KALIBININ ADAMI OLMAK
"Çok korkakmış, kalıbının adamı değilmiş." "Kalıbından utanmıyor musun diyeceğim de kalıbının adamı olmadığını daha önce anlamıştık." Görünüşünden bekleneni yapamaz olmak, umulanı ortaya koyamamak.
Kalıbının adım olmak sözcüğünün ya da deyiminin günlük hayatımızda önemli yeri vardır.Deyimler; bir olayı ya da durumu anlatmak için kullanılan sözcük ya da tümcelerdir.
Deyimler, dilin zenginliğini ve kültürel birikimini yansıtmaktadır. Genellikle yerleşik ve sık kullanılırlar.Deyimler sözlüğünde sıklıkla bulunabilir. Deyimler, çok yönlü bir şekilde kullanılır ve birçok farklı anlamlar taşıyabilirler. Ayrıca, deyimlerin anlamları genellikle bir benzetme ya da bir öykü gibi bir anlatımla da açıklanabilir.
Deyimlerin anlamlarını öğrenmek, dilin zenginliğini ve kültürel birikimini anlamak için önemli bir yoldur. Kalıbının adamı olmamak deyiminin anlamı da bu noktada yoğun olarak araştırılmaktadır.
Kalıbının adamı olmamak deyimi açıklaması ve doğru kullanımı ile ilgili Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından açıklama yapılmıştır. Bu deyimin açıklaması ile ilgili bilgi edindikten sonra deyimi gerek cümle içerisinde gerek günlük hayatta rahatlıkla kullanabilirsiniz. Kısacası; görünüşünden bekleneni yapamaz olmak, umulanı ortaya koymamak…
Okul yıllarım köyümüzün Aşağıbarak ilkokulu’nda başladı. Tahsin Ayver ve Şükrü Gündüz gibi kaliteli öğretmenlerimiz oldu. Onları unutmadım… Tahsin Ayver öğretmenimle iletişimimiz ve görüşmemiz, rahmetli olana dek sürdü. Sınıfta 15 öğrenci kadardık. Hidayet Çağır, Kemal ve Osman Durucan gibi sınıf arkadaşlarımızın yanı sıra Sevim Can ve Tevir Dere adlı kız arkadaşlarımız vardı. Okulumuzun beyaz yakalı ve siyah önlüklü başarılı öğrencileri olduk!
Hacıbektaş Ortaokulu'nda öğrenimimizi sürdürdük. Hidayet Çağır, Kemal ve Osman Durucan ile barınma koşulumuz, olanaklardan yoksul, tek göz bir odada geçti. Anlatılmaz, bir yaşantı! Hidayet’in dedesi Kara Necip dede, okul sonrası zamanlarda bize ders çalıştırdı!
Ortam ve olanaklar böyle olsa bile ortaokulun başarılı öğrencileriydik. Müdür Emrullah Ünver sonrasında Abdullah Erbay adlı Fransızca öğretmenimiz-müdürümüz, Yüksel Cantürk adlı Matematik öğretmenimiz ve Ali Çakır adlı Türkçe öğretmeniz vardı. Bu adlar, alanlarında yetkin eğitimcilerdi. Diğer derslerimize dışardan geldiler. İlçe Kaymakamı Musa Atik, dersimize girdi. (Yıllar sonra Denizli valisi iken ziyaret ettim. İlgisini de gördüm.) PTT Müdürünün kızı Leyla Erim adlı sınıf arkadaşım, Fransızca ödevimi istedi ve kendisine memnuniyetle verdim, yararlandı.
Yazılı ve sözlü sınavlardan sonra parasız yatılı Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu’nda öğrenimimizi sürdürdük. Memduh Tekinaslan, Mahmut Özdemir, Bayar Aslan, Mümtaz Boyacıoğlu, iletişimde olduğumuz öğrenci arkadaşlarım… Okul yıllarımız anılmaya değerdi. Yeme, içme, giyim gibi bakım çokiyi ve okulumuz pırıl pırıldı. Şimdilerdeki değerlendirmeme göre; yönetim ve öğretmenlerimiz anılmaya değer düzeyde değildiler.
Okulda öğrenci yönetim örgütü vardı. Tıpkı hükümet örneği, İkinci sınıfta Öğrenci Yönetim Örgütü Başkanı ve onunla çalışan Başkanlar, seçimle getirildi. Sanat ve Fotoğrafçılık Kolu Başkanlığına üç aday arasından seçildim. Bu benim için mutluluktu! Karanlık oda agrandisörle fotoğraf tabı yaptık. Rabia Fidanboy, yardımcımdı… Altı ayda bir okulumuz öğrencilerine çalışmalarımızla ilgili bilgilendirmede bulunduk. Olumlu ve olumsuz eleştiriler aldık!
1966 yılında mezun oldum. 15 gün sonra atamam Ağrı ili Merkez Çukurulan (Aliksan) Köyü’ne yapıldı. Merkeze 12 km olan köyde kan davası hüküm sürmekteydi. Köylü, yetkililere rüşvet vermekten yoksul düşmüştü.
İstanbul-Ankara gibi büyük kentlerimizdeki kimi yardım kuruluşlarına öğrencilerimin durumlarını anlatarak; kırtasiye ve giyim yardımı istedim. Duyarlı davranarak gönderilen onlarca yardımı, ilden istediğim jandarma gözetiminde öğrencilerime dağıttım. Onların yüzlerindeki gülümseme ve gözlerindeki ışıltı, öğretmenleri-okul müdürleri katında beni de sevindirdi!
Öğrencilerimden Salih Baydar, Mesude Kızılaslan, Remziye Polat ve Ablası Raziye… Belleğimde kalan adlar… Şimdilerde Balıkesir’de yaşamını sürdüren Salih Baydar ile buluşmalarımız sürdü. İçeceklerimizi yudumlarken o çetin günleri, garip bir özlemle andık!