DİMYAT'A PİRİNCE GİDERKEN EVDEKİ BULGURDAN ETTİLER

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,DİMYAT'A PİRİNCE GİDERKEN EVDEKİ BULGURDAN ETTİLER
Haberin Tarihi: 7.6.2013 10:46:00 - Okunma Sayısı:1553 defa okundu.

DİMYAT’A PİRİNCE GİDERKEN EVDEKİ BULGURDAN ETTİLER

 

            “Eğer tarladaki düzeni bozmazsan o zaman ihtiyacınızdan daha çok ürün elde edersin..” Mensiyüs  Yıl-M.Ö-2500

             *1970-1985 yılları arasında balık aşılamaları sonucunda yılda gölden elde edilen gelir 1-10 milyon dolar olduğu bildirilmektedir. Günümüzde balıkçılıktan elde edilen gelir kayda değer değildir. Çünkü Balıkları yok edilen göle balık yetiştirmek için paralar harcanmaktadır…

*  1995 yılına gelince “Gölde balık yoksa hayat yoktur” bakışıyla gölün balıklandırılmasıyla ilgili çalışmalara başlandı. Bilimsel gelişmelerden kolay haberdar olunmasına rağmen, göle sudaktan da daha tehlikeli olan, halk arasında İsrail- Çin- Çim Sazanı- takoz adı verilen ve laboratuvarlarda üretilen Gümüşi havuz balığı ( Carasius gibelio) bırakıldı. Göle; 1997 yılında da Kadife Balığı (Tinca tinca) aşılandı.

            * Gölde takoz balığının hızla artması sonucunda; bu takoz balığını kim göle attı?  diye sorulduğunda, bir çok kuruluş biz attık diye övündü… Sahiplenen sahiplenene… 2005 yılına gelindiğinde takoz balığının gölde yapmış olduğu tahribatın görülmesi, balığın etinin çok kılçıklı ve lezzetsiz oluşu, “ para etmemesi”,  sonucu; bu “takozu göle kim attı” tartışmaları! yeniden başladı… Sen mi?  O mu? Bu mu?  Göle bu balığı kimin attığı belirlenemedi…  Adeta ”valla bil la biz atmadık” , “göle sazan aşılırken karışmış” denildi…Olan oldu.!?

            Göl balıksız olmazda, “para için” araştırmadan da gölü balıklandıramazsınız… 

            * Sudak gibi takoz da istilacı bir türdü, hatta çok daha tehlikeliydi. Araştırmalar “takoz-balığının erkeklerinin diğer sazan türlerini dölleyebilmeler ve bunlardan oluşan yeni bireylerin kısır olması, dişi bireylerinin de başka türlerin erkek bireyleriyle yeni bireyler meydana getirmeleri ve yıl boyunca doğal sazan türlerinin 20 katına yakın yavru vermeleri gibi dönüştürücü ve istila özeliği çok yüksektir…” (1.Ulusal Balıklandırma ve Rev.Yön.2006 ). 

      *Kadife balığının pullarının çok küçük olması vb. biyolojik özellikleri nedeniyle gölde birkaç yıl avcılığından sonra o da yok oldu…

    *Göl; balıksız olmaz, gölden para kazanmak gerekir denilerek göle yine; istilacı balık olan Gümüş balığı (Atherina boyeri ) aşılandı. Gümüş balığı göllerin sanki “pireleri” idi ve Eğirdir Gölü’ne atılmadan çok önce İznik Gölü’ne atılmış gölde çok olumsuz etkiler yarattığı görülmüştü. Gümüş balığı göldeki temel besinleri oluşturan mikroskobik hayvanları (zooplankton), gammarus(küçük kabuklu canlılar) ve gölün “su filtreleri” olan gıçırgan yavrularıyla beslenmekteydi. Bu gün Eğirdir Gölü’nün doğal türü olan gölün tatlı su midyeleri olarak bilinen ve son yıllarda gölde nadir rastlanan halk arasında gıcırgan denilen  (Dressenia polymorph) türünün yok olmasına neden olmanın yanı sıra göldeki yengeçlerin azalmasında ve   mikroskobik canlıların  dağılımında da etkileri oldukları belirtilmektedir.

Zooplankton (Mikroskopik Hay.)

Tatlı su Midyesi Gıcırgan (1-2 cm.)

Yengeç Gammarus (0.5-1 cm.)

   Göl denince öncelikle akla  balık gelir, göller bir nevi bizim tarlalarımızdır, bakın günümüzden 2500 yıl önce  yaşayan Mensiyüs derki; “ Eğer tarladaki düzeni bozmazsan o zaman ihtiyacınızdan daha çok ürün elde edersin; eğer attığın ağın gözleri çok küçük olmazsa o zaman yeterinden daha fazla balık ve kaplumbağan olur….;  Özetle, Mensiyüs 2500 yıl önce “açgözlü olursan aç kalırsın” diyor…. Sadece aç mı kalındı balıklandırmayla?

            G.Y: Gümül- bir gün sineği -göl sineği-, Gölün doğal sinekleri midir?

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap