EKMEK ELDEN SU GÖLDEN

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,EKMEK ELDEN SU GÖLDEN
Haberin Tarihi: 15.1.2024 09:57:59 - Okunma Sayısı:1763 defa okundu.

Zafer Karaer yazdı...

EKMEK ELDEN SU GÖLDEN

     Eğirdir Gölünün bugünkü duruma gelmesi, kurumaya yüz tutması ile ilgili bugüne kadar yazılarımda belirttiğim gerekçeler arasında, yarını düşünmeden sadece bugünkü çıkarlarımız uğruna, yer yüzü akar sularının hesapsız, ölçüsüz ve her şeyden önemlisi EKO SİSTEM DEĞERLERİNİN göz ardı edilerek; akışının önü kesilmesi, akış yönünün değiştirilmesi veya bir alanda tutsak olması nedeniyle göle kavuşamaması, dolayısıyla gölü besleyememesi ilk sıralardaydı.. Tabii bu engellenmeler her şeyin üstünde gibi gösterilen, kamu (seçilmiş kişi veya şirket!!) yararı adı altında kimi elektrik enerjisi üretmek için hidro elektrik santralleri (HES) olarak, kimi tarım arazisini sulamak için baraj ve göletler olarak, kimi de özellikle balık yetiştirmek için balık çiftlikleri olarak karşımıza çıkarlar.. Ancak burada kamu yararından da öncelikli olması gereken DOĞA yararı unutulmaktadır.. Tabiatta var olan doğal denge hiçbir zaman bozulmamalıdır.. Çünkü doğa, her kaybettiği değerinden çok daha fazlasını, farklı şekilde değer olarak; ürün, mal, mülk, en önemlisi CAN kaybı olarak gerçek anlamdaki kamu(=HALK)dan geri alır, bu doğa kanunudur.. Bu kanunun ceza hükmünün infazı, son zamanlarda artarak, suçun şekline göre seller, fırtınalar, heyalanlar, tsunamiler, obruklar, hatta depremler şeklinde yaşanmış, on binlerce insanımız ölmüş, binlerce evimiz yıkılmış, tonlarca ürünümüz kaybedilmiş, ancak hiç ders alınmamış; yine göller kurumaya, yine dereler, çaylar, ırmaklar akıtılmamaya, yine ormanlar yakılıp, yıkılmaya tahrip edilmeye, yine denizler doldurulmaya, yine yer altında su, mermer ve maden yer yüzüne çıkarılmaya, her türlü zararlı atık ve artıklar doğayı kirletmeye, doğal dengeler gözetilmeksizin, hiç hesaplanmadan alt-üst edilmeye devam edilmiş.. Bakalım!! Bu vurdumduymazlık nereye, ne zamana kadar sürecek.. Korkarım ki; çok yakın bir zamanda (en fazla 2050’ye kadar), geriye dönüşü olmayan kayıplar nedeniyle, böyle değer kaybına uğramış bir çok yer, yaşam alanı olmaktan çıkacaktır.. O zaman gelecek nesiller bizleri rahmet ve saygıyla anmayacaklardır, herhalde!!..

     Bu girizgâhtan sonra Eğirdir Gölünü besleyen AKARSULARIN kamu yararına(!) AKMAZSU haline dönüşümünde ilk sırada HES’lerden bahsetmek istiyorum.. Bugün itibarı ile, elektrik üretme adına 10’u işletilen, 1’i ön lisans almış ve 1’i planlanan olmak üzere 12 hidro elektrik santralı(HES) (4’ü 2000 öncesi; 1’i, 2011; 5’i 2016-2018) mevcut.. Bunlardan 2’si ise; susuzluk çeken, kuruyan gölden direk, güya gölün yararına havalandırılması kılıfıyla (Aslında yarım adanın tekrar adaya dönüşmesi ile bahsedilen havalandırma ve suyun devri daimi, hiç su kaybetmeden kendi içinde tamamlanabilir.. Şayet ada ile irtibat kurulmak istenirse çelikten bir köprü ile bu sağlanabilir) kilometrelerce uzağa pompalarla su basılarak enerji üretiliyor olması, çok garip.. Diğer bir gariplik ise; 2011 ve bilhassa 2016 dan sonra devreye giren ve girecek olan HES lerin tamamı 10MW tan fazla üretimde alması gereken eko-sistemle ilgili tahripleri gündeme getiren, eko-sistem sorgulayıcısı Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunu almamak için 10 MW tan düşük elektrik üretmeleridir.. Bilindiği gibi 2010 dan itibaren hepsi özelleştirilen santrallerin sahibi üreticilerin devletten kredi, teşvik alması, üretilen elektriğin devlet tarafından satın alma garantisi, çok yıllık özelleştirilmeleri hes leri cazip hale getirmiş olup, haliyle hedef daha fazla kazanmak için daha çok üretim olduğundan göle su gitmiyormuş veya gölden su çok fazla barajlara basılıyormuş, dolayısıyla göl kuruyormuş, eko sistem mahvoluyormuş çok fazla umurlarında olmadığından, bugün göl ve çevresi bu halde…

     HES ler kadar gölün ve göl havzasının bu hale gelmesinde rol oynayan diğer bir konu; hesapsız ölçüsüz, eko-sistem dengeleri adına, çevre ve önemi düşünülmeden, göle giden küçüklü büyüklü akarsuların önü kesilerek 19 baraj (Barajlardan sadece 2’si 2000’li yıllardan önce, 6’ı 2001-2012; 11’i 2016-2019 arası); 26 gölet (13’ü 2000 yılından önce; 5’i 2002-2013; 5’i 2016-2018) yapılmıştır.. Burada da yine eko-sistemle ilgili tahripleri gündeme getiren, eko-sistem sorgulayıcısı Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu almamak için, baraj ve göletlerin hacimleri 10 milyon m3’ün altında olmasına dikkat edilmiş, sanki böylece Eğirdir Gölünün beslenmesi engellenmemiş, akarsuların suladığı havza sulanmış olacaktı(!).. Ancak durum tamamen tersi olarak göl kurumakta, göl havzası da kuraklığa bağlı olarak çoraklaşmaktadır.. Ancak tarım alanlarını sulayanların hedefleri, haliyle daha fazla kazanmak olduğu için, göle su gitmiyormuş dolayısıyla göl kuruyormuş veya akarsu havzaları verimsizleşiyormuş,  eko sistem mahvoluyormuş çok fazla umurlarında olmadığından, bugün göl ve çevresi bu halde…

     Evet; gerek HES ler, gerekse baraj ve göletlerin ekolojik tahribatı yetmiyormuş gibi; ÇED raporlu 22’si baraj ve göletlerde, 54’ü akarsularda 76 balık çiftliği de, bu ekolojik yıkıma,  yetiştirilen balıkların ölümleri, çeşitli atık ve artıkları, beslenme yemlerindeki kimyasallar ve zararlı bileşenler, hastalıklarda kullanılan çeşitli ilaçlar, baraj, gölet ve akarsuların sularını kirleterek katılırlar.. Ayrıca istenmeyen balık türlerinin üretilmesi,  çiftlik balıkları hastalıklarının salgına dönüşmesi ile yerli balıkların, hatta balıklardan insanlara geçen bazı hastalıklara insanların yakalanma ihtimali olduğu unutulmamalıdır..

     Yukarıda hep kamu (=HALK) yararına olarak işletmeye açıldığı ifade edilen kuruluşların, gerçekte gölün doğasına da, çevresinin doğasına da zararlı olduğu; gölün ve havzanın bugünkü haline bakarak anlaşılmaktadır.. Peki!! Kimin yararınadır?? Bunun ceva bı bellidir.. Ne yazık ki!! Biz, suyu doğru yönetemiyoruz, doğru kullanmıyoruz.. Buna karşılık yanlışı doğru yapmak için yasal zeminler oluşturmada üstümüze yok!! ÇED için HES lerde 10MW üstü, baraj ve göletlerde 10 milyon m3 üstü ne demek.. Oysa suya ve oluşturduğu çevreye gerekli değeri verseydik, 1 MW tanda, 1 milyon m3 den de ÇED raporu isterdik, bu raporun mutlaka bir metodolojiye dayandırılması gerekmekte, bugün olduğu gibi envanter temelli değil, Peyzaj Analizleri, Ekolojik Risk Analizleri ve Duyarlılık Analizleri titizlikle yapılarak hazırlanan bir rapor olmalıdır!!.. Bütün bunlardan da anlaşıldığı gibi; göllerin, suların, çevrenin, yani doğa nın sağlıklı sevk ve idaresi, kullanılması için sağlam ve metodolojik hazırlanmış çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporuna ihtiyaç vardır.. Bir de “ekmek elden SU GÖLDEN” deyişinin oluşturduğu faydacılık, bedavacılık zihniyetinden kurtulmalıdır!! Yoksa; Bakınız! göllerimize, bakınız! akarsularımıza ve bakınız! Çevreye sizi ne kadar mutlu ediyor??

     Selam sevgi ve saygılarımla.. Prof. Dr. Zafer KARAER 

 

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap