DR. ÖZEN'İN SON RAPORU GÜNDEMİ BELİRLEDİ

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,DR. ÖZEN'İN SON RAPORU GÜNDEMİ BELİRLEDİ
Haberin Tarihi: 8.1.2015 09:36:00 - Okunma Sayısı:1323 defa okundu.

Stratejik raporlarındaki öngörüleri bir bir gerçekleşerek ses getiren TBMM Strateji Bürosu Sorumlusu-TBMM ABD Ülke Uzmanı hemşerimiz Dr. Hasan Özgür ÖZEN'in son raporu gündemi sarstı.

DR. ÖZEN’İN SON RAPORU GÜNDEMİ BELİRLEDİ

 

TBMM ABD ÜLKE UZMANI HEMŞERİMİZ DR. HASAN ÖZGÜR

ÖZEN’İN SON RAPORU GÜNDEMİ BELİRLEDİ. İŞTE SENARYO...!

 

            Stratejik raporlarındaki öngörüleri bir bir gerçekleşerek ses getiren TBMM Strateji Bürosu Sorumlusu-TBMM ABD Ülke Uzmanı hemşerimiz Dr. Hasan Özgür ÖZEN’in son raporu gündemi sarstı.

            Siyaset kulislerinde elden ele dolaşan raporda önümüzdeki süreç kanıtlarıyla anlatılıyor.

            Dr. Özen’in Raporunda;  Başkanlık sistemine geçişin aşamaları, kürt siyasetinin geleceği ve dünya ekonomisindeki gelişmelerin güçlü Türkiye’nin alt yapısını nasıl oluşturacağı gibi konulardaki öngörüleri yer alıyor. “İşte Senaryo” isimli rapor ile önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeleri şimdiden okuyabilirsiniz.                               İŞTE SENARYO..!

      Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde yaratılan algı ile tüm Türkiye’nin kürt siyasetine sıcak bakması ve oy oranının % 10 barajına yaklaşması sağlandı. Seçimin ardından yaratılan bu olumlu algı yapay oluşturulan İŞİD gündemi ile hızlı bir şekilde başlangıç noktasına döndürüldü ve kürt siyaseti hızlı bir şekilde puan kaybettirildi. Aynı anda dışarıdaki kürt coğrafyası üzerinde Türkiyesiz yapılamayacağı algısı yaratıldı.

             Bu gelişmelerin ışığında Kürt siyasetini parti olarak seçime girmeye ve baraj altı kalmaya götürecek suni seçim barajı gündemi oluşturuldu. İlk olarak Anayasa Mahkemesi barajı düşürebileceğini açıkladı, ardından aponun her ne pahasına olursa olsun seçime bağımsız değil parti olarak gireceğiz açıklamaları ile kürt siyasetinin tabanı yoklanmaya başladı. Eğer taban, aponun direktiflerine uyar ve sıcak bakarsa seçime parti olarak girilecek ve baraj altında kalınacaktır. Böylece Türkiye’yi Başkanlık Sistemi ve Yeni Anayasanın kabulüne götüren sürecin önü açılmış olacaktır. Tabandan karşıt seslerin yükselmesi durumunda Anayasa Mahkemesi devreye girecek ve tabanın ikna edilmesine katkı sağlayacak ancak geçilemeyecek bir seviyeye baraj düşürülecektir. Sonuçta bölgede 2. parti konumunda olan Ak Parti’nin milletvekili sayısı, oy oranı düşse bile Başkanlık Sistemini getirebilecek ve Yeni Anayasa’nın kabul edilebileceği seviyeye ulaşacaktır.

            Baraj altında kalan kürt siyaseti kendini sorgularken hızlı bir şekilde Başkanlık Sistemi ve hazır olan Türkiye’nin Yeni Anayasası kabul edilecek ve halkın oyları ile seçildiği için Cumhurbaşkanı Yeni Türkiye’nin başkanı olarak kabul edilecektir. Başkan ilk icraatinde kürt siyasetinin parlamentonun dışında kalmasının demokrasi açısından etik olmadığını vurgulayarak, barajın kaldırılmasını ve bölgesel-erken seçime gidilmesini onaylayacaktır. Kürt siyasi tabanının sempatisinin kazanılacağı bu hamle ile 2023 yolunda kürt siyasetinin ak parti içerisinde pozisyon almasına zemin hazırlanacaktır. Başkanlık rejiminde liderlik hegemonyası kalkacağı ve senatörlerin halkın desteklediği kişiler arasından seçileceği için, bölgesinde güçlü kişiler parlamentoya girecek ve bu şekilde bölgede de normalleşme olacaktır. ABD’nin Federe sisteminin ayakta durması da bu şekilde sağlanmaktadır. Türkiye’nin büyüyebilmesi içinde Başkanlık sistemi kaçınılmazdır.

            Bu seçim sürecinde doğuda  Ak Parti’nin tüm milletvekili aday sıraları parlamentoya girecek ve anayasa değiştirilip, erken-bölgesel seçime kadar parlamentoda kalacaklardır.

            Bu süreçten önce yaşanan tüm gelişmeler bugünkü zemini hazırlamak için yapılmış suni süreçlerdir. Yapay çıkarılan krizler,  yapay düzeltilen ekonomiler,  dünyada güçlenmiş bir Türkiye algısı özel olarak kurgulanmıştır. Önce kürt siyasetinin tabanını oluşturmak için kullanılan ve misyonunu tamamlayan bir pkk, ardından yeni Türkiye’yi dolaylı olarak tüm Ortadoğu’ya hakim kılacak planlar bir bir faaliyete geçirilmiştir. Öncelikle yıllardır muhafazakar ve güçlü bir hükümet için altyapı çalışmaları yapan cemaat yapılanması ile ordu pasivize edilmiş ve bürokrasiden eski Türkiye’nin izleri silinmiştir. Kullanılarak misyonunu tamamlayan bu yapılanmanın da ipinin çekilmesi ile Türkiye’nin iç dinamikleri, 2023 de tüm Ortadoğu’nun kontrol edilebildiği güçlü bir Türkiye için hazır hale getirilmiştir. Ülkedeki farklı misyonlar birbirine düşürülerek sırayla birbirini yok etmeleri sağlanmış ve güçlü Türkiye için huzur ortamının zemini oluşturulmuştur. Bundan sonraki süreçte kurulacak olan oluşum ise herkesle barışık ve huzur ortamında Tüm Ortadoğu’ya hakim güçlü bir Türkiye’nin oluşması ile sonuçlanacaktır. Bu süreç için tüm aktörler yenilenerek düzen kurulacaktır.

            DÜNYA İÇİN GÜÇLÜ BİR

            TÜRKİYE NİÇİN GEREKLİ

            ABD Merkez Bankasının adı “Fed”dir. (“Fed”’in yüzde yüzü yahudi kökenli Rothschild ailesinin elindedir. ABD’nin sahibi yahudi kökenli bir ailedir. Bu aile aynı zamanda İsrail’in kurucusudur. ABD’nin Hristiyan çoğunlukta bir vatandaş yapısı olmasına rağmen yahudileri koruma güdüsü bunun sonucudur. Normalde yahudi ve hristiyanların iyi anlaştığı söylenemez. Tarihte ilk defa ABD Merkez Bankasının bir ailenin elinde olmaması gerektiğini savunan lider J.F.Kennedy dir. Kennedy, Merkez Bankasını kamulaştıracak kanunu senatoya getirdikten 1 hafta sonra suikaste kurban gitmiş ve bu hiç sorgulanmamıştır.) Para birimi “dolar”dır ve karşılıksız basılabilen tek para birimi olarak lanse edilmektedir. Ancak ekonomide karşılıksız para basabilmenin imkanı yoktur. Para değerli maden, petrol, doğal enerji ve doğal kaynakların karşılığı olarak basılmaktadır. ABD kendi kaynakları karşılığına ilave olarak dünyada dolaylı olarak hakimiyetindeki kaynakların karşılığı olarak da para basmakta ve bunu dünyaya karşılıksız para basılabildiği algısını yayarak kamufle etmektedir.

            Günümüzde dünyada yaşanan krizin esas sebebi ise; Çin Kominist Devletinin ucuz ve sayıca fazla insan gücünü kullanarak yarattığı rekabet avantajı ile küresel piyasaları ele geçirip dünyada dolaşan canlı likiditeyi kasasına koyması ve harcama yapmayarak dünya piyasalarına geri salmaması sonucu yaşanmaktadır. ABD’nin dolaylı ve dolaysız hakimiyetinde ki kaynaklara karşı basarak dünya piyasalarına sunduğu doların 2 trilyonluk büyük bir kısmı Çin merkez bankası kasalarında bloke olarak tutulmaktadır. Kominist rejim dinamikleri sayesinde, Çin devleti kazancını vatandaşlarına aynı oranda katkı olarak sunmamakta ve parayı kasasında kilitleyebilmektedir. Rejim nedeniyle Çin vatandaşları bu durumdan şikayetçi olma lüksüne sahip değildir. Dünya’da ve Avrupa’da yaşanan krizinde esas sebebi budur.

            Bu süreçte kapitalist rejimin devam etmesi ve dünya ekonomisinin sağlıklı bir şekilde dönebilmesi için, ABD’nin dünyaya acil bir şekilde likidite pompalaması gerekmektedir. ABD, Çin’deki rejimi sıkıştırarak likiditeyi dünya piyasalarına kazandırmayı çeşitli argümanlarla denemiş ancak başaramamıştır. (ör; Uygur Türklerinin ayaklanması, Güney Kore, Taiwan ve Hong Kong’da üretim bantları kurulması ve siyasi hakimiyet sağlanması bile Çin’i köşeye sıkıştırmasına sebep olamamıştır.)  Ancak bu süreçte ABD hakimiyetini ve kurduğu düzeni devam ettirebilmek için acil olarak para basmak ve dünya piyasalarına sunmak zorundadır. Bunun için de yeni karşılıklar bulmak zorundadır. Çözüm olarak tek yol ise Ortadoğu ve Asya’da ki doğal kaynak ve değerlere dolaylı bir şekilde hakim olmak ve onların karşılığı olarak basılan para ile dünya ekonomisini ayakta tutabilecek likitideyi piyasaya sunmak zorundadır. ABD bu şekilde bastığı para ile dünya piyasalarını hareketlendirip Avrupa’yı kurtarabilecek ve İsrail’i yaşatabilecektir. Ortadoğu ve Asya kaynaklarına dolaylı olarak ulaşmak ise ancak bölgede güçlü bir Türkiye’nin varlığı üzerinden olmak zorundadır. Bu senaryo ancak Çin’in kasasında tuttuğu 2 triyon dolar civarındaki nakit varlığı dünya piyasalarına geri döndürmesi ile değişebilir. Buradaki handikap ise bu paranın karşılığı olarak dünya ticaretindeki tüm marka değerlerinin yeni sahibinin Çin olmasıdır. (ör; Çin’in Volvo’yu satın alması… ABD tahvillerinin en büyük müşterisi Çin Devleti. Çin 1 Trilyon 300 Milyar dolar elinde ABD tahvilini tutuyor ve gün geçtikçe de arttırıyor) Bu da ABD için istenen bir durum değildir.  ABD’nin Ortadoğu ve Asya’ya da ki kaynaklara dolaylı olarak hakim olması ile hem geçici olarak piyasaya likitide sürülebilecek hem de dünya piyasalarının sübvanse edilebilmesi sağlanacaktır. Aynı zamanda Çin dışındaki tüm pazara hakim olmak suretiyle Çin’i köşeye sıkıştıracaktır. ABD bu süreci açıktan ilan ederek yapmamakta, suni düşmanları olan terör, İran ve Rusya ile başetme bahanesi altında Ortadoğu ve Asya’da dolaylı hakimiyet kurmak zorunda olduğu algısını yaratarak, esas amacına yönelik olarak oyunu kurgulamaktadır.

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap