ÜLKEMİZ NÜFUSU
Azalan doğum oranları dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de alarm vermeye başlamış. Doğurganlık hızının düşmesinin en büyük sebepleri arasında ekonomik zorluklar, işsizlik, sosyolojik ve psikolojik faktörler ve de toplumdaki yaşlı nüfusun toplam nüfusa göre artmasıymış.
Yanı sıra Z kuşağı diye hitap edilen gençlerin evlilik yaşlarını ilerletmesi, yine bu kuşakta genelde tek çocuğumuz olsun düşüncesinin hâkim olması da nüfus artış oranının istenilen düzeye gelmemesinin içeresinde yer alıyormuş.
Ben de bir bayan olarak affınıza sığınarak ülkemizin nüfusu ile ilgili diğer bir kaç hususu arz etmek istiyorum.
Mevcut hükümetimiz ve bürokratları göreve geldikten sonra (20 yıl önce) kadın hakları profili içeresinde, bayanlarımızı daha fazla iş hayatında görmek istedikleri bir siyaset yöntemini benimsediler. Kadınlara yönelik artan eğitim ve istihdam fırsatları sunularak çalışan annelerimiz toplumsal hayatta daha çok görünsün istendi. (kadın – erkek eşitliği eli altında)
Sanki tüm eli iş tutan bayanlarımızı iş hayatında görmek istiyoruz dercesine…
Şunu da açıkça ifade edeyim;
Bayan olarak çalışan kadınlara karşıyım gibi anlaşılmasını da istemem. Aksine bu yaşadığımız teknoloji devriminde bayanlarımızın ön plana çıkmasından yana olduğumu ifade etmek isterim.
Ama nüfus artışı nasıl olacak?
Çalışan bayanlarımız ne derece çocuk sahibi olmak isteyecek?
Doğan çocukların bakımını kim yapacak?
Artan maliyetler kapsamında asgari ücret tarifesiyle doğan çocuklara ne derece imkânlar sunulabilecek?
Diyelim ki çocuk oldu ve büyüdü, ne kadar istihdam edilebilecek. Ya da istihdam edilemeyip yıllarca sınavlara hazırlanıp kurs merkezlerine mi gidecek?
Ayrıca günümüzde bir bayanın üniversiteyi bitirmesinin sonrasında bir işe yerleşebilmesi neredeyse 30 yaşına geldiğinde mümkün olmaktadır.
Ayrıca yeni nesil çocukların teknolojiye aşırı bağımlı oldukları bilinmekte,
Acaba neden bu çocuklar teknolojiye bağımlı diye kendimize bir soruyor muyuz?
Neredeyse 30 yaş civarında evlenen anne ve babanın yoğun bir şekilde çalışmak durumunda olduğu bu ilk yıllarda yeteri kadar çocuklarla ilgilenilmiyor olabilir mi?
Son yıllarda huzurevlerine, yaşlı bakım evlerine ve çocuk bakım merkezlerine yoğun talep olduğu bilinmesine rağmen bu merkezler ne kadar ihtiyaca cevap verebiliyorlar ve ne kadar erişilebilirler, bu merkezlerden hangi koşullarda kimler faydalanabiliyor?
Bir sorgulayalım lütfen…