TARSU -16-

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,TARSU -16-
Haberin Tarihi: 16.8.2013 11:05:00 - Okunma Sayısı:1357 defa okundu.

TARSU -16-

            BOYKOT

            ŞAİK Lisesi’ne vardığında değişik bir şeylerin olduğunu hissetmişti. Arkadaşları ilk derse girmemişler, bitişik bahçede hizmet veren İmam Hatip Lisesi öğrencilerini izliyorlardı. Ne olduğunu anlamaya çalıştı. İmam Hatip Lisesi öğrencileri okullarında görev yapan din bilgisi öğretmenini boykot ediyorlardı. Öğrenildi ki bu öğretmen derslerde bağnazlıktan ve yobazlıktan söz ediyor; ülke kalkınmasının ancak çağdaş bir kafayla olabileceğini ve kaderciliği zihinlerin uyuşturulması olarak görüyordu. Yeri geldiğinde Atatürk ve Atatürkçülükten söz ediyor, öğrencilere Atatürk’ün ne denli değerli bir insan olduğunu anlatıyordu. Bu durum, İmam Hatip’te bazı öğretmenlerce tehlikeli görüldüğü için öğrenciler örgütlendirilmişti. Öğrenciler, din bilgisi öğretmenlerini boykot edip derslere girmiyorlardı.

            Henüz siyasi bir görüşe sahip olmayan liseli Kazım, boykot edilen öğretmeni tanıyordu. Bu, Eğirdir’in köklü sülalelerinden Aziz Üstün’dü. Ona göre Aziz Üstün, aydın biriydi. O, Türkiye’nin çıkarlarını daima ön planda tutan ve bu ülkenin kolay kazanılmadığı bilincinde olup kalkınmanın çağdaş değerlerle olabileceğini savunan bir kişiliğe sahipti.

            Bu olay genç Kazım’ın sosyal ve toplumsal yaşam içinde görüşünü büyük ölçüde etkilemişti. Bu yüzden kendini sorgulamaya aldı. O, kötü deneyimlerin insanı pişireceğini anlayan biriydi. Yapılması gereken şey çevreyi iyi dinlemekti. Sözcükler ve görünenler her ne kadar sizi etkilese de önemli olan onların değerlendirilmesiydi.

            Aziz Üstün’e yapılan boykot olayını acımasız ve haksız buldu. Bu yüzden kafasında nerede olacağına dair ilk işaretleri almaya başladı. Önündeki yelpazenin iki ucu vardı. Hangi uçta olması gerektiğini uzun uzun düşündü. O, artık ülkesinin ancak ve ancak çağdaşlaşma ile dünya ülkeleri arasında yerini alabileceğine karar verdi. Bundan sonra da bütün çalışmaları bu çizgi üzerinde yürüdü. Ama o, bu düşüncesini hiçbir aman açıktan açığa ilan etmedi. Bu görüş yalnızca kendisine aitti. Önemli olan inanmaktı. Hatta kişi önce kendine inanmalıydı. Bu, kişilik bulmak demekti.

            Fakat burada önemli olan en önemli unsur kişinin kendisiyle barışık olmasıdır. Eğer kişi sabah kalkıp aynada kendini göremiyorsa veya güler bir yüz göremiyorsa o kişide sorun var demekti. Gelecekte doktor olarak yurduna hizmet verecek olan genç Kazım Erdoğan’nın lise çağındaki beyin kıvrımlarından bunlar geçiyordu.

            O avucundaki yaşam çizgilerinden birini keşfetmişti. İş o çizgiyi kalınlaştırmaya kalmıştı.

devam edecek

 

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap