MÜJGAN (23)

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,MÜJGAN (23)
Haberin Tarihi: 1.12.2017 09:55:00 - Okunma Sayısı:1633 defa okundu.

MÜJGAN (23)

Eğirdir’de Bir Aşk Hikayesi

(23)

                Müjgan hem doğumu, hem Şemsettin’i beklemekteydi ama bu sefer acelesi yoktu.

                Her şey zamanı gelince olacaktı.

                Bir gece sabaha karşı kapının çalındığını duyunca bildi kimin geldiğini. Anneler de, halayıklar da duydular. Herkes kuş uykusundaydı, her an doğumu bekledikleri için.

                Kimse kapıyı açmaya kalkmadı. Müjgan’a bıraktılar bu işi, kimin geldiğini bildikleri için.

                Üstüne bir atkı alıp, lamba elinde merdivenlere koştu. Kocaman karnıyla inebildiği kadar hızla inip koca kapının kalın sürgüsünü çekti.

                Şemsettin karşısındaydı. Gördüğünden biraz şaşkın, biraz memnun, gülerek Müjgan’a baktı. Müjgan elde olmaksızın ellerini karnına götürdü, kapatmak, korumak veya belki de göstermek ister gibi.

                Onun bu haline kahkahalarla güldü Şemsettin.

                “Çek elini karnından, bırak göreyim şu haşmetli halini.”

                Müjgan’ı seyretti. Omuzlarından tuttu, yavaşça çevirdi onu, her tarafını görmek istercesine. Müjgan, Şemsettin’in  kendisine gösterdiği ilgiden memnun, yaslandı ona. Şemsettin onu dudaklarından öptü sıcacık, yumuşak sert, pespembe, öpülmeyi özlemiş dudaklarından.

                Koluna girdi. Yavaş yavaş beraberce merdivenleri çıktılar.

                Kulağına:

                “Hamilelik sana inanılmaz yakışmış, yaramış. Nasıl oluyor da sen hayatının her yeni başlangıcında bir başka güzel, bir daha güzel olmayı beceriyorsun. Her gelişimde bıraktığımdan daha güzel buluyorum seni.”

                Cevap beklemedi, alamayacağını bildiği için.

                Merdivenleri bitirip koridora geldiklerinde Güllüşah belirdi kapısının önünde. Şemsettin anasının önce ellerinden öptü, sonra kucakladı candan. İkisinin de gözleri cıvıl cıvıldı sevinçten.

                “Babası gibi” dedi Güllüşah kendi kendine, “babasının gözleri de böyleydi Küçük Hanım’ın hamile olduğunu duyduğunda.

                Boyalı çiftliğinin yanıp yok olmasına rağmen, yenildi içildi ağanın evinde. Güllüşah yine geçmişine daldı. Ne acılar çekmiştim, yapayalnız odamda kendi başıma. Bütün vücudum sızlardı sanki, çok ıstırap çektim o sıralar. O zaman anladım zavallı Vesile Hatun’a yaptığımı, yaptığımızı. O nazik, kibar kadın, dayanamadı da olanlara, göçtü gitti bu dünyadan. Sonra da ben aldım nasibimi ikinci plana düşmeden.”

                “Nerelerdesin yine anne? Yine daldın uzaklara halbuki ben buradayım” dedi Şemsettin.

                Güllüşah irkildi, kendine geldi.

                “Rıza gelecek bu sefer, bunu adım gibi biliyorum.”

                Şemsettin duyduğundan memnun;

                “İnşallah, sen öyle diyorsan öyle olur.”

                Küçük Hanım göründü öbür kapıdan. Onu da kucakladı Şemsettin, elini öptü.

                Müjgan’ı elinden tuttu, hep beraber mutfağa yürüdüler.

                Müjgan kocasına, bir sade kahve isteyip istemediğini sordu.

                “Evet, beni uyanık tutacak bir şeylere ihtiyacım var, bir sade kahve fena olmaz.”

                Müjgan herkese kahve yaptı.

                Sonra herkes odalarına çekildi.

                Müjgan kocasıyla ve karnındaki bebeğiyle ilk defa yalnızdı, mutluydu Şemsettin’in yanında yatarken.

                Birkaç gün sonra sancılar başladı sabahla birlikte.

                Ebenin ve kayınvalidelerin yardımıyla doğum gerçekleşti.

                Topaç gibi bir oğlan doğdu.

                Rıza…

                Müjgan mutlandı, huzur buldu.

                Şemsettin loğusa odasına geldi. O da mutlu, gururlu.

                Müjgan büyük bir aşkla, şükranla kocasının gözlerine baktı. Onun da mutluluğunu gördü gözlerinde, daha da mutlu oldu. Şemsettin, yattığı karyolaya geldi, yorganı itip yer açtı kendine ayak ucunda. Müjgan yer verdi ona biraz öbür uca çekilip.

                Oturmadan Müjgan’a uzandı, önce avuç içlerinden sonra alnından öptü. Müjgan da sarıldı ona:

                “Evet, işte sana oğlan da doğurdum, hiç gitme artık” diyemedi.

                Bebeği verdiler Şemsettin’in kucağına. Şefkatle baktı oğluna:

                “Hoşgeldiniz Rıza Efendi, sefalar getirdiniz, hayatımıza şeref verdiniz, hayırlar uğurlar getirdiniz.”

                Rıza bebek ağlamaya başladı.

                “Acıkmış olabilir, ver de emzireyim.”

                Müjgan kucağına aldı, bebeğini, ipek geceliğinin yakasından sütten kabarmış tazecik memesini çıkarıp bebeğinin ağzına dayadı.

                Büyük bir hırsla sarıldı Rıza memeye.

                “Ağzının tadını şimdiden biliyor” dedi Şemsettin.

                Loğusalık günlerinin tadını tam manasıyla çıkardı Müjgan. Rıza Efendi’nin gelinine hısım akraba, tanıdık ve arkadaşlar tebrike geldiler günlerce.

                Kimi loğusa odasına alındı, loğusa şerbeti ikram edildi, kimine de sadece misafir odasında annelerle oturmak nasip oldu.

                Müjgan’ı kırk gün yataktan çıkarmadılar.

                Bugünlerin en güzel tarafı Şemsettin’in yemeklerini daima Müjgan’ın odasında yemesi ve Rıza’nın meme emmesini seyretmesiydi.

devam edecek

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap