SAYIŞTAY RAPORU...! "KAMU VİCDANI"...! ECRİ MİSİL...!

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,SAYIŞTAY RAPORU...! "KAMU VİCDANI"...!  ECRİ MİSİL...!
Haberin Tarihi: 28.10.2014 09:58:00 - Okunma Sayısı:1559 defa okundu.

SAYIŞTAY RAPORU…!  “KAMU VİCDANI”...!  ECRİ MİSİL …!

 

“Doğa hepimizi doyurma yeter, ama hırslarımızı değil..”

                                                                                              Gahndi

 

Tabiat ve ormanların daha genel anlamda çevrenin korunması kamu vicdanında ilgili makamların sürekli ilgi ve desteğini gerektiren bir değer olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle devlet bu konuyla ilgili yasalar çıkarmış ise, ekonomik zorunluluklar ve mülkiyet hakkı gibi bazı temel haklar, çevrenin korunmasıyla ilgili değerlendirmeler karşısında öncelikli olmamalıdır. (Türkiye Rimer ve diğerleri davası 18257/04 )   

      "Deniz, tabii, suni göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan sahil şeritlerinin doğal ve kültürel özelliklerini gözeterek, koruma ve toplum yararlanmasına açık, kamu yararına kullanım esastır" denilmesine ve kıyı alanlarının korunması ve kamu yararına kullanılması yasalarla belirlenmiş olmasına rağmen, kamu yararının öne çıkarılarak bu alanların yoğun kullanımı-“yapılaşmaların adeta “kişi yararına” dönüşmesi”, kıyıların korunmasını sağlamakta yetersiz kalındığını, her yerde adeta “alışkanlık” halinde süregeldiği görülmektedir. Bu durum; Türkiye’nin en kapsamlı ‘Kıyı Raporu’nda da belirlenmiştir. Sayıştay’ın raporuna göre; kıyılardaki kaçak ve çarpık yapılaşmada sadece özel kişilerin değil devletin de rolünün  var.” olduğu belirtilmektedir.

 

“ KAMU YARARI” , DOĞAL  ALANLARI-

 GÜZELLİKLERİNİ YOK  ETMEMELİ(!)…

            T.C. Anayasasının 43.maddesinde “Kıyılar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir ve kanunla düzenlenir “ der. Bu kanun, hiçbir zaman kamu yararını “kişi yararına yapıya “ dönüştürün demez… Bu alanlara yol yapılmasında da sınırlar vardır ve bu sınır, yoldan sonra kişisel yapılanmaları yasaklamaktadır. Doğal alanların yıllarca adeta “kemirilerek” yavaş yavaş oyulmasına, bakımsızlaştırılıp atık alanına dönüşmesinden sonra, temizleme girişleriyle,  yapı için arsa üretilmesine izin vermemektedir… Korunun, ormanın, sit alanını, gölün korunması gereken sınırları belidir… Bellidir de? Koruluk, deniz, göl vd doğal alanların kıyılarındaki işgal sadece haksız kullanım değil, çoğu zaman kıyının doğal yapısını da bozan eylemleri oluşturmaktadır.   Yollara, yol eklenmemeli, heyelan oluşturacak alanlara bina yapılmamalı, yenileri eklenmemeli…  Yaslar uygulanmalı… Kıyı ihlallerinin adeta” artmasına zemin hazırlayan”;

             *Doğal ve yapılaşma için tehlike arz eden alanların (heyelan-dere yatağı- deniz –göl kıyısı vb.), yapılaşmayı belirleyen kıyı kenar çizgisinin (koruma alan sınırları-özel hüküm sınırları…) tespitinin tam yapıl-a-mamasına,

*İşgallerin artması, bu alandaki denetimin yetersizliğine,

            *Kıyıların planlanmasıyla ilgili karar verici çok sayıda kurumun birbirleriyle anlaşamamasına,

            * Nasıl olsa af çıkar bakışıyla,  İhlalleri tespit edilen yapı ve uygulamalara “ecrimisil uygulaması” yetersizliği ve ecri misilde siyasi- popülist yaklaşımlarına izin verilmemelidir.

 

 ECRİ MİSİL “AF DEĞİL” ;

ÇAYDDIRICI OLMALIDIR….

   Ecri misil; devletin –hazinenin tasarrufunda bulunan taşınmazların,  gerçek veya tüzel kişilerce işgal veya tasarruf edilmesi (yasal olmayan) sebebiyle alınan paradır. Ecri mislin uygulanması ve miktarında caydırıcılığın olmaması bu alanların yeterince korunamadığının ya da gelir elde etmek amacıyla işgallere göz yumulduğunun bir göstergesi olarak algılanmaktadır…

    Deniz, göl, koruluk vb. doğal alanların kamu yararını öne sürülerek yapılan ihlallerin politik bakışla, “yap cezasını parayla ödersin”  zihniyetiyle yok edilmemelidir. Para karşılığında doğal alanlar beton alanlara dönüştürebilirsiniz fakat ne kadar para harcasanız,  “yıkılan doğal alanları geri getiremezsiniz.  Elbette yapıya ihtiyaç vardır ama bu “yamalı” yapılaşmalarla, doğal alanları işgalle” olmamalı… Bu konuda 50-100 yıla, geleceğe yönelik kent planlamaları yapılmalıdır… Günü yaşamak, para her şey değildir… Gelecek kuşakların emanetçisi olarak koruluklarımıza, gölümüze, kentimize sahip çıkma bilincine sahip çıkmamız gerekli... Zaman çok hızlı geçmekte, yarınki pişmanlıkların, keşkelerin geri dönüşümü ve telafisi olmuyor…   “Doğa hepimizi doyurma yeter, ama hırslarımızı değil..”

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap