Boğazova'da Elma Bahçeleri Kuruyor
“KÖYLÜ KAN AĞLIYOR”
Eğirdir’in bereketli Boğazova Ovası, yıllardır Türkiye’nin en kaliteli elmalarını yetiştirerek ülke ekonomisine can veren bir tarım merkezi oldu. Ancak bu yaz, bu bereketli topraklarda derin bir sessizlik var. Bahçelerdeki elma ağaçları, dallarında yeşil yapraklar yerine kuruyan gövdeleriyle birer ağıt yakıyor. Yılların emeği, göz göre göre kuraklığın pençesinde yok oluyor.
Serpil Köyü’nde gezerken insanın içini sızlatan bir manzara var. 20-30 yıllık elma ağaçları sararmış yapraklarıyla toprağa düşmüş, dallarındaki meyveler kurumaya başlamış. Toprak kavrulmuş, kanallar susuz, rüzgar bile umutsuz bir kuruluk taşıyor. Çiftçiler gözyaşlarını gizlemeye çalışıyor ama elleri boş, gözleri umutsuz.
Köylüler bir yandan soğuk hava depolarının boş kalmasından, bir yandan da çocuklarının geleceğinden endişe ediyor. Çünkü Serpil Köyü’nde elma sadece bir meyve değil; bir hayat kaynağı, bir kültür ve nesiller boyu aktarılan bir geçim kapısı. Ancak bu yıl, yılların emeği yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Gazeteci Abdullah Sinan, bu durumu yerinde görmek için Serpil Köyü’ne gitti. Köy muhtarı Ahmet Şenol, İl Genel Meclisi üyeleri Abdurrahman Sinap ve Saadettin Onur ile birlikte köylülerle buluştu ve sorunun ne kadar derin olduğunu onların ağzından dinledi.
“Aylarca Oyalandık, Ağaçlarımız Kuruyor”
Serpil Köyü Muhtarı Ahmet Şenol, yaşanan sıkıntıyı gözleri dolarak anlattı:
“Yetkililer defalarca ‘kapak açıldı, açılıyor’ diyerek bizi oyaladı. Bugün geliyoruz, hâlâ su yok. Artık ağaçlarımız kuruma noktasına geldi. Devlet bize baştan ‘bu sene su yok’ deseydi, köylü çare arardı. Kimisi arabasını satar, kimisi traktörünü satar, bir şekilde havuz yapardı, sondaj açtırırdı. Ama sondajdan da su çıkmıyor. Köyde yüzde 80’in havuzu yok. Şimdi elimiz kolumuz bağlı, ağaçlarımız gözümüzün önünde kuruyor. Burası yıllardır elma üretimiyle geçinen bir köy ama şu an kurumaya terk edilmiş bir haldeyiz.”
Abdullah Sinan’ın “Muhtarım, 10-15 gün önce görüştüğümüzde birkaç gün içinde su verileceğini söylemiştiniz, ama hâlâ su gelmediğini görüyoruz.” sözlerine ise Şenol, “Evet, bize her gün aynı umut verildi, ama hiçbir adım atılmadı.” diye yanıt verdi.
“DSİ Sözünü Tutmadı, Çiftçi Kan Ağlıyor”
İl Genel Meclisi Üyesi Abdurrahman Sinap, devletin çelişkili tutumuna dikkat çekerek şöyle konuştu:
“Cumhurbaşkanımız üretimi teşvik ediyor: ‘Üretin ki ülkemiz kalkınsın, kazansın’ diyor. Ama bu çiftçi bu halde nasıl üretim yapsın? Boğazova dışında, Eğirdir Gölü çevresindeki bütün yerleşim alanlarında sulama suyu veriliyor. Ceremeyi çeken yine Boğazova’nın çiftçileri. Biz Boğazova çiftçisinin sesini duyurmak için valimize gittik. Bize ‘sorun çözülecek’ sözü verdiler. Ama hâlâ çözüm yok.”
Sinap, Devlet Su İşleri’ne (DSİ) de sert çıktı:
“DSİ, bütün çiftçilerden beyanname aldı. Beyanname, ‘suyu vereceğiz’ demektir. Madem beyanname alıyorsunuz, neden suyu vermiyorsunuz? Bu durumda yapılan anlaşma geçersiz kalıyor. Çiftçilerimiz kan ağlıyor. Burada yüzlerce çalışan, binlerce tonluk soğuk hava depoları var. Vergisini ödeyen bu çiftçiler neden mağdur ediliyor? Yetkililer artık sesimizi duysun. Biz çözüm istiyoruz.”
“Boğazova’yı Kurtarın!”
İl Genel Meclisi Üyesi Saadettin Onur, bölgeyi diğer sulama alanlarıyla karşılaştırarak şöyle konuştu:
“Yalvaç, Taşevi, Senirkent Kabaca taraflarını tek tek gezdik. Hiçbirinde su sorunu yok. Sadece Boğazova susuzluktan kavruluyor. Abdurrahman kardeşimle birlikte her kapıyı çaldık, defalarca girişimde bulunduk. Ama kimse ilgilenmiyor. Muhtarımız da her gün umutla bekliyor ama sürekli oyalanıyoruz. Buradan açıkça sesleniyorum: Sayın Cumhurbaşkanımız, artık Boğazova’yı kurtarın. Buradaki tarım bitmek üzere.”
“30 Yıllık Ağaçlar Göz Göre Göre Kuruyor”
Köyde çiftçilik yapan Alim Özkan, öfke ve umutsuzlukla şunları söyledi:
“Ben bu köyde doğdum, bu topraklarda yaşadım. Ama devlet bizi ölmeden öldürdü. Haziran başında ‘su gelecek’ diye bizi oyaladılar. Temmuz bitti, Ağustos’a geldik hâlâ su yok. Bahçelerde 30 yıllık ağaçlar kuruyor. Ben 61 yaşındayım, bu ağaçları tekrar yetiştirip ürün alacak zamanım yok. Köylü milletin efendisiydi hani? Ne oldu bizim efendiliğimiz? Biz efendi değil, mağdur olduk. Ben yetkililerden su istiyorum, başka da bir şey demiyorum. Fazla konuşursak yanlış anlaşılırız, suçlu oluruz.”
“Tanker Fiyatları İkiye Katlandı”
Bir başka çiftçi Dindar Demirbaş, son yıllarda su sorununa hiç kalıcı çözüm bulunmadığını söyledi:
“Bu sıkıntı bir-iki ayın değil. 2-3 yıldır devam ediyor. Artezyen açtırıyoruz, su yok. Tanker almak zorunda kaldık. Geçen yıl 60 bin liraya aldığımız tanker bu yıl 120 bin lira oldu. Köylü bütün parasını harcadı, hâlâ çare yok. Artık dayanacak gücümüz kalmadı.”
“200 Litre Suyla Bahçeyi Kurtarmaya Çalışıyorum”
Küçük bir çapa motoruna 200 litrelik depo bağlayarak bahçesini sulamaya çalışan Nazmi Şahintürk ise yaşadığı çaresizliği şöyle anlattı:
“Ben gariban bir çiftçiyim. Tankerim yok, motorum yok, traktörüm yok. Elimdeki bu küçük depo ile sabahtan beri sondajın başında bekliyorum. Sondajdan biraz su gelirse deposunu doldurup ağaçları sulamaya çalışıyorum. Bu bizim tek umudumuz.”
“Suyun 1 Saat İçinde Açılması Lazım”
Gazeteci Abdullah Sinan, yaşanan durumu dramatik bir tabloyla özetledi:
“Burada onlarca soğuk hava deposu ve paketleme tesisi var. Türkiye’nin en kaliteli elmalarının yetiştiği bu ağaçlar, 20-25 yıllık emek. Bu ağaçların kuruması demek, yılların emeğinin yok olması demek. Su bir an önce, hatta 1 saat içinde verilmezse Boğazova’yı büyük bir tarım felaketi bekliyor.”
Serpil Köyü’nün sesi artık feryada dönüştü:
“Köylü susuz, ağaçlar kuruyor, elma bahçeleri yok oluyor. Acil çözüm şart!”
- AKIN ÖZEL HABER