BACAKTA BEŞ KURŞUN

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,BACAKTA BEŞ KURŞUN
Haberin Tarihi: 3.12.2013 10:07:00 - Okunma Sayısı:1740 defa okundu.

BACAKTA BEŞ KURŞUN

 

            “Yaşlandım artık. Bacağım her geçen gün daha fazla ağrıyor. Uyku yok; ağrılara dayanacak gücüm kalmadı. Önceleri böyle ağrılar pek yoktu. Bir doktora gitsem mi acaba?” diye düşündü.

            Öyle de yaptı. Sabahleyin erkenden hastaneye gitti. Bir güzel kontrolden geçti. Bacaklarındaki Balkan Savaşları’ndan kalan beş kurşundan bahsetti. Doktorlar onu iyice muayene ettikten sonra kurşunların çıkarılmasına karar verdi. Eğer kurşunlar çıkarılmazsa oksitlemeden dolayı vücudun zehirleneceği bir güzel anlatıldı.

            Ameliyat kaçınılmazdı.

-----------          ----------     --------------

            Balkan Savaşları başlamıştı. Osmanlı Devleti bu kez de Balkan Savaşları’yla baş etmeye çalışıyordu. Silah altında bulunan askerlerin sayısı savaşa yetmiyordu. Anadolu, şimdiye değin ne yaptıysa yine onu yapmaya başlamıştı. Eli silah tutan Türk erkekleri gönüllü olarak askere yazılmaya başladı.

            Yazar Ziya Şakir de gitti, gönüllü olarak yazıldı.

            Savaşın şiddetli bir zamanında Ziya Şakir’in bulunduğu siperlere düşman askerleri yoğun bir biçimde saldırı başlattılar. Tüfeklerin ağızlarından şimşek hızıyla çıkan kurşunlar yine şimşek hızıyla hedeflerine ulaşıyordu. Kurşunu yiyenler bir çınar gibi arkaya devriliyor ve sessiz bir dünyaya yolculuk başlıyordu.

            Kıyasıya bir öldürme yarışıydı bu. Kurşunlar başın yanından vızır vızır geçerken kulakları sağır ediyordu. Tek bir gaye vardı: öldürmek.

            Öldürmek savaşın ana gereğiydi. Ne kadar asker öldürürseniz o denli başarılı sayılırdınız. Savaşta asker öldürmek bu yüzden vazgeçilmez bir yarıştı. Hatta göğüs göğse çarpışmalarda sağ çıkmak tam anlamıyla kahramanlıkla eşitti.

            Ziya Şakir, çarpışmanın en kızgın zamanında bir kurşun yedi. Geriye, sırt üstü düştü. Nefesi kesilmişti. Fakat yaşıyordu. Derin bir nefes aldı. Arkasından bir derin nefes daha… Kurşun sol omzundan girmişti.  Bu ara gazetecilik yaptığı günler aklına geldi. Makineler arasında arkadaşı Celal ile yaptığı şakalar gözlerinin önünden bir bir geçti. Kendini yokladı. Ayağa kalktı. Gücü yerindeydi. Yere düşen tüfeği yeniden aldı ve kendini siperin ağzına attı. Bastı kurşunları düşman üstüne. Tüfeklerin ağzından çıkan kurşunlar siperin tozunu ayağa kaldırıyordu. Bu sırada Ziya Şakir bir kurşun daha yedi. Bu kez kurşun sol kol pazısını parçalamıştı. Ziya gene aldırış etmedi.

            Bu kez komutanın gür sesi duyuldu. Siperler terk edildi ve düşman üzerine saldırı başladı. Ziya da yerinden fırladı ve bir ok gibi düşmanın üzerine atıldı. Düşman, Türk askerinin kurşununa, ölüme koşmasından ürktü ve siperlerini terk ederek kaçmaya başladı. Ziya ve arkadaşları düşman siperlerine girdiler. Fakat Ziya yerinden kalkamadı. Bedeninden ve bacaklarından kanlar akıyordu. Bayılmıştı. Arkadaşları hemen onu sıhhiye ile siper gerisine gönderdiler.

            Ziya hemen ameliyata alındı. Dokuz kurşun yemişti. Bedenindeki dört kurşun çıkarılmıştı. Bacaklarında beş kurşuna zararsız diye dokunulmadı. Doktorlar, “Allahtan umut kesilmez’” diyerek onu revire yatırdılar.

            Dokuz kurşuna rağmen Ziya Şakir ölmedi ve doktorları şaşırttı. Günden güne iyileşti ve onu cephe gerisine,  bacağındaki beş kurşunla,  Anadolu’ya, İstanbul’a gönderdiler.

----------     -------    --------

            Savaşın ardından yıllar geçmişti. Osmanlı Devleti gitmiş ve Genç Türkiye Cumhuriyeti dünya haritasındaki yerini almıştı. Fakat Ziya’nın bacaklarındaki kurşunlar onu yıllar sonra rahatsız etmeye başlamıştı. Ameliyat kaçınılmazdı ama ameliyat parası yoktu. Parayı nereden bulacaktı? Acaba arkadaşı Celal’e gitse, durumunu anlatsa o, çare olur muydu? Bursa’da beraber çalışmışlar ve o zaman için ulusa ulusal bilinç veren yazıları Alemdar gazetesinde birlikte yazmışlardı. Kararını verdi; Celal’e gidecekti.

            Gitti de!.. Durumu anlattı. Celal, vatanı için çarpışıp dokuz kurşun yiyen bu vatansever arkadaşına istenilenden fazlasını verdi.

            Ziya Şakir ameliyat oldu ve bacaklarındaki savaştan kalan kurşunlardan kurtuldu.

Hastahaneden taburcu olunca tek başına kaldığı derme çatma evine gitti. Zar zor abdest aldı. Şükür namazına niyet etti. Namazını kıldı ve kendisine el uzatan Celal’e de dua etti.

            Ziya’nın arkadaşı Celal ise Türkiye’nin üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar’dan başkası değildi.

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap