BODRUMUN CEHENNEME BENZEYEN TARAFLARI

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,BODRUMUN CEHENNEME BENZEYEN TARAFLARI
Haberin Tarihi: 5.7.2013 10:43:00 - Okunma Sayısı:1487 defa okundu.

BODRUMUN CEHENNEME BENZEYEN TARAFLARI                                                                                                                     Yola çıktık fakat karayollarında yön bulma levhaları  düzgün değil. Her yöne olduğu gibi; Bodrum'a ve Yalıkavak'la diğer beldelere, yönelmeyi olanaksızlaştıran bir düzen kurulmuş gibi. Afyon'a kadar, levhalar biraz mantıklı. Yalnız nedense, hep Eskişehir yazıyor! Önemli bir kavşak olan Afyon yazısını göremiyorsunuz. Fakat "Nasıl olsa, Eskişehir'den önce Afyon gelir" diye düşünüp haklı çıkıyorsunuz. Afyondan sonra ise; yolların nereye gideceğini gösteren kalın harfli yol levhalarına bakarak gitmeniz mümkün değil!  Sanki "Yolu bulamasınlar!" mantığıyla yazılmış.  Denizli adını, asla göremiyorsunuz. Burdur-Isparta- Antalya ve bunlardan sonra  küçücük Denizli yazısı görünüyor.  Yani önce Burdur'a oradan Isparta'ya, daha sonra Antalya'ya varacaksınız; Denizli Antalya'dan sonra Akdeniz'de bir yerde imiş gibi! Bütün tuzakları aşıp Denizli'yi bulsanız da, Muğla yazısını bulmanız ve Bodrum'a ulaşmanız yasak adeta! Trafik levhalarında, bölgedeki tüm beldeler ve bilhassa köyler belirtilmiş. Bodrum'a varmak için nereye sapacağınız belli değil! Yol sanki sizi küçük bir köye veya yeni belediye yapılmış bir torpilli kasabaya doğru götürmek istiyor. Onların adları kocaman yazılmış. O kasabalar da varlıklarını ve güçlerini kanıtlamak için; yolu tıkamış, kendi işine gelen küçük bir patikayı, tanınmak için kullanıyorlar.

 Yolu bulsanız bile; dev  makineler  geçmenize olanak vermiyor. Çalışmalar, haziranın sonuna denk getiriliyor ki; geçecek olanlara işkence yapılsın! Can güvenlikleri yok edilsin! Yalnızca Karayolları değil;belediyeler de, tam herkes yola çıkmışken; kazıp dağıtmaya başlamışlar...

Karayolları kendi araçlarıyla yol yapmıyor. İhaleye çıkarıyor. Yalıkavak belediyesine pek güvenirdim. Bizim kooperatifle arasında tehlikeli bir yokuş var; düzeltmeye kalkmışlar; fakat daha berbat hale getirmişler. Diyelim ki; iş bittiği zaman iyi olacak. Fakat bunu; iki ay önce yapmak gerekmez miydi?                                                                                                         

Bodrum geçmiş yıllarda da çok kalabalıktı; fakat bu yıl cehennem olacağa benziyor.

Trafik ışıkları on metrede bir, kırmızı yanıyor. Her yönden kum gibi araba kaynıyor. Sıcaklık kavuruyor! Gideceğiniz yere, aynı saatte değil; aynı gün bile varmanınız olanaksız! Bunalıp çıldıracak hale gelmişim; çare kırmızı ışıkları görmezden gelmek! Herkes gibi öyle yaptım. Bakalım ne kadar ceza gelecek? Arabayı satsak; trafik cezalarının parasını karşılar mı? Devlet baba, belki de ceza almaz. Seçim uzak değil; böyle kıyaklar olmazsa; seçilenler yeniden oturacak koltuk bulamaz!              Buralarda kalacağım iki üç ay içinde Bodrum merkezine fazla girmeden, hatta yaklaşmadan idare etmeye çalışacağım. Yalıkavak, sıkıntı ve pahalılıkta bodrum'u geçmiş. Pazar çok pahalıydı ve oraya romantizm kazandıran ucuzcu yabancı bayanlar da yoktu artık. Azeri kökenli Rus işadamı Mübariz Masimov'un yaptırdığı marina; oradaki tüm sahil ve denizleri kapatıp yutmuş; eski yerli marinayı da! Paris ve Londra'dan daha pahalı bir hava gelmiş oraya.

Eşim hep hasta! geçen yıllar arabada yatarak gelirdi. Bu yıl daha temkinli; "araba sarsmasın!" diye; çocuklar onu uçakla getirecekler.  Gençken de sürekli hasta olduğundan yakınırdı. Tüm çocukları doktor olmaya yönlendirdim. Büyük kız, tıbbı kazanamadı. Ortanca iki kızım, tıp profesörü oldular; yüzlerce sınıf arkadaşlarına götürüp baktırmalarına ve çok çeşitli ilaçlar almamıza rağmen; annelerine (İyiyim) dedirtemediler. Oğlum ise ne kadar sıkıştırılsa; tıp doktoru olmayı istemedi. ODTÜ'ye gitti, doktoralı elektrik elektronik mühendisi oldu. Şimdi ise yeşil enerji dalında doktora yapıyor.

Hava çok sıcak! Yel estiği zaman hoş oluyor. 20-30 yıl önce bu evi aldığımızda; meyve çekirdeklerini bahçeye atardım. Hanım, "Atma, ağaç olur manzaramızı kapatır" diye toplar çöpe dökerdi. Gizli gömdüğüm çekirdekler büyük ağaç oldular. Özellikle üç erik ağacı, birbirine benzemeyen meyveler çıkarıyor; komşu çocukları biz gelmeden önce tüketirdi. Bu sene öyle bol ki; hepsini tüketememişler. Onları yiyorum. Üst dereceden emekli komşular; meyve ağacı ile uğraşmayı sosyetik bulmuyor; onlar çimene düşkünler. Bizim kırmızı ve beyaz zakkumlar çok ve güzel çiçekler verip; sosyetikleri bastırıyor. Damdaki asmanın üzümleri bir aya kadar erecek! Yapraklarından topladım; eşim sarma yaptı. 

 Alt balkon çevrenin sıcağını yansıtıyor. Üst balkon, yel esince serin! Bu yazının son kısmını orada oturup  ünlü bir yabancı yazarın, "LES LETRES  DE MOM MOULİNE" DEĞİRMENİMDEN MEKTUPLAR eserini hatırlayarak yazdım. Sürçü lisan ettik ise af ola!

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap