Kazım Karabekir Müzesi’ne Gezi…
“Geçmişini bilmeyen, geleceğe yön veremez!”
“Yurtta sulh, cihanda sulh… Zorunluk kalmadıkça savaş bir cinayettir.”
M. Kemal ATATÜRK
Mustafa Kemal’in silah arkadaşları:
• Orgeneral M. İsmet İNÖNÜ
• Mareşal M. Fevzi ÇAKMAK.
• Orgeneral İzzetin ÇALİŞLAR.
• Orgeneral Cevat ÇOBANLI.
• Korgeneral Kazim KARABEKİR.
• Ali Fuat CEBESOY.
• Kazım OZALP.
• Tümgeneral Refet BELE.

Maltepe Tüm Emekliler Derneği (TÜED) Şube Başkanı Canan Karadut ile Maltepe Kent Konseyi Gülsuyu Mahalle Temsilcisi içten ve özverili insan Ali Uçarman’ınorganizesinde Kazım Karabekir Müzesine gezi düzenledi.
Adı geçenlere adlarımızı yazdırarak Yaşar Kemal Kültür Merkezi önünde bekleyen Maltepe Belediyesi otobüsünde yerlerimizi aldık. Yol alarak bir süre sonra müze önünde olduk ve serin bahçedeki yerlerde konuşlandık. Kısa dinlenme ve içecekleri yudumlamak sonrası müzeye gezmeye başlandı.İlginç görüntüler gözlere yansıdı!

Müze amaçlı kullanılan köşk, Sultan II. Abdülhamid’in Maarif Nazırı Antepli Münif Tahir Paşa tarafından İtalyan mimar ve heykeltıraş Rozette ’ye ahşap olarak inşa ettirildiği öğrenildi.
Osmanlı devletinin yıkılmasından sonra köşk 1929 yılına kadar hemen hemen boş kaldı. Köşk, bahçesinde bulunan ve mimarı tarafından yapılan dev bir zürafa heykeli nedeniyle “Zürafalı Köşk” olarak ta anıldı.
Köşk 15 Kasım 1930 yılında Kâzım Karabekir Paşa tarafından satın alındı ve aile bu eve taşındı.. 1938 yılına kadar aralıksız olarak burada yaşayan Karabekir ailesi, Kazım Karabekir Paşa’nın önce İstanbul milletvekili, sonra da Meclis Başkanı seçilmesi ile Ankara’ya taşındı. Köşk, aile tarafından sadece yaz tatillerinin geçirildiği bir mekân olarak kullanıldı. Kazım Karabekir Paşa daha sağlığında köşkün bir bölümünde çocukluğundan beri biriktirdiği ve sakladığı ailesine ve kendisine ait eşyaların sergilendiği bir müze oluşturdu.

1948’de Kâzım Karabekir Paşa’nın ölümünden sonra İstanbul’a dönen aile, yaz kış burada yaşadı. 2002 yılında Paşanın kızları Hayat Karabekir Feyzioğlu ve Timsal Karabekir Yıldıran ile Emel Hanımın kızı Gülden Gazioğlu tarafından Kâzım Karabekir Paşa’nın adını ve anısını yaşatmak amacı ile Kâzım Karabekir Vakfı kuruldu. Kâzım Karabekir Vakfı tarafından 2005 yılında vakfın amaçları doğrultusunda köşkün iki katında Kâzım Karabekir Paşa adına Kültür ve Turizm Bakanlığı denetiminde özel bir müze kuruldu.

Söz konusu mekân, tarihe ışık tutmak amacıyla, Kâzım Karabekir ve ailesine ait kişisel eşyaların ve dokümanların sergilendiği bir yaşayan ev müze olarak 1 Ekim 2005 tarihinde halkın ziyaretine açıldı.
Müzenin adresi: Kazım Karabekir Sokak No:4/2-Erenköy/Kadıköy/İSTANBUL
***
Kızı Timsal Karabekir’in anlatımıyla Babası Kâzım Karabekir’in Hayatı

“Şark Cephesi komutanı, Milli Mücadele Kahramanı ve Siyaset Adamı Kazım Karabekir Paşa 1882 yılında İstanbul Kocamustafapaşa’da doğmuştur. Ailesi Karaman’ın Gafariyat(şimdiki ismi ile Kazım Karabekir İlçesi) kasabasındandır. Babası, Kırım Savaşı’na 16 yaşında gönüllü olarak yazılmış, Silistre ve Sivastopol Muhaberelerinde bulunmuş ve yaralanmış Mehmet Emin Paşadır. Mehmet Emin Paşa, binbaşı iken Kastamonu alay beyliği ve yarbay iken de İskilip Kaymakamlığı görevlerinde bulunmuştur. Sonra sırasıyla Hakkâri, Van ve Harput’ta görev almış, en son Mekke’de vali vekâleti görevinde iken kolera salgınında vefat etmiştir.

Okul hayatına babasının görevi sırasında doğu illerinde mahalle mekteplerinde başlamıştır. Daha sonra Fatih Askeri Rüştiyesinden ve Kuleli Askeri İdadisinden mezun olmuştur. 1900 yılında Pangaltı Harbiye Mektebi’ne girmiştir. Burada Almanca ve Rusça dersleri almış, 6 Aralık 1902 günü “Piyade Teğmeni” rütbesiyle, sınıf birincisi olarak mezun olunca Kurmay Sınıfı’na ayrılmıştır.
Okul hayatı başarılı geçen Kazım Karabekir, 3. Ordu süvari topçu ve piyade bölük komutanlığı hizmeti olarak Manastır’da yapmaya başlamıştır. Burada birçok kere Rum ve Bulgar çeteleriyle uğraşmak zorunda kalmıştır. Meşrutiyetin ilanından sonra Edirne’de 3. Fırka erkânı harpliğine getirilmiştir. 1912 de binbaşılığa terfi etmiştir. Kâzım Karabekir, mağlubiyetle sonuçlanan Balkan Savaşı sırasında Edirne 10. Tümen Kurmay Başkanı idi. Bulgarların Edirne’yi kuşatmaları sırasında ordu kumandanı Şükrü Paşa ile birlikte büyük fedakârlıklarla uzun süre düşmana karşı koymuştur. Fakataçlık ve cephanesizlikten dolayı 22 Nisan 1913 günü esir düşerek Sofya’ya gönderildi. 21 Temmuz 1913’te Edirne’yi geri alışımızdan sonra Bulgaristan ile imzalanan İstanbul Antlaşması’yla Sofya’daki esaretten kurtulup İstanbul’a gelmiştir.
***
1914’te başlayan 1. Dünya Savaşı’na kaymakam rütbesiyle katılan Karabekir, Çanakkale muharebesinde Fransızlara karşı Kerevizdere’de kazandığı başarı üzerine Miralaylığa (Albaylığa) terfi etmiştir. Sonra 18. Kolordu komutanı olmuştur. 1. Kafkas Kolordu Kumandanı olan Kâzım Karabekir elindeki az askere ve silaha rağmen 18 Şubat 1918’de Erzincan’ı, 12 Mart 1918’de Erzurum’u ve daha sonra da Sarıkamış ve Kars’ı Ermenilerden tamamen temizlemiştir. Başarılarının sonucu olarak birçok madalya almış ve Tuğ - Tümgeneral (Mirlivalığa) rütbesine yükseltilip Paşa olmuştur.
Osmanlı Hükümetince birçok harp nişanı ve madalyalarla ödüllendirilmiştir. Mütarekeden sonra Erkan-ı Harbiye Umumiye Reisliğine İstanbul’a çağrılmıştır.
***
Milli Mücadeleye girişmek isteyen Mustafa Kemal Paşa ile Şişli’deki evinde yaptıkları görüşmeler, büyük tarihi değer taşımaktadır. Vatan kurtuluşunda olumlu hizmet başarabilmenin ancak hep birlikte Anadolu’ya geçmekle mümkün olacağına inanan Karabekir, tayin edilmiş olduğu Tekirdağ’daki 14. Kolordu Komutanlığından doğudaki orduya verilmesini sağlanmıştır. Kâzım Karabekir, 24 Şubat 1919’da Erzurum’daki 15. Kolordu’nun başına geçmesi gerektiği emrini almış ve amacına kavuşmuştur.
Bunun üzerine 12 Nisan 1919 yılında Gülcemal adlı bir yolcu vapuruyla Trabzon’a doğru yola çıkmıştır. 19 Nisan’da buraya varınca Muhafaza – i Hukuk Heyeti üyeleriyle görüşmüş ve onların kendisine bağlanmalarını sağlamıştır. Trabzon’dan ayrıldıktan sonra ise Erzurum’a geçen Karabekir, buradaki Müdafaa – i Hukuk Heyeti’nin üyeleriyle görüşmüştür. Müdafaa– i Hukuk Heyeti onun emirlerinden çıkmayacağını belirtince halka moral kazandırmak ve durumdan haberdar etmek için mitingler ve görüşmelerde bulunmuştur.
Bu görüşmelerde üzerinde önemle durduğu konular şunlardır: tüm şartları zorlayarak silahlanmayı sağlamak ve yurttan düşmana kesinlikle silah veya cephane yardımı yapılmasını engellemek; Ermeni propagandalarına inanmamak; Erzurum’da Doğu illeri temsilcilerinden oluşan büyük bir kongre toplamak. İzmir’in işgali ile beraber kongre önerisi kabul edilmiş ve 30 Mayıs 1919’da her tarafa davetiyeler yazılmıştır.
Bu sıralarda Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmıştır ve hemen Kâzım Karabekir ile temasa geçmiştir. Erzurum Kongresi’nin toplanma kararını öğrenen Mustafa Kemal bunu takdir ettiğini Kâzım Karabekir’e telgraf ile bildirmiştir.
Ayrıca 22 Haziran’da Amasya Genelgesi’ni yayınlayarak kongrenin toplanacağını yurdun dört bir yanına bildirmiştir. Böylece kongre yöresel değil de ulusal önem kazanmıştır. Bu olay üzerine, Mustafa Kemal’in Anadolu’daki eylemlerinden çekinen İstanbul Hükümeti (İngilizlerin baskıları sonucu), Paşa’yı İstanbul’a çağırmıştır. Bu emre Mustafa Kemal’in şiddetle karşı çıkması üzerine İstanbul Hükümeti kendisini tutuklamak için Kâzım Karabekir Paşa’yı görevlendirmiştir. Bunun sonucu ulusun geleceğini etkileyen çok önemli bir olay yaşanmıştır:
***

Mustafa Kemal, tutuklanmayı beklemektedir. Karabekir Paşa odaya girerek Mustafa Kemal Paşa’yı saygıyla selamlar ve şunları söyler : “ Kumandamda bulunan zabitan ve efradın hürmet ve tanzimlerini arza geldim. Siz bundan evvel olduğu gibi bundan böyle de muhterem kumandanımsınız. Kolordu komutanına mahsus araba ile maiyetinize bir takım süvari getirdim. Hepimiz emrinizdeyiz.” Mustafa Kemal Karabekir’in boynuna sarılarak bu eski arkadaşını birkaç kez öper. Kurtuluşun yıldızı o gün Erzurum’daki tarihi konakta parlamıştır. Bu olaydan sonra da Kâzım Karabekir ile Mustafa Kemal arasındaki haberleşme düzenli olarak devam etmiştir.
10 Temmuz’da toplanan Erzurum Kongresi’nin Türk Milli Mücadelesindeki yeri ve önemi çok büyük olmuştur. Bu kongrenin Temsil Heyeti’ne seçilen Karabekir, Sivas Kongresi çalışmalarını da yakından takip etmiş ve kongrenin aldığı kararları desteklemiştir. Milli Mücadele hareketi boyunca Edirne Milletvekili ve Doğu Cephesi Komutanı olarak görev yapmıştır. 1920’de Ermenilerce işgal edilen doğu illerini geri aldıktan sonra 31 Ekim 1920’de (Korgeneralliğe) yükseltildi. 2 Aralık 1920’de Ermenilerle Gümrü anlaşmasını imzaladı. Rus ve Kafkasya Hükümetleri ile yapılan Kars Antlaşmasına ait görüşmeleri Ankara Hükümeti Murahhas Heyeti Başkanı olarak başarıyla sonuçlandırdı. Doğudaki başarının ardından Batı Anadolu’daki Orduların başarılarını sağlamak üzere, doğudaki ordunun büyük kısmının askeri güç ve mühimmatını Mustafa Kemal’in ordusuna sevk etti.
***
Karabekir doğuda bulunduğu sürece yalnız askeri ve siyasi alandaki eğitim sahasında da çok büyük hizmetler yapmıştır. Ermenilerce katledilen ailelerin yetim yavrularına gerçek bir baba olmuş 4000 Erkek 2000 Kız evladı sefaletten kurtarmış ve vatana faydalı meslek sahibi bireyler haline getirmiştir. Çocukların eğitiminin yanı sıra halkın eğitimi ile de uğraşmıştır. Erzurum ve Sarıkamış’ta okullar kurmuştur. 21 Kasım 1923'de "Milli Mücadelemizde Siyasi ve Savaş Yararlılığı" görülenlere verilen yeşil ve kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiştir.
Zafer’den sonra 1. Ordu Müfettişliğine tayin olunmuş, Meclisin 2. devresinde İstanbul Milletvekili olarak bulunmuştur. 1924 yılında, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Cafer Tayyar Eğilmez ve arkadaşları ile Cumhuriyet Devrinin ilk muhalefet partisi Terrakki PerverCumhuriyet Fırkasını kurmuşlardır. Karabekir Partinin başkanlığına seçilmiştir. Ancak adı geçen parti bir süre sonra kapatılmıştır. Kâzım Karabekir Paşa, ertesi yıl 22 Haziran 1926’da İzmir suikastında rolü olduğu ileri sürülerek Ankara’da tutuklanıp İzmir’e götürülmüştür. Suikastı araştırmak amacıyla kurulan İstiklâl Mahkemesi’nde idamla yargılanmıştır. Fakat 23 Temmuz’da söz konusu olayla bir ilgisi olmadığı anlaşılarak, mahkeme üyelerinin oy birliği ile beraat etmiştir.
1927’de emekli edilen Kazım Karabekir 1938 yılına kadar Erenköy’deki bugün müze olan köşkünde inzivaya çekilmiştir. Yakın tarihimize ışık tutan eserlerini bu dönemde kaleme almıştır. Aydın eşrafı Cemal Bey’in kızı İclal Hanımla 1924 yılında evlenmiştir. Bu evliliğinden 1927 yılında ikiz kızları Hayat ve Emel, 1941 yılında da 3. kızı Timsal dünyaya gelmiştir. 1938 yılı sonunda İstanbul Milletvekilliğine seçilmiş 6.7.ve 8. dönemlerde İstanbul Milletvekilliği yapmıştır. 5 Ağustos 1946 tarihinde TBMM Başkanlığına seçilmiş 26 Ocak 1948’de bu görevdeyken vefat etmiştir.”
***
Paşanın sanatla da yakın ilgisi olduğu bir gerçektir. Türk Yılmaz Marşı, sol majör tonunda, marş formunda yazılmış bir eserdir. 2/4’lük ritim kalıbında bulunan eser 16 ölçüden oluşmaktadır. Her ne kadar prozodi hatalarının olduğu görülse de buradaki amaç, verilecek olan mesajın hızlı bir şekilde akıllarda yer etmesi ve hem söyleyen hem de dinleyenlere etki etmesidir.
Bundan dolayı eser, sözleri ele alındığında Karabekir’in bu marşla ne gibi mesajlar vermeye çalıştığını ve müzik anlayışını daha yakından görmemize olanak sağlamaktadır. Türk Yılmaz Marşı, cihan harbi yangınından bağrı yanık vatana Türk’ü boğmak maksadıyla girdi düşman askeri… Kan ve yangın başlamıştır, ırz ve namus kalmıyor Tehlikeye düştü, vatan yas içinde her yeri. Kahraman halk! Kalk silahlan!
*
Karabekir’in yazıp bestelediği marş.
Cihan harbi yangınından, bağrı yanık Vatana
Türk’ü boğmak maksadıyla, girdi düşman askeri,
kan ve yangın başlamıştır; ırz ve namus kalmıyor;
Tehlikeye düştü vatan, yas içinde her yeri.
Kahraman halk! Kalk, silahlan! Ahd-ü peymân Tanrı'ya
Vur! ve haykır! Türklük ölmez, Türk de yılmaz, ileri!
Çelik gibi kollu, tunçtan ayaklı
Türk hiç yılar mı, Türk hiç yılar mı?
Türk yılmaz, Türk yılmaz!
Cihan yıkılsa, Türk yılmaz!
Göksu imanlı, temiz vicdanlı
Türk hiç yılar mı, Türk hiç yılar mı?
Türk yılmaz, Türk yılmaz!
Cihan yıkılsa, Türk yılmaz!
Düşmana salsa, tek bile kalsa
Türk hiç yılar mı, Türk hiç yılar mı?
Türk yılmaz, Türk yılmaz!
Cihan yıkılsa, Türk yılmaz!
*
Bahçeden ayrılmadan önce Timsal Hanımla kısa konuşmamız gerçekleşti: Geçmiş yıllarda salonunda şiir dinletileri yaptığımızı, Şair Metin Koca’nın Edirne’den gelerek etkinliğe katıldığını, kızı Canan’ın Edirne’de muhtarlık görevini başarıyla yürüttüğünü, şimdilerde Altınoluk’ta yazlıkta olduklarına değendi ve selamımı söyleyiniz, dedi.Kendisine hoşça kalınız, diyerek oradan ayrıldık.
*