Türkiye Seçim Sistemi

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,Türkiye Seçim Sistemi
Haberin Tarihi: 4.11.2015 08:23:00 - Okunma Sayısı:2093 defa okundu.

            Türkiye Seçim Sistemi

 

Geçtiğimiz günlerde çok özel ve önemli bir demokrasi ritüeli olan seçim süreci heyecanını yaşadık. Biliyorsunuz bu konu oy kullanma yaşının altındaki vatandaşlarımızdan tutunda fiilen oy kullanmaya gidemeyecek kadar yaşlanmış amcaların, teyzelerin yani neredeyse tüm toplumun ilgisini çeken ve başlı başına gündem oluşturan bir konudur. Yaşadığımız ülkeyi hangi kadroların yöneteceğini biz seçiyoruz. Bu kimi zaman sancılı bir süreci işaret etse de çoğunlukla heyecanlı ve sürprizlerle doludur. Seçim gününden bir ay önce anketler ve tartışmalar iyice kızışır. Ve tabi seçim yasakları … Normal şartlar altında yasakları kimse sevmez. Fakat ilginçtir bu yasaklar halkımızın heyecanını bir kat daha artırır. Seçim yasaklarının başlamış olması vatandaş için seçimin iyiden iyiye yaklaştığını müjdeleyen bir alamettir, o kadar. İnsanlar sokaklarda, kahvehanelerde, kafelerde, akşam oturmalarında ve aklınıza gelebilecek tüm sosyal alanlarda seçim olasılıklarını konuşur ve kendilerince tahminlerde bulunurlar. Bu ülkemiz için gelenekselleşmiş bir durumdur. Her birey sempati beslediği siyasi partiyi kayırmaksızın seçim istatistiklerini ve ortaya çıkacak sonuçları tartışır. Karşısındaki dinleyici grubun niteliklerine göre de genelde mizahi bir dil kullanılır. Tabi sonuna ‘Hayırlısı Olsun’ gibi temenniler de sıklıkla eklenir. Seçim öncesi genel panorama işte tam da böyledir.

            Derken seçim günü gelir. Fiili oy atma işlemi sakince başlayıp biter. O gece istisnasız tüm evlerde merak hakimdir. Neredeyse herkes bu işle ilgili davranır. Haber kanalları gece yarılarına kadar açık kalır. Ünlü siyasiler, gazeteciler ve yazarların seçim yorumları ve tabi iddialı siyasi partilerin genel başkanlarının ilk açıklamaları merak ve büyük bir dikkatle dinlenir. Çünkü ertesi gün konuşulacak seçim değerlendirmesi hususunun bireydeki bilgi alt yapısının neredeyse tamamı bu yorumlardan ibarettir. Birey kendine yakın bulduğu siyasi liderin veya köşe yazarının yorumlarını süsleyerek tartışmalara katılacaktır. Bu durumda başka bir araştırma veya değerlendirme yapmasına gerek kalmadığını hissedecektir.

            Vatandaşın dilinde oy oranlarındaki değişimlerin sosyolojik nedenlerinin tahminleri ve istifa etmesi gerekenlerin isimleri dönüp durur. Fakat ülkemiz siyasi hayatında seçim sonrası istifaları pek de popüler olamamış söylencelerdir. Halk arasında bunca konu konuşulur, tartışılır ve hatta bu konular kişisel tatmin baz alınarak çözüme de ulaştırılır. Fakat bir ilden kaç milletvekilinin hangi ölçüte göre çıktığı, bu sayının nasıl belirlendiği ve siyasi parti üyesi olan ve/veya seçimlere bağımsız olarak katılan milletvekili adaylarının mevcut kontenjan içinde neye göre üleştirildiği meselesi neredeyse hiç konuşulmaz. Çünkü genelde çok net bilinmez. Çoğu zaman söylentilerden ötesi yoktur. Seçim sonrası klasikleşmiş bir köşe yazarı davranışı olan seçim sonrası değerlendirmesi yerine siz değerli okurlarıma bu bilinmezi naçizane anlatmak niyetindeyim. Seçim sonrası yorumlarını onlarca farklı gazeteden ve yüzlerce farklı köşe yazarı ve yorumcudan daha yetkin şekilde okuyabilirsiniz. Ben bu konuda kendimi tecrübeli görmüyorum ve size sistemi anlatmakla yetiniyorum. Dediğim gibi bir çok gazete ve dergide seçim yorumu bulabilirsiniz fakat örnekleme tekniğiyle seçim sistemi anlatımı yalnızca burada. Tabi bir de Anayasa kitaplarında bulursunuz. Ama inanın buradan anlamanız çok daha kolay olacaktır. Ben az evvel uyarımı yaptım. Daha sonra ‘bu nasıl iş, matematik problemimi çözüyoruz’ demeyin. Geçelim hesaba …

            Günümüzde kullandığımız sistem 1961 Anayasasıyla birlikte adını Belçikalı bir hukukçu olan  Victor D'Hondt Beyden almıştır. D'Hondt aynı zamanda matematik ile de ilgilenmiştir. İşte böyle bir meslek kombinasyonundan böyle bir yöntem doğmuştur. Ülkemizde uygulanan seçim sistemi %10 ülke barajlı D'Hondt sistemidir. Barajı görmezden gelirsek bu sistem Arjantin, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Galler, Hırvatistan, İskoçya, İsrail, İzlanda, Japonya, Kolombiya, Macaristan, Makedonya, Paraguay, Polonya, Portekiz, Romanya, Sırbistan, Slovenya ve Şili’de uygulanır. Eski bir kural olmasına karşın uygulanabilir bir kuraldır. Fakat bazı durumlarda adaletsiz sonuçlara da gebe olabilir.

            Öncelikle belirteyim ki ülkemizin uyguladığı sistemde %10’luk ülke barajı küçük ve orta ölçekli partiler için belirleyicidir. Bir siyasi parti kural olarak kaç milletvekili çıkarırsa çıkarsın eğer ülke genelinde aldığı oy, toplam kullanılan oyun %10’undan azsa meclise milletvekili sokma olanağından yoksun kalır. Bu durum yoğun olarak halk iradesinin meclise tam olarak yansımadığı şeklinde yorumlanıp eleştirilse de rasyonelleştirilmiş parlamentarizmin bir gereğidir. Yani ‘mecliste irili ufaklı bir çok siyasi partinin yer alması sistemi yavaşlatır ve/veya sistemin işlemesini tamamen durdurur’ görüşüdür. Çok genel ve derinlemesine bir tartışma olduğundan bu konuda taraf olmamaya tarafım. Eveet gelelim anlatmayı en başından beri taahhüt ettiğimiz şu d’Hondt sistemine. Sanırım küçük bir örnek benim anlatmama sizin de anlamanıza yardımcı olacak. Bu sistem her bir seçim bölgesi için tasarlanmış. Yani sonuçlar ayrı ayrı bulunup daha sonra birbirlerine eklenerek genel sonuca ulaşılıyor. Bir şehir (seçim bölgesi) varsayalım. Nüfus değerlerini sembolik ve düşük seçelim. Bu bölgede dört partinin yarıştığını ve yine temsili olarak isimlerin A,B,C ve D siyasi partisi olduğunu düşünelim;

            A siyasi partisi 120 oy, B siyasi partisi 160 oy, C siyasi partisi 100 oy ve D siyasi partisi 280 oy almış olsun. Fakat D siyasi partisinin aldığı bu oya rağmen %10’luk ülke seçim barajına takılmış olsun. Bu şehirden de dört milletvekili kontenjanı olduğunu varsayalım. Tüm veriler birleştirildiğinde bu dört vekilin hangi parti mensubu olacağını söyleyebilir misiniz? Muhtemelen yazı bitince rahat şekilde söyleyebiliyor olacaksınız. Şimdi pirincin taşını ayıklamaya başlayalım; ilkin en sade anlatımla D siyasi partisi seçim barajını aşamadığı için TBMM’ye milletvekili gönderemeyecek.

            İşte %10’luk baraj bu mekanizma ile çalışıyor. Bu durum bazen adil görülmeyebilir ancak genele yaydığınızda işleri kolaylaştırdığı mutlaktır. D siyasi partisi elenince geriye kalan A,B ve C siyasi partileri oyları oranınca (d’Hondt sistemi uyarınca) dört milletvekilini aralarında paylaşır. Şöyle ki; Barajı aşan siyasi partilerin oyları sırayla 1,2 ve 3 rakamlarına bölünür. (Üç parti olduğu için) A siyasi partisi için 120/60/40, B siyasi partisi için 160/80/53.3, C siyasi partisi için 100/50/33.3 olarak bulunur. Sonrasında bu hesaplamanın en eğlenceli kısmı var. Karşımıza çıkan toplamda dokuz sayı arasından parti gözetmeksizin en büyük olan dört tanesini seçiyoruz. (Hesapladığımızı varsaydığımız seçim bölgesinin dört milletvekili kontenjanı olduğu için) Bunlar; 160/120/100/80 şeklindedir. Yani mini seçim tablomuza göre A siyasi partisi 1, B siyasi partisi 2, C siyasi partisi 1 milletvekili çıkarmış olacak. Sistem kabaca bu şekilde işliyor. Dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım. İyice uzamış olan sözlerimi noktalamadan önce değerli meslektaşım Sayın Ömer Lütfullah Gencay’ın seçim sistemimize yönelik yapıcı yorumunu da sizlerle buluşturmak istiyorum. Ayrıca değerli görüşlerinden bizleri mahrum bırakmadığı için de kendisine ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum. Sonucun ülkemize ve bölgemize hayırlı olması temennisiyle tekrar görüşünceye değin esenlikle kalın …

            Isparta Barosuna kayıtlı Avukat Stajyerlerinden Sayın  Ömer Lütfullah Gencay; 1 Kasım itibariyle Türkiye tarihinde ilk kez “Tekrar Seçim” hadisesi yaşadık. Böylelikle demokrasi tarihimiz açısından da bir tecrübe edinme fırsatı oldu. Peki seçim sistemimize gelince … Sokaktan geçenlere sadece adını sorsak “Ülkemizde hangi seçim sistemi uygulanıyor?” diye sizce cevap ne olur? Kanımca bir elin parmağını geçmez doğru cevap verenlerin sayısı. Belçika vatandaşı hukukçu ve matematikçi Victor D’hondt un ortaya koymuş olduğu ismiyle müsemma D’hondt sistemi. Maalesef ülkemizde her şey konuşuluyor tartışılıyor fakat en temel sonuç, belirleyici unsur olan seçim sistemimiz hiç tartışılmıyor. Önceki gün de görmüş olduğumuz gibi bir parti diğerinden fazla oy almasına rağmen diğer partinin oyları olması gerektiği yerden çıktığı için yani bir anlamda boşa gitmediği için daha çok vekil çıkarmış durumda. Görmekteyiz ki en az koalisyon ve iktidar konuları kadar seçim sistemimiz de tartışılmalı, üzerinde fikir yürütülmelidir.

            Sonuç olarak 1 Kasım seçimleriyle ilgili naçizane analizimi siz değerli okurlara sunmak istiyorum. Seçmenimiz bu veya şu sebeplerle 7 Haziran sonrası oluşan buğulu, sonu kestirilemeyen ve karanlık bir tünele giren süreci eline almış ve muhalefet partilerinin de bu süreçte elini taşın altına koymaktan çekinmeleri sonucu ülkeyi on üç yıldır yöneten siyasi iktidara emanet etmiştir. İktidar üyeleri dahi bu durumu sürpriz olarak nitelese de toplumumuzun geçmiş koalisyon deneyimlerini de gözeterek aslında bir sürpriz olmamıştır. Ortak akıl sağduyu ve istikrardan yana seçimini yapmıştır. Tüm bunlar gösteriyor ki bu ülkenin muhalefet sorunu vardır ve bu sorun belirginleşmiştir. Muhalefet partileri kendilerine bir çeki-düzen vermedikçe demokratik düzenimizdeki işlevlerini yitireceklerdir. Sonuçlar umarım ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olur. Bu süreçte kaybettiğimiz vatan evlatlarına Allah tan rahmet, ailelerine sabır diliyorum. Ve umarım yarın daha güzel bir Türkiye’ye uyanırız. Sevgilerle …

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap