MÜJGAN (25)

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,MÜJGAN (25)
Haberin Tarihi: 4.12.2017 10:10:00 - Okunma Sayısı:1420 defa okundu.

MÜJGAN

Eğirdir’de Bir Aşk Hikayesi

(25)

                Rıza’yı aldılar elinden öğleye doğru, zorla.

                “Bu nasıl gidiş böyle yavrum, haber bile vermeden, hasta bile olmadan. Böyle birdenbire çekip gitmek olur mu?”

                “Şemsettin” diye inledi. “Rıza’m” diye inledi Müjgan.

                Hiç biri cevap vermedi.

                “Şemsettin, neredesin?”

                İçeriye tanıdığı, tanımadığı insanlar girdi, anlamadığı şeyler söylediler.

                Seçemedi onları, hiç kimseyi istemedi.

                Müjgan’a sokuldu Fadime ana yavaşça. Kucakladı yaslı yavrusunu, hiçbir şey söylemeden, sakin sakin saçlarını okşadı, salladı kucağında…

                Acılarının içinden bir süvari çıktı o an, elindeki uzun mızrağı hız alıp attı. Mızrak Müjgan’ı delip geçerken takılı kaldı kalbinde;

                Bir ucunda Rıza bebek, diğer ucunda Şemsettin, sanki gıncırdağa biniyorlar, bir bebek havada bir Şemsettin, Müjgan’ın etrafında döndüler.

                Müjgan ikisine de yetişmeye çalıştı ama kaskatı, aralarında kıpırdayamadan durdu ortada.

                Hep beraber ayrılığın acı, tuzlu şarkısını söylediler, ama herkes kendi başına.

                Mızrağın girip çıktığı yerden akan kanlar kırmızı değil saydamdı. Ayaklarının dibinde göl oluşturdular. Morlu sarılı zambaklar başlarını çıkardılar bu gölden, onları toplayıp bebeğine vermek istedi Müjgan. Rıza Mavi pembe bir buluta binmiş el salladı gülerek geride kalanlara.

                Bulutlar alıp götürdüler Rıza bebeği. Denge bozulunca Şemsettin yere düştü, kalkıp koştu bebeğin ardından. O koştu, bebek kaçtı. Müjgan’sa ikisinin ardından; sonunda ikisi de yok oldu gözden. Dalgalar üstüne üstüne geldi Müjgan’ın.

                “Boğulacağım, boğuluyorum Şemsettin, Rıza kurtarın beni, beni de alın yanınıza”

                “Sakin ol” dedi başucundaki ses, “gidenle gidilmiyor.”

                “Gittiler, uçup gittiler, Şemsettin’im, bebeğim, mutluluğum, hep bir olup…”

                Mızrak hala sallanmaktaydı kalbinde. İki ucu boştu artık. Sonunda, Fadime ananın kadife gibi şefkat dolu sesi çıkarıp aldı mızrağı:

                “Başa gelen çekilir bebem” dedi ana, yürekten, paylaşıcı.

                Sıcacık kucağında, koynunda salladı bebesini uyutuncaya kadar.

                Sayıklıyordu Müjgan ara sıra:

                “Gittiler”

                Fadime ana şefkatli tasdik ediyordu

                “Evet yavrum, gittiler.”

                Günlerce kovaladı onları Müjgan; yaklaşamadı bile onlara.

                Acının kendisi olup çıktı haftalarca, aylarca.

                Acıların dayanılmaz olduğu bir gece, yine sularda yüzdü.

                Müjgan, yine zambaklar başlarını çıkardılar sudan.

                Bu sefer pembeydi renkleri zambakların.

                Topladı zambakları kucak kucak.

                Topladıkça yenileri çıktı.

                Yatak yaptı bebeğine onlardan, yorgan yaptı, sardı sarmaladı bebeğini.

                Bebeği konuştu ona:

                “Anam” dedi. Ben varım ve de yaşıyorum, beni sevdiğin müddetçe. Sevmediğimiz, sevgisini yitirdiğimiz insanları kaybederiz, onlar yok olur dünyamızdan. Sevdiğimiz her şey yaşar kalbimizde. Sadece onun dışında kalanlar ölüdür. Bunun bilincine var. Sevginin bilincine var. Acıları, karanlıkları yarıp yok eden tek çare, tek ışık, sevgi, yas yüreğini kaplamaya başladığında beni sevdiğini hatırla, “Seni Seviyorum” de. Göreceksin her şey değişecek. O zaman sen kendinin farkına varacaksın, diğerlerinin farkına varacaksın, sevginin gücünün farkına varacaksın.”

                Müjgan, inandı bebeğine.

                Öyle de yaptı.

                Acılar kapıyı çaldığında, her seferinde

                “Seni Seviyorum Rıza. Seni seviyorum Şemsettin” de dedi.

                Günlerce, gecelerce, binlerce kere yavaş yavaş kalbi yumuşadı, gevşedi, sıcacık sevgi, acıyı yası kovdu, genişledi, büyüdü, yer kalmadı kalbinde yasa, karanlığa.

                Büyük acılar biler insanı, öğütür, inceltir, ovar parlatır, yasları yakar kül eder, paklar, temizler, ruhumuzu yeniden yoğurur; tertemiz ve saf yeniden dünyaya getirir.

                Sevgi acıyı yener.

                Hiç yok olmayanı yeniden keşfetmişti Müjgan.

                Bir daha Rıza’nın ölümünden hiç bahsetmedi , kimseyle bu hususta konuşmadı.

                Bir sabah yeni doğmuş gibi taptaze, tertemiz çıktı odasından.

                “Selam” dedi. “İşte ben yine buradayım.”

                Ve hiçbir şey olmamışçasına günlük işlere daldı, şaşkınlıklarını gizlemeye çalışan dört göz önünde.

                Sevgi dolu, mutlu, sıcacık yaz günleri gibiyken, buz gibi karlı, donlu günlere dönüşen hayatını idame ettirebilmek için, bu hüzünlü, zor, hasretli yaşamın da gizemli güzellikleri keşfetmesi, onlardan da tat almayı öğrenmesi gerekmişti Müjgan’ın.

devam edecek.

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap