLÇÜP, BİR DEFA BİÇMEK gerekir. Çünkü; Eğirdir o kadar hassas ve değerlidir. Eğirdir’in “sahibiymiş-malıymış” gibi davranmayı- Eğirdir’in güzelliklerini “meta-mal” olarak görmeye devem etmek ve bunun üzerinden kalkınmanın sağlanacağına devam etmek, Eğirdir’in giderek kaybettirilen kimliğine haksızlıktır ve çevre suçudur, Eğirdir’e “dokunulmamalıdır”… Son pişmanlığın geri dönüşü de yoktur… Eğirdir’in doğasını korumak, mücadele etmek elbette  kolay değil, sabır ister, emek ister, bilinç ister. Eğirdir de bütün güzellikler yaşanır. Gölü, tarım ürünleri, doğası, kültürü, tarihi,  yaşanır, ormanları yaşanır, yazın doğal serin temiz havası yaşanır-yaşanmakta, ama bizim bir görevimiz var, yaşadıklarımızı koruma görevimiz var. “Cennette” yer arıyorsan Doğayı, EĞİRDİR’İ KORUYACAKSIN … EĞİRDİR’İN DOĞASINA DOKUNMA…!

 

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap