MİLLETVEKİLİ NURİ OKUTAN: "ÖNERİLEN SİSTEM BÜTÜN
YETKİLERİN TEK ELDE TOPLANDIĞI DİKTA REJİMİDİR"
Milliyetçi
Hareket Partisi (MHP) Isparta Milletvekili Nuri Okutan, TBMMde önümüzdeki
hafta görüşülecek Partili Cumhurbaşkanlığı teklifinin, tam başkanlık sistemine
bile rahmet okutan, kuvvetler birliği olduğunu ifade ederek, önerilen sistemin
bütün yetkilerin tek elde toplandığı dikta rejimi olduğunu belirtti.
MHPli
Okutan, başta MHP Milletvekilleri olmak üzere, aralarında bazı CHP ve AKP
Milletvekillerinin de olduğu 100e yakın Milletvekiline gönderdiği mektupta,
Partili Cumhurbaşkanlığına ilişkin görüş, düşünce ve kanaatlerini dile getirdi.
Türkiye
bir beka sorunu ile karşıya iken sistem değişikliğine gitmenin bedelinin ağır
olacağını kaydeden Okutan, bütün yetkileri kendinde toplamış kişiye Başkan ya
da Cumhurbaşkanı demenin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini vurguladı.
PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI DEMEK, PARTİ DEVLETİ DEMEKTİR
Milletvekillerine
gönderdiği mektupta Partili Cumhurbaşkanlığının sisteminin sakıncalarını da
sıralayan MHP Isparta Milletvekili Nuri Okutan, şöyle devam etti: Partili
cumhurbaşkanlığı, partinin askeri, partinin polisi, partinin hâkimi, partinin
savcısı, partinin memuru velhasıl partinin devleti sonucunu doğuracağından,
memleket ayrışmaya gidecektir. Böyle bir kutuplaşma ve ayrışma doğal olarak
birlik ve beraberliği zedeleyecek, zihinsel olarak bölünmeye ve parçalanmaya
hizmet edecektir. Birlikteliğimiz zarar görecektir. Bize göre bu yeni sistemin
adı parti devletidir ve nihayetinde seçilmiş diktatörlüktür. Partili
cumhurbaşkanlığı demek, Türkiye için aynı zamanda tek parti dönemine dönmek
demektir
MHP
Isparta Milletvekili Nuri Okutan, mektubunda 12 Eylül Anayasasının darbenin
lideri Kenan Evrene göre şekillendirildiğini belirterek; bu yüzden mevcut
sistemde cumhurbaşkanının olması gerektiğinden fazla güçlendirildiğini, bunu
aşmanın en sağlıklı yolunun çok partili demokratik parlamenter rejimin doğası gereği
Başbakanlığı güçlendirmek olduğunu kaydetti.
ÇARE ÇOK PARTİLİ PARLEMENTER SİSTEMİ VE BAŞBAKANLIĞI
GÜÇLENDİRMEKTİR
Nuri
Okutan mektubunda daha önce gündeme getirdiği Güçlendirilmiş Başbakanlık
sistemiyle ilgili şunları ifade etti: 1982 Anayasasındaki bir yanlışlığı
düzeltmek gerekçesiyle, yönetim sistemimiz çok daha büyük ve içinden çıkılmaz
hale gelebilecek vahim bir yanlışa sürüklenmek üzeredir. 1982 Anayasasının
getirdiği iki başlı sistemi düzeltmenin yolu; Başkanlık veya partili
cumhurbaşkanlığı sistemi değildir. Soğuk savaş şartlarının dayattığı demokratik
anlayışa da götürmek değildir. Bu iki yol da Türkiyeyi seçilmiş diktatörlüğe
ve çöküşe götürür. Çözüm; 1982 Anayasasının cumhurbaşkanına verdiği yetkilerin
azaltılmasından geçmektedir. Bugün Türkiyede öncelikle yapılması gereken,
cumhurbaşkanlığı makamının yürütmeye ve icraya ilişkin yetkilerini
sınırlandırmak, cumhurbaşkanını devletin birlik ve beraberliğini artırıcı,
koordineyi sağlayıcı ve daha çok temsil görevlerini yapan bir konumda, cumhurun
reisi konumunda tutmaktır. Dolayısıyla başbakanlığın yetkileri artırılmalı,
icrai bir sorumluluğu bulunmayan cumhurbaşkanlığının yetkileri ise
azaltılmalıdır. Böylece şikâyetçi olunan iki başlı sistemden, tekli sisteme
geçilmiş olacaktır. Türkiyenin ihtiyacı; cumhurbaşkanının değil, başbakanın
güçlendirilmesidir. Bir başka deyişle ülkemizin ihtiyacı; Güçlendirilmiş
Başbakanlık sistemidir. Yani parlamenter sistemin güçlendirilmesidir.
Okutan, parlamenter sistemin güçlendirilmesi için demokratik
hayatın vazgeçilmez unsuları olan siyasi partilerin güçlendirilmesi gerektiğine
işaret ederek, seçim ve siyasi partiler yasasının mutlaka değiştirilmesi ve
demokratikleştirmesi gereğine işaret etti.
MHP
Isparta Milletvekili Nuri Okutan, mektubunu şöyle tamamladı: Kendi hür iradem
ve vicdani kanaatlerim çerçevesinde arz ettiğim görüş, teklif ve kanaatlerimi
bilgi ve takdirlerinize sunar, çalışmalarınızda başarılar dilerim.
MHP
Isparta Milletvekili Nuri Okutanın mektubunun tamamı şu şekilde:
Sayın
Milletvekilim;
Türkiye
bir beka sorunu ile karşı karşıya iken sistem değişikliğine gitmenin bedelinin
ağır olacağı malumlarınızdır.
Bütün
yetkileri kendinde toplamış kişiye başkan ya da cumhurbaşkanı demeniz bir şeyi
değiştirmeyecek, değişen isim dışında hiç bir şey olmayacaktır.
Partili
Cumhurbaşkanı hükümeti kuracak, Partili Cumhurbaşkanı genel başkanı veya üyesi
olduğu parti vasıtasıyla TBMMyi kontrol edecek, Partili Cumhurbaşkanı yüksek
yargı üyelerinin yarısını doğrudan kendi, diğer yarısını da kontrolündeki
parlamentodan seçtirerek atayacak.
İstediğinde
parlamentoyu feshetme, ikinci döneminde erken seçim olursa bir dönem daha aday
olabilme, yürütmeyle ilgili kararname çıkarma gibi daha bir dizi yetkinin
Partili Cumhurbaşkanında, yani tek elde toplandığı bir sistem önerisiyle karşı
karşıyayız.
Önerilen sistem, Tam Başkanlık Sistemine bile rahmet
okutan, kuvvetler birliği sistemidir. Yani bütün yetkilerin tek elde toplandığı
bir dikta rejimidir.
Değerli
Milletvekilim,
Partili
cumhurbaşkanlığı, partinin askeri, partinin polisi, partinin hâkimi, partinin
savcısı, partinin memuru velhasıl partinin devleti sonucunu doğuracağından,
memleket ayrışmaya gidecektir. Böyle bir kutuplaşma ve ayrışma doğal olarak
birlik ve beraberliği zedeleyecek, zihinsel olarak bölünmeye ve parçalanmaya
hizmet edecektir. Birlikteliğimiz zarar görecektir.
Bize
göre bu yeni sistemin adı parti devletidir ve nihayetinde seçilmiş
diktatörlüktür.
Partili
cumhurbaşkanlığı demek, Türkiye için aynı zamanda tek parti dönemine dönmek
demektir.
Pek çok
maddesi değiştirilen 12 Eylül Anayasası, darbenin lideri Kenan Evrene göre
kurgulanmış bir anayasa olduğu herkesin malumudur.
Aslında
bu yüzden 12 Eylül Anayasasında cumhurbaşkanlığı olması gerektiğinden fazla
güçlendirilmiştir.
Bu
husus, politik şahsiyet taşımayan cumhurbaşkanları için pek fazla sorun
olmamıştır. Ancak aktif siyasetin içinden ve parti liderliğinden gelen Merhum
Özal, Merhum Demirel ve Sayın Erdoğan için bunun bir sorun oluşturduğu
ortadadır. Bunu inkâr etmiyoruz.
Parti
liderleri, kendileri başbakanken, cumhurbaşkanlarının yetkilerini çok gördüler,
doğal olarak siyasi temsil ve sorumluluk yetkisinin kendilerinde olduğunu
dillendirdiler ve dolayısıyla çatışma kaçınılmaz oldu. Sonra bu liderler
kendileri cumhurbaşkanı olunca da partileriyle ilişkilerini devam ettirmek,
partilerini yönlendirmek ve yönetmek istediler, ancak bu resmen ve fiilen
mümkün olmadı. Tartışma çıktı.
Sonuçta
Türk siyasetine bir dönem damgasını vuran Anavatan Partisi de, Doğru Yol
Partisi de kurucu liderleri cumhurbaşkanı olunca dağıldı. Bu iki parti
birleşmelerine rağmen erimeyi durduramadılar.
Belli
bir birikimi, misyonu ve kadroyu temsil eden partilerin dağılması, eriyip
gitmesi ve yok olması esasında Türk demokrasisi açısından bir kayıptır. Çünkü
siyasi partiler, çok partili parlamenter sistemin vazgeçilmez unsurlarıdır.
Sayın
Milletvekilim,
Bir
yanlışı daha büyük yanlışla düzeltemeyiz.
1982 Anayasasındaki bir yanlışlığı düzeltmek gerekçesiyle,
yönetim sistemimiz çok daha büyük ve içinden çıkılmaz hale gelebilecek vahim
bir yanlışa sürüklenmek üzeredir.
1982
Anayasasının getirdiği iki başlı sistemi düzeltmenin yolu; Başkanlık veya
partili cumhurbaşkanlığı sistemi değildir. Soğuk savaş şartlarının dayattığı
demokratik anlayışa da götürmek değildir.
Bu iki
yol da Türkiyeyi seçilmiş diktatörlüğe ve çöküşe götürür.
Çözüm;
1982 Anayasasının cumhurbaşkanına verdiği yetkilerin azaltılmasından
geçmektedir.
Bugün
Türkiyede öncelikle yapılması gereken, cumhurbaşkanlığı makamının yürütmeye ve
icraya ilişkin yetkilerini sınırlandırmak, cumhurbaşkanını devletin birlik ve
beraberliğini artırıcı, koordineyi sağlayıcı ve daha çok temsil görevlerini
yapan bir konumda, cumhurun reisi konumunda tutmaktır.
Dolayısıyla
başbakanlığın yetkileri artırılmalı, icrai bir sorumluluğu bulunmayan
cumhurbaşkanlığının yetkileri ise azaltılmalıdır.
Böylece
şikâyetçi olunan iki başlı sistemden, tekli sisteme geçilmiş olacaktır.
Türkiyenin
ihtiyacı; cumhurbaşkanının değil, başbakanın güçlendirilmesidir.
Bir
başka deyişle ülkemizin ihtiyacı; Güçlendirilmiş Başbakanlık sistemidir. Yani
parlamenter sistemin güçlendirilmesidir.
Bu
yapıldığı takdirde, Sayın Cumhurbaşkanının tekrar partisinin başına geçip,
millet seçtiği sürece Başbakan olarak ülkesine, milletine ve partisine hizmet
edebilmesi pek ala mümkündür. Bu sistemde, ek olarak süre ve dönem sınırlaması
ve kısıtlaması da bulunmamaktadır.
Böylece
demokrasilerde olması gereken görev, yetki ve sorumluluk denkliği tesis
edilmiş; yasama, yürütme ve yargının birbirini kontrol etmesi temin edilmiş ve
nihayet çok partili parlamenter demokratik rejim de yerli yerine oturtulmuş
olacaktır.
Türkiyenin
ihtiyacı olan, öncelikle yapılması gereken ve gerçek çözüm Güçlendirilmiş
Başbakanlık, yani parlamenter sistemidir.
Diktatörlüğe
kapıyı kapatmak, idareyi işler hale getirmek, devlet aklını ortaya koyabilmek
ve millet vicdanını rahatlatmak için; cumhurbaşkanı partiler üstü ve tarafsız
olmalı, başbakan da icrai manada gerekli tüm yetkilere sahip olmalıdır.
Ayrıca
Güçlendirilmiş Başbakanlık sisteminin kalıcı bir şekilde hayata geçirilebilmesi
için, sistemin temeli olan siyasi partilerin güçlendirilmesi ve parti içi
demokrasinin işletilmesi şarttır.
Bu
manada çok partili parlamenter demokratik rejimin teminatı olan siyasi
partilerin korunması, geliştirilmesi ve yaşatılması için gerekli tedbirler de
bir an önce alınmalıdır.
Partiler
öncelikle kendileri demokratik olmalı, demokrasiyi özümsemeli ve demokratik
rekabet ve yarışma kanallarını sürekli açık tutmalıdırlar.
Bu bakımdan öncelikle seçim ve siyasi partiler kanunları
değiştirilmeli, partiler demokratikleştirilmeli, seçmen iradesi bütün
renkleriyle parlamentoya yansımalı, milli irade tam anlamıyla tecelli
etmelidir.
Değerli
Milletvekilim
Tarih
bir nehir gibidir, hep ileriye doğru akar.
Tarihi geriye doğru akıtmaya çalışmak, bir nehri geriye
akıtmaya çalışmak gibi beyhudedir.
Türkiyede bugün demokrasi, insan hakları, özgürlükler,
adalet ve hukuk devleti açısından büyük bir geriye gidiş söz konusudur.
Ancak
tarih hükmünü icra edecek ve geriye gidişten dönülecektir. Buna yürekten
inanıyorum.
Devletimize
ve ülkemize çok pahalıya patlamadan bu yanlıştan dönülmelidir.
Yoksa
her halükarda Türkiye demokrasiye, özgürlüklere, insan haklarına, adalete ve
hukuk devletine kavuşacaktır, ancak beyhude bedeller ödenmiş olacaktır. Yanlış
hesap Bağdattan dönecektir.
Ancak
dileğim bunun yanlış yollara saparak, zaman kaybederek ve ağır bedeller
ödeyerek değil, yol yakınken gerçekleşmesidir.
Kendi
hür iradem ve vicdani kanaatlerim çerçevesinde arz ettiğim görüş, teklif ve
kanaatlerimi bilgi ve takdirlerinize sunar, çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Selam
ve saygılarımla.