Depremin Depreştirdikleri (9. Bölüm)

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,Depremin Depreştirdikleri (9. Bölüm)
Haberin Tarihi: 13.4.2023 12:01:45 - Okunma Sayısı:1635 defa okundu.

Hüseyin KIYMIK Yazdı

Depremin Depreştirdikleri (9. Bölüm)

Selim:

- Hocam deprem konusunda sizi çok heyecanlı görüyorum..

- Nasıl heyecanlı olmam Selim. Kaybolan canları, yok olan malları düşündükçe heyecanlanmamam mümkün değil. Hal ve hareketlerimizle ne dünya işlerimizi becerebiliyoruz ne de ahirete ait görevlerimizi hakkıyla anlayıp yapıyoruz. Buda yetmiyormuşçasına birde suçları bir birimize atıyoruz. Daha da olmadı kader diyerek haşa Allah'ı suçlamaya kalkıyoruz..

Elbette takdir-i ilahi de peki sen neden tedbirlerini almıyorsun? Hiç tevekkülsüz tedbir olur mu? Tevekkül; sebeplere baş vurduktan sora neticeyi Allah'a bırakmak ve Ona teslim olmaktır. Sebeplerine başvurmayı Rabbin sana emrederken neden bu tekvini emirlere kulaklarını tıkıyorsun? Ayrıca sen Allah'ın bir kulusun, imtihan olunmaktasın, hedefinde ebedi bir saadet var.

Rabbim sana sayısız nimetler vermiş bu nankörlük niye? Sen Kuran'ı hiç okumuyor musun? Azgınlaşan kullarını nasıl helak ettiğini hiç duymadın mı?  Neden yardımı Allah’tan değil de başkasından bekliyor ve onlara minnet ederek şirke giriyorsun?  Kur'anında açıkça belirttiği emirlerini yapmadığın gibi birde karşı çıkıyorsun?

Bir insan olarak tüm bunları düşündükçe, aklımı da bu yönde kullandıkça ve yapılanları sorguladıkça heyecanlanıyorum. Kusura bakma! Birazda ben içimi boşalttım. Selim:

- Hocam bir kaç sorum daha olacaktı.

- Buyurun seni dinliyorum..

- Madem bu zelzele musibeti, hataların neticesi ve günahların karşılığıdır ve bir keffaret-iz zünuptur, tamam anladım da peki hiç günahsız, yüz binlerce masumların, günahsızların suçu ne? Neden onlarda diğer suçlularla birlikte yanmaktalar, Allah'ın sonsuz adaleti olduğunu söylüyorsun, peki bu duruma Allah'ın adaleti nasıl izin veriyor?

-  Selimciğim! Rabbimiz Kur'anın da derki: '' Bir bela ve musibetten çekininiz ki geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları da yakar'' Daha öncede söylediğim gibi, bu dünya bir imtihan meydanıdır. Hakikatlerin biraz perdeli kalması gerekir ki bir mücahede olsun, böylelikle iyilerle kötüler bir birinden ayrılsın.

Bu tür musibetlerde masumlara bir zarar gelmezse imtihanın imtihan olma özelliği ortadan kalkmış olur. Ebu Cehil'de ebu Bekir'de ikisi de insan, ama o imtihan neticesinde biri ebu Bekir en yüksek makama çıkarken, diğeri ebu Cehil ise en alt dereceye düşüyor. Selim:

- Peki hocam! Diğerleriyle birlikte felakete uğrayan o masumlara Rabbimizin bir merhameti yok mu?

- Olmaz olur mu Selim, elbette var. Yok olan tüm fani malları bakileşiyor. Ve onlar hakkında makbul bir sadaka hükmüne geçiyor.. Fani hayatları da baki bir hayatı netice veren manevi şehitlik makamı kazanıyor ve ebedi bir saadeti elde ediyor. Bu öyle bir kazanç ki dünyanın tüm malı mülkü ve saltanatı bu hazinenin yanında hiç kalır.

- Hocam, bazılarımız büyük hatalar içerisinde bulunuyor ve büyük günahlar işliyoruz. Bunların yüzünden umum zarar görüyor ve bela umuma geliyor, neden?

- Umumi musibet ekserin hatasından ileri geliyor. Çünkü insanların pek çoğu zalim şahısların yaptıklarına fiilen veya taraftar olarak ya da ona bir şekilde manen destek olarak onların zulümlerine ortak oluyorlar. Dolayısıyla umumi musibete sebep oluyorlar.

- Hocam! Bizi diken üzerinde bırakan bu deprem fırtınasına ve artçılara ne diyorsun? İnsanlar korkudan uyuyamıyor?

- Demek millet daha tam uyanmadı. Baksana bazı televizyonlara ve basın organlarına; eğlence programlarına hemen tekrar başladılar ve çirkin yayınlarına döndüler. Pisliklerini ve çirkinliklerini ellerindeki imkânlarla her tarafa yayıyorlar. Böyle bir depremden sonra ve mübarek üç aylarda böylesine yayınları herhalde bu korku azabını vermeye devam ediyor.

- Hocam! Dini hayatı yaşamada en geri sadece bölgenin insanları mı, başka şehir ve bölgeler yok mu? Birde neden Müslüman bile olmayan memleketlerin başlarına bu tür felaketler gelmiyor da bizim gibi gariban Müslümanların başına geliyor?

- Sende biliyorsun ki ağır ceza mahkemeleri genelde büyük yerlerde olur. Küçük cezalar içinde daha hafif mahkemeler küçük yerlerde bulunur. Öyle suçlar var ki çok ağır cezalık. Dünya mahkemelerinde verilmesi mümkün değil. Büyük yere yani ahrete bırakılıyor. Büyük mahkemelerde cezaları görülecek. Herkes küçük-büyük tüm amellerinin karşılığını görecek. Şimdilik sadece tehir var. Yoksa cezaların verilmemesi gibi bir durum söz konusu değil. Demek ki Müslümanların suçları diğerlerine göre daha hafif kalıyor ki dünyada cezaları verilerek temizleniyorlar.

Müslüman bir ülkenin bazı yerleşim yerlerinde depremin olması ise, oralarda imanın muhafızları ve İslamiyetin hamileri az oldukları, görevlerini layıkıyla yapmadıkları için özellikle oralarda oluyor. Veya hataları daha az olmaları yönüyle temizlenmeleri için bu bela başlarına geliyor.

Netice: Bu tür hadiselerin ehli imanı hedef alması ve onlara bakması ise Rab'bımız biz Müslümanları gafletten uyandırmak, vazife-i asliyelerine döndürmek, namaza- niyaza uyandırmak için sarsıyor ve yeryüzü de titriyor.

- Hocam, çok teşekkür ediyorum. Bu sohbetler beni adeta hayata döndürdü. Siz benim sadece bedenimdeki hastalığı değil çok daha önemlisi olan ruhumu da tedavi ettiniz.

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap