ÇOCUKLUK AŞKIYLA KARŞILAŞMAK
“ Haykırmak istediğim çok şey var. Büyük kayıplar yıkacak değil bizi. Açıkça birbirimizle konuşamıyorsak ben ağlamak, bağırarak ağlamak için bahçenin yeşillikleri gerisindeki odama geçiyorsam, biliyor musun, ne güzel ağıtlar içinde uyuyakalmak? ” Tezer ÖZLÜ
*
Facebook’ta gezinirken görüntülü ve müzikli bir video izledim. Kimi çağrışımların yaptığını belirteyim. Çok etkilendim! Duygulandığımgörüntüleri köşe yazımda değerlendirmeye çalıştım. Kısaca varsaydığım acı ama gerçek öyküyü okurlarıma paylaşmak istedim.
***
Onlar, yıllar önce tertemiz çocukluk aşkıyla yaşamda yol almaya başladılar. Anaları engel olsa bile koşarak bir araya gelip unutulmamayı amaçlayarak birbirlerine kolye armağan ettiler.
Erkek, varlıklı duruma geldi. Kız, geçimini sağlamak amaçlı, bahçesinde yetiştirdiği sebzeleri yol kenarında satışta göründü. Kimi müşteriler geldi ve alış veriş yapıldı.

Yıllar sonra serpilip gelişerek yetişkin birer genç insan oldular. Erkek arabasıyla geçerken aniden yol kenarındaki çocukluk arkadaşını fark etti! Yüreği kıpır kıpır oldu.

Ne ki gözlerine inanamadı! Araçtan indi, inerken cebine bir deste para almayı da ihmal etmedi.Sanırım yardım etmeyi düşündü.

Kızın yanına yaklaşınca, ayağa kalkan kızla göz göze, yüz yüze geldiler… Bir anlamda yıllar sonra eski sevgiliyle karşılaşma gerçek oldu!

Geçmişin olanca güzelliğini yansıtan ve derin mi derin izler bırakan, çocukluk günlerinde birbirlerine armağan ettikleri kolyeleri anımsadılar!

Gerisi okurlarımın tahmininde, diyelim… Acaba oturup konuşma ve bir çay içme ortamları oldu mu?

Yazımıza katkı olabilir düşüncesiyle şairlerin sevgi hakkında söylediklerini aktaralım:
(Nihal Serengil Güleçoğlu’nun Facebook sayfasından alındı.)
Turgut uyar demiş ki: - En iyi ben yenilirim; dosta, düşmana, aşka…
Tomris Uyar demiş ki:- Biri geliyor, hayatımıza bir makas atıyor; o yaşadığımız bölüm, bütünün dışına düşüyor.
Cemal Süreya demiş ki: - Kim istemez mutlu olmayıama mutsuzluğa da var mısın?
Edip Cansever demiş ki:- Özlemim sanadır, varsın kar yağsın, daha yağsın seni arındırıncaya kadar…
Didem Madak demiş ki:- İnsan kaybolmayı ister mi?Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim. Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin. Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!
Sabahattin Ali demiş ki: - Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor da kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlanış da insanın içini sızlatıyor. Bunun sebebi herhalde “ Bu böyle olmayabilirdi.” düşüncesi, yoksa insan mukadder telakki ettiği şeyleri kabule her zaman hazır.
Tezer Özlü demiş ki: - Haykırmak istediğim çok şey var. Büyük kayıplar yıkacak değil bizi. Açıkça birbirimizle konuşamıyorsak ben ağlamak, bağırarak ağlamak için bahçenin yeşillikleri gerisindeki odama geçiyorsam, biliyor musun, ne güzel ağıtlar içinde uyuyakalmak?
Oğuz Atay demiş ki:- Kelimeler albayım, kelimeler… Bazı anlamlara gelmiyor.
Attila İlhan demiş ki: -Çünkü ayrılık da sevdaya dâhil, çünkü ayrılanlar hala sevgili!
Metin Altıok demiş ki:-Öyle yalnızız ki bu panayırda. Sevgimiz durmadan bir taşı ovar. Sevgilim aşk da uyar çevreye ve bir nar gibiyim geceden. Git dersen giderim, kal dersen kalırım.
Nazım Hikmet demiş ki: -Seni düşünmek güzel şey,ümitli şey, dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey… Fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum…
***
Bu sırada Osman Bölükbaşı’nın Behiye Aksoy’a yazdığı o dillerden düşmeyen şiiri anımsadım. Buyurunuz içselleştirerek okuyalım.


Seraba Harcanmış Ömre Yanarım!
Hürriyet bir Şirin, ben Ferhat oldum,
Devirler boyunca boşaldım, doldum.
Bir ömür yitirdim, acep ne buldum?
Seraba harcanmış ömre yanarım.
Bir devr-i fazilet açılır sandım,
Rahmandır, diyerek şeytana kandım,
Bu bir rüya imiş, artık uyandım,
Seraba harcanmış ömre yanarım.
Fazilet yolunda çektim çok çile,
İkbale kul olup düşmedim dile,
Bulmadım cefayı dostlarda bile,
Seraba harcanmış ömre yanarım.
*