Depremin Depreştirdikleri (8. Bölüm)

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,Depremin Depreştirdikleri (8. Bölüm)
Haberin Tarihi: 11.4.2023 14:53:07 - Okunma Sayısı:1545 defa okundu.

Hüseyin KIYMIK Yazdı

Depremin Depreştirdikleri (8. Bölüm)

Kader, plan ve programdır. Kainatta olan bütün hadiseler bir plan ve program dahilinde meydana gelir. Biz bile yaptığımız tüm işlerin önce bir planını ve programını yapmıyor muyuz? Tüm bitkilerin tohumları çekirdekleri ve bazı hayvanların yumurtaları birer kaderdir. İçlerinde yazılanlar toprağın içinde nasılda şekilleniyor, sen o kaderi yazıları göremiyor ve okuyamıyorsun ama inkarda edemiyorsun.

Sen irade-i cüziyenle o tohumlara ve çekirdeklere gerekli olan basit bazı işlemler yapınca o tohum ve çekirdeklerden Allah o muhteşem ağaçları ve görkemli bitkileri yaratır. Sen üzerine düşeni yapmaz ve bu hususta iradeni kullanmazsan onlar odun olurlar ve çürürler, bunu yapanda Allah’dır, ancak bu işlemleri senin cüzi iradene bağlamıştır.

Depremi Allah'a vermez de tesadüfe, sebeplere veya tabiata verirsek, o zaman deprem mağdurlarına büyük bir haksızlık ve zulmetmiş olmaz mıyız?

Depremin haşa Allah ile bir ilgisi yok, onun emriyle olmamış dersek, o zaman ölenler pisi pisine öldüler ve yok oldular, malları da yerle yeksan oldu diyeceğiz, öyle mi?

Böylesine zalim bir anlayıştan yer ve gök titrer. Bu ise, depremin verdiği acılardan bin beter acı içinde bir acıdır. Hangi vicdan sahibinin vicdanı böyle bir anlayışı kabul eder?

Depremin maddi yönü üzerinde durdu, tekrar aynı konuya dönmemize gerek yok.

Depremin manevi yönünü şöyle değerlendirebiliriz. Rabbimiz biz kullarını imtihan ederken yanlış yollara saptığımızda zaman zaman bizleri ikaz eder. Bu uyarılar sürüden ayrılıp zarara giden bir koyuna dönmesi için çobanın attığı bir taş gibidir. O taşın tehlikeli yoldan hemen dön anlamında olduğunu koyun hisseder ve döner.

Bu felaketlerde yanlışlardan dönmemiz için Allah tarafından bize atılan ikaz taşları olamaz mı?

Kainatı ve içindeki ( kendisinin de içinde bulunduğu) tüm varlıkların yaratıcısı olan Allah'ı inkar eden, yokluğunu iddia eden, emirlerine karşı savaş açanlara, kendisine verilen sayısız nimetlere karşı nankörlük yapanlara, bunlara sessi kalarak bir şekilde destek verenlere bir ikaz olamaz mı? Toplumu ayakta tutan aile hayatı yok oluyor, zina, hırsızlık, adaletsizlik, kul hakkını gasp, liyaktsızlık, peki bunların hiç mi karşılığı olmayacak? Elbette olacak. İşte bazen böyle bu ikazlar çok ağırda olabiliyor.

Neden kendimizde bir hata görmüyoruz? Şeytan ve uşağı olan nefis kişiye hatasını göstermez. Çünkü oda bilir ki, kul hatasını görürse, yaptığından pişman olur, tövbe eder ve asıl vazifesine döner. Bu şeytanın ve avanenilerinin işlerine gelir mi? Elbette gelmez, onun için bu türlü felaketlerin Allah’la olan bağını koparmak istiyorlar.

İnsanlığa korona felaketi geldi, uyanmadı. Kuraklık oluyor uyanmıyor, uyanmamak içinde bunlara fenni bir nam takarak geçiştirmek istiyor, zelzele gibi daha büyük felaketlerle sarsılıyoruz, hala uyanmayacak mıyız?

Bu tür felaketlerin tesadüfe havalesi aynı zamanda insan haklarına da bir saldırıdır. Neden?

Şöyle düşünelim; Birisi karşısındakini bir tapanca ile katlediyor, sen ise bu adamı kimin ve neden öldürdüğünün üzerinde hiç bir araştırma yapmıyorsun ve diyorsun ki, adamı öldüren bu kurşun namludan şöyle çıktı, böyle çıktı, bu adamı ölümü de bu tabancadan ve ondan şu kurşundan ve görünen şu tetikten dolayıdır diyorsun.

Yahu kardeşim bu tetiği çeken kim? Katil nerede? Neden bu cinayeti işlemiş? Bunları araştırmaktan, soruşturmaktan neden kaçıyorsun? Bu kaçış maktulün hakkına bir tecavüz değil mi? Bu davranış büyük bir zulüm olmaz mı? Bu halinle maktulün öldürülmesine göz yummuş olmuyor musun? Neden bu cinayetin üzerini örterek zalimlik yapıyorsun denmez mi?

İşte aynen bunun gibi, bu depremi meydana getiren kim? Fay hatlarına hareket emrini veren kim? Neden bu kadar kişinin ölümüne sebep olan bu emri verdi? Sorgulamayacak mıyız? Düşünmeyecek miyiz? Düşünmeme ve sorgulamama anlayışı ne korkunç ve zalimce bir anlayış?

Adaletsizlik zirve yaptı, zulüm adalet külahını giydi, masumların feryadı arşa dayandı, her türlü ahlaksızlık normal görülmeye başlandı, küfür, isyan, nankörlük, şükürsüzlük,fitne, fesat ve bölücülük ayyuka çıktı, biz ise ya bunları yapanların içinde olduk veya onları yapanlara sessiz kalarak bu tür bozgunculuğun ve zulmün tarafı olduk.. Kısacası biz azdık Mevla da yazdı...

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap