EĞİRDİR GÖLÜ
CİDDİ TEHDİT ALTINDA
Türkiye'nin ikinci en büyük tatlı su gölü olan Eğirdir Gölü'nde su seviyesindeki düşüş, bilim insanlarını, kamuoyunu ve yetkilileri endişelendiriyor. Göldeki gerileme sadece içme ve sulama suyu teminini değil, aynı zamanda ekosistemin bütününü tehdit ediyor. Süleyman Demirel Üniversitesi'nde hazırlanan bir doktora çalışmasında, kuraklık ve su kıtlığının Eğirdir Gölü’ne yönetsel yansımaları kapsamlı biçimde incelendi.
Emrah Duman, Mehmet Aktel tarafından yapılan Kuraklık ve Su Kıtlığının Eğirdir Gölü’ne Yönetsel Yansımaları başlıklı araştırmanın bulguları, Uluslararası İşletme, Ekonomi ve Yönetim Perspektifleri Dergisinde yayınlandı. Araştırma, gölün hem su miktarı hem de su kalitesi açısından ciddi tehdit altında olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmada, kuraklık ve su kıtlığının son yıllarda göl ekosistemi üzerinde geri dönülmesi güç etkiler yarattığı vurgulanıyor.
Gölde Suyun Hacmi ve Kalitesi Alarm Veriyor
Araştırma bulgularına göre, gölde yaşanan su kaybı büyük ölçüde buharlaşma, tarımsal sulama ve içme suyu kullanımı kaynaklı. Yağışlarla beslenen gölde son yıllarda yağışların yetersiz kalması, göle akan derelerin kuruması ve taban suyunun da çekilmesiyle birlikte su seviyesi sürekli düşüş eğiliminde. Buna bağlı olarak gölde yosunlaşma, sazlanma ve sinekleşme gibi olumsuzluklar artıyor.
Tarımda yoğun kullanılan gübre ve ilaç kalıntıları, göl suyunun kalitesini de tehdit ediyor. Araştırmada, özellikle tarımsal gübrelerin gölde kirlenmenin başlıca nedeni olduğu belirtiliyor.
Yönetsel Tepkiler Geç mi Kaldı?
Çalışmada, gölün su varlığına yönelik ilk kapsamlı yasal ve idari düzenlemelerin 2000’li yıllardan sonra başladığı, ancak bu düzenlemelerin daha çok su kalitesinin korunmasına odaklandığı vurgulanıyor. Gölün su miktarını korumaya yönelik yönetsel planların ise ancak son yıllarda gündeme gelebildiği ifade ediliyor.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Devlet Su İşleri (DSİ) ve yerel idarelerin çeşitli çalışmalar yürüttüğü belirtilirken, bu çalışmaların çoğunun hâlâ planlama aşamasında olduğu ya da uygulamada yetersiz kaldığı gözlemleniyor.
Proje Var, Uygulama Zayıf
Araştırmada; Eğirdir Gölü Özel Hükümleri, Antalya Havza Koruma Eylem Planı, Darıderesi-2 Göleti ve Aksu’dan su aktarımı gibi projelerin önemli adımlar olduğu ancak çoğunun ya tamamlanamadığı ya da uygulamada gecikmeler yaşandığı belirtiliyor. Tarımsal sulamada daha verimli sistemlerin (kapalı ve damla sulama gibi) hayata geçirilmesinde ilerleme olsa da geniş çaplı uygulamalarda hâlâ eksiklikler bulunduğu kaydediliyor.
Yetki Karmaşası ve Dağınık Yönetim
Araştırmaya göre, Eğirdir Gölü üzerinde birçok farklı kurumun yetkili olması (Tarım ve Orman Bakanlığı, DSİ, Çevre Bakanlığı, belediyeler, valilik, il özel idaresi vb.) yönetimde ciddi bir yetki karmaşasına yol açıyor. Bu durum, alınan kararların uygulanmasında gecikmelere ve çakışmalara neden oluyor.
Araştırmada, göl yönetimiyle ilgili karar alma ve uygulama gücünün tek bir icrai kuruma -örneğin DSİ’ye- devredilmesinin daha etkili bir yönetim modeli oluşturabileceği öneriliyor.
Zaman Daralıyor: Tedbirler Gecikmeden Alınmalı
Araştırmanın sonuç bölümünde şu uyarı öne çıkıyor: Eğirdir Gölü’nün sürdürülebilirliğini sağlamak için hazırlanan planların artık ivedilikle uygulamaya konulması gerekiyor. Aksi halde hem ekosistem hem de gölden faydalanan bölge halkı için geri dönülemez zararların ortaya çıkabileceği vurgulanıyor.
Uzmanlar, 2024 itibarıyla gölde yaşanan çekilmelerin gözle görülür düzeye ulaştığını, gölün ekolojik dengesinin kırılganlaştığını ve su kaynaklarının yönetimi konusunda radikal önlemlere acilen ihtiyaç olduğunu belirtiyor.