“DÜNYA SU GÜNÜNDE SUYA SABUNA DOKUNMAK!”

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,“DÜNYA SU GÜNÜNDE SUYA SABUNA DOKUNMAK!”
Haberin Tarihi: 20.3.2024 10:34:38 - Okunma Sayısı:893 defa okundu.

Prof. Dr. Zafer KARAER yazdı

“DÜNYA SU GÜNÜNDE SUYA SABUNA DOKUNMAK!”

         İlk kez 1993'te Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda önerilen "Dünya Su Günü" gerek BM üyelerinin, gerekse diğer dünya ülkelerinin giderek büyüyen temiz su sorununa dikkat çekmek, içilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda somut adımlar atılmasının sağlanmasında teşvik olması amacıyla bu isme bir gün adamak anlamında oluşturulmuş. Demek ki; suyun önemi insanlar tarafından 21. Yüzyıla kadar anlaşılamamış.. Bugüne kadar neredeydiniz! Oysa 4,5 milyar yıllık  dünyaya baktığımızda; %29’u kıtalar ve adalara ait kara, %71’i okyanuslar (%97,5), göller, akarsular ve diğer tatlı sulardır (%2,5: Buzullar, karla kaplı alanlar ve kullanılamayan su%90; Kullanılabilir su%10).. Keza canlılarında en küçük yapı taşını oluşturan hücrelerin de yaklaşık %80’i sudur.. Buradan da anlaşılacağı gibi su, canlıların ve dünyanın devamlılığı için vazgeçilmezlerin başında gelir. En küçük canlı organizmadan en büyük canlı varlığa kadar, bütün biyolojik yaşamı ve tabii ki dünyayı ayakta tutan sudur. Buna bağlı olarak dünyada ilk çağdan itibaren insanların yerleşkesi için en önemli ve öncelikli aranan kriterin su olduğu ve buna göre yerleşim alanlarının, dolayısı ile ülkelerin oluştuğu görülür. Yine dünya’da kullanılabilen sudan (%0.3), ıslah edilerek gerekli olduğu şekilde, zamanda ve de zeminde kişi başına düşen ve tüketilen su miktarı, aynı zamanda toplulukların gelişmişlik göstergesi olarak da kullanılmaktadır (Amerika Birleşik Devletlerinde yaklaşık 6000 metreküp, Batı Avrupa ülkelerinde yaklaşık 5000 metreküp, Türkiye’de yaklaşık 1400 metreküp). Suyun olması kadar yönetilmesi de ülkelerin gelişmişlikleri ile direk ilgilidir. Demek ki; suyu da gelişmiş ülkeler kullanmasını biliyorlar.. Bununla birlikte temiz ve içilebilir suya erişim temel yaşam hakkı olmasına rağmen Dünya’da 785 milyon insan, yani her 9 insandan 1’i suya erişemediği, her yıl yüzbinlerce insan suya bağlı hastalıklardan öldüğü, 144 milyon insan temel ihtiyaçlarını karşılamak için yüzey suyuna güvendiği, 2050′ ye kadar her 4 kişiden en az 1’i, kronik veya tekrarlayan tatlı su kıtlığından etkileneceği bir ülkede yaşayacağı,  2,3 milyar insanın temel temizlik hizmetlerinden yoksun yaşadığı bildirilmiştir.. Son veriler gösteriyor ki; harekete geçilmediği takdirde yoksul ve gelişmekte olan ülkelerdeki 135 milyon insanın daha yaşamının ciddi tehdit altında olacağına dikkat çekiliyor..

        Dünya için, yaşam için ve hatta gelişmişlik göstergesi için bu kadar önemli olan su ile ilgili bu yazıda daha fazla rakamlara boğmak yerine; Farklı bir bakış açısı üzerinden; Ülkemizde suya bakışı, nasıl önemsizleştirdiğimizi, günlük konuşmalarımızda, sohbetlerimizde kullandığımız, Türk diline girmiş suyu hafife alan, önemini azaltan, basitleştiren deyim ve atasözlerimizle vermeye çalışacağım. Bunlardan “sudan bahane, sudan cevap, sudan şeyler,  su koyvermek, pişmiş aşa su katmak, sululuk etmek, su dökmek, suya sabuna dokunmamak, havanda su dövmek, su testisi su yolunda kırılır, suyu mu çıktı, akarsuya inanma el oğluna dayanma, havadan sudan bahsetmek, sudan ucuz olmak, suyu ısınmak, su içinde...yapmak, su akarken testiyi doldurmak, suya düşen yılana sarılır, su uyur düşman uyumaz, su katılmış veya katılmamış, su götürür olmak, dümen suyundan gitmek….” gibi deyim ve atasözleri ilk etapta akla geliveren onlarcasından sadece bir kaçıdır.

        Peki! Bu sözler kim tarafından, ne zaman, niçin, neden ve nasıl türetilmiştir? Sorgulamasını yapmaya kalkarsak, çok sağlıklı sonuçlara ulaşamayacağımız bir gerçektir. Çünkü her bir deyim veya atasözün tarihçesini incelemek, kökenlerini saptamak çok da kolay değildir. Bununla birlikte bu sözcüklerin her birinin ortaya atıldığında müşterek olan özellikler olarak; suyun bol ve dolayısı ile görünürde susuzluğun sorun olmadığı, ancak özellikle tüketimi ve kullanım alanları hakkında yani suyun kültür ve tekniği ile ilgili yönlendirmelere ait bilgilere de sahip olunmadığı yıllar da, yani suyun çok fazla önemli olmadığı veya öneminin bilinmediği zaman dilimlerinde bu sözcüklerin üretilmiş, türetilmiş olma ihtimallerinin çok yüksek olduğu düşünülebilir.

         Bununla birlikte ülkemizde bu gün bile, 21’inci yüzyılda bilgi, iletişim, yapay zeka çağında suyun önemi, kültürü ve tekniğinin tam anlaşılır olduğu da tartışılabilir; buna bağlı olarak yukarıdaki deyim ve atasözlerine benzerlerinin katılacağından hiç kuşkumuz olmamalıdır. Nitekim son yıllarda ülkemizde yeraltı ve yeryüzü sularının hesapsız ve bilimden uzak, popülist tutumlar yüzünden yağmalanması neticesinde birçok göl ve akarsuyumuz kurumuş ve kurumaktadır.. İşte bir zamanlar Akşehir Gölü’nü yoğurt için mayalayan Nasrettin Hocamız son yıllarda kuruyan bu gölümüzü, maalesef “su”için mayalamakta ve sırada başta Eğirdir olmak üzere, birçok gölümüz ve akarsuyumuz su için mayalamayı beklemektedir. Bununla ilgili olarak da “göle su mayalamak” ve kuruyan göllerden arda kalan topraklar için ise; “ekmek elden, toprak gölden” gibi deyişler türetilerek Türk dili deyiş ve atasözleri zenginleştirilebilir.

          Yine yıllarca “Taşıma suyla, değirmen dönmez” olarak bildiğimiz, ancak 19. yüzyılda ve 20’inci yüzyılın başlarında birçok gelişmiş ülkede taşıma ve yönlendirilmiş sularla değirmen döndürmenin ötesinde, kıtalar arası ve ülke içinde kanallar oluşturarak gemilerin yüzdürüldüğü, hatta limanların oluşturulduğu, toprakların sulandığı, enerji elde edildiği, yani  taşıma su ile ilgili hesap kitap ve akılla üretilen kültür ve tekniğin ne derecede ileri gittiği, bununla ülke ekonomisine çok büyük katkıların sağlandığı ve her bir uygulamanın önemli bir gelişmişlik göstergesi olduğu görülür…. Biz ülke olarak ise; Bu durumu, ancak 21’inci yüzyılda büyük şehirlerimizde ortaya çıkan susuzluk tehlikesi karşısında düşünebildik, kavrayabildik ve suyun taşınabilirliğini bir mucit edasıyla, sanki yeryüzünde ilk defa yapılıyormuş gibi kamuoyuna lanse etmeyi de başardık. Elbette; Türkiye’de bu adımı atanlar kendileri ile ne kadar gurur duysalar haklıdırlar! Çünkü bu yüzyılda bile geçerliliğini muhafaza eden, “taşıma suyla, değirmen dönmez” gibi çok önemli bir söz, bu uygulama ile ortadan kalkacaktır. Yine bu uygulama ile yıllarca alışılmış bir tabu da yıkılacaktır, hem de bu çağda, 21’inci yüzyılda..  Şu çılgın Türklerin torunları yılgın Türkler olarak bütün bunları başarmak kolay mı ? …

          Diğer taraftan,  halen “su akar,… bakar...!” sözüne sadık kalındığı ve bunda da  ısrar edildiği, açıkça görülmektedir; şöyle ki, üç tarafımız suyla çevrili, onlarca gölümüz, yüzlerce akarsuyumuz olmasına rağmen, ayrıca görsel ve yazılı basında gördüğümüz kadarı ile su ile ilgili her alanda çalışan yüzlerce bürokrat ve akademisyenlere ve de üstelik iddia edildiği şekilde barajlar krallarına sahip olduğumuz halde; topraklarımız tuzlanıyor(baraj alanlarında), kuraklaşıyor, topraklarımız çatlıyor, çölleşiyor, göllerimiz, ırmaklarımız kuruyor ve gemilerimiz yüzmüyor ise ve de en önemlisi bir yudum içme suyuna muhtaç olmanın zamanı yakınsa, başka söze ne hacet...

         Burada da görüldüğü gibi diğer değerlerimizle birlikte su’da öyle “sudan şey” olmayıp, yukarıda ifade edilen, maksatlı veya maksatsız türetilmiş deyim ve atasözlerindeki gibi hafife alınacak, basitleştirilecek, önemsizleştirilecek ve hatta aşağılayıcı anlam yüklettirilecek, yüklenecek bir dünya varlığı da değildir. Suyun kültürel ve teknik işlemi ile oluşturulan işlevsellik alanlarında insanlık yaşam kalitesinin ve standartlarının yükseltilmesinde en önemli rol oynayan gelişmişlik aracı olduğu unutulmamalıdır! Yani Su bir medeniyettir, su bir kültürdür; bu yüzden su ile barışık yaşayalım! Asla suyu küstürmeyelim,  kızdırmayalım! Tepkisi kuraklık dır, tepkisi seldir, tepkisi tsunamidir!! Tepkisi tek kelimeyle “FELAKETTİR!”

               Sonuç olarak, biz suda olduğu gibi sahip olduğumuz bütün değerlerin; ya değerini bilmiyoruz, bilemiyoruz, ya da bilmemiz noktasında engellerle mücadele etmesini, ona karşı koymasını bilmiyoruz veya bilmek istemiyoruz…

              Lütfen su için veya değersizleştirilmeye çalışılan tüm değerlerimiz için,  hem suya, hem de sabuna dokunalım artık!

           Su gibi aziz olma dileğiyle…

          Selam sevgi ve saygılarımla.. Prof. Dr. Zafer KARAER

 

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap