Sav Köylülerinin Harun Reşit Bağlılığı
Paşa Vali’nin SAV Köyü (Sinap) Maceraları Abbasi Halifesi Harun Reşid’ in, bin 215 yıl önce bugün vefat ettiğini hatırlatarak; pek bilinmeyen bir anıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Halife Harun Reşid, büyük bir Arap ordusuyla Bizans topraklarına, yani Konya, Kütahya ve Antalya bölgelerine sefer düzenler. Antalya’dan Kütahya yönüne ilerlerken mide sancısı geçirir. M.S: 791 yılında Isparta-Sav bölgesine geldiğinde, karargâhı ile birlikte Sinap Subaşı’nda istirahat etmek ister. Acili sudan şifa arar!
Söz konusu istirahat yeri, bölgede bulunan az sayıdaki göçerlerin de (Oğuz-Türkmenler olmalı) tavsiyesiyle, bugünkü Isparta-Sav bölgesidir. İsmi, Yunan ve Türk tarihine geçmiş olan Sav Karyesi (köyü) (şimdi kasaba), SİNAB şifalı su havzasında geçici otağını kurar. İki gecesini Kur’an okuyarak ve dinlenerek geçiren İslam halifesi, söz konusu bölgeden ayrılır.
Kaynaklar:
- Nuri Katırcıoğlu: Orijinal Bütün Isparta Tarihi
- Böcüzade Süleyman Sami: Isparta Tarihi, s.396
- Pisidia (Isparta Sancağı) Başpazlık Merkezi Vakayiname günlükleri
- Yunanistan Atina Nea Ionia Alanya-Ispartalılar Rum Derneği yayınları
- Rum Küçük Asya (Anadolu) Psidyalılar Isparta Dernek yayınları: Isparta il merkezine 1200 kulaç uzaklıkta. Sav (Sav köyü) kasabası yakınlarındaki bu su, bölgenin önemli içmelerinden biridir.
- 1913 Smyrna (İzmir) Yunan Pisid Derneği yayınları
- Isparta Emre Mahallesi Metropolitlik Başpapazı Papaioakeim’ in anıları
- 1976'da Sparta (Isparta) Birliği'ne yazdığı mektupta, Yunanistan-Grevena'da milletvekili seçilen Periklis Liadis'in anlatıları
Osmanlı Yönetiminde Pek Bilinmeyen Bir Konu
1908’den sonra Osmanlı idaresinin yarı hürriyetçi idari sisteme geçişiyle birlikte bu durum ortadan kalktı. Ancak 1908’den önce, Isparta, Konya, Kütahya ve Burdur sancak bölgelerinde oldukça sıkı ve izne tabi bir yönetim söz konusuydu. Serbestlik yoktu; padişahlık rejimi altında bulunan ören yerleri veya kutsal mesire alanları (dini anlam taşıyan, tarihi hikâyesi olan yerler) ziyaret etmek serbest değildi.
Bu alanları ziyaret edebilmek için mutasarrıf valiliklerden izin almak gerekiyordu. İzin almadan gitmek yasaktı. Ancak II. Meşrutiyet ile birlikte idari yönetimde yarı serbestlik dönemi başlayınca bu uygulama sona erdi. 1908’e kadar mesire ve kutsal yerler, mutasarrıf valilerin ruhsatı doğrultusunda, günlük izinle ziyaret ediliyordu. Isparta-Sav köyündeki (şimdiki kasaba) mesire alanlarından biri de Sav Sinap Subaşı bölgesiydi.
Yıl 1871... Isparta sancağından bir grup esnaf ve halk, Abbasi Halifesi Harun Reşid’ in namaz kılıp Kur’an okuduğu, suyundan içerek şifa bulmak istediği kutsal Subaşı Sav Sinap alanına gitmek isterler.
Yaz mevsiminin sıcağından kaçmak, şifalı Sav Sinap suyundan içmek, vakit geçirmek ve temiz havada ibadet etmek niyetindedirler. Bunun için iki günlük ruhsat almak üzere Isparta sancak valisi Hersekli (Bosna) Ali Paşazade Hafız Rıdvan Paşa’nın huzuruna çıkarlar. Hatta valiyi de Sav Sinap karyesine (köyüne), Subaşı’na davet ederler.
Paşa Vali ve Şilt (Başarı plaket ödülü) Geleneği
Aynı gün, Vali Bey’in başarılarını ödüllendirmek amacıyla, esnaf grubu ziyaretçiler, Paşa Vali’ye bir şilt takdim etmek isterler. Bu, o dönem için geleneksel bir uygulamaydı. Vali’nin huzuruna çıkılır. Ancak Mutasarrıf Vali, Isparta Esnaf Birliği tarafından kendisine verilmek istenen “Biz senden memnunuz” şiltinin takdim ediliş biçiminden şüphelenir.
Ziyarete gelenler karanfil şerbetini içerken, Mutasarrıf Vali’nin yüzü ekşir, tavrını değiştirir. Heyetin içinde Isparta sancak kadısı Hüseyin Şükrü Efendi ve Pisidia (Isparta) Metropoliti (Başpapazı) Venetikos Efendi de bulunmaktadır.
Paşa Vali, ziyaretçilerin yüzlerine öfkeli bir şekilde seslenir: "Ispartalılar, siz benden usandınız; ben sizden değil, Isparta’dan usanmadım. Siz biliyor musunuz ki, Sav’a giden memur azledilir? Böyle bir itikat (inanç) vardır. Ama eğer siz Sav Karyesi’ ni (köyünü) bahane ederek benim Isparta’da mutasarrıf valiliğimi istemiyorsanız, bunu açıkça söyleyin!"
Burada önemli bir hususu açıklamak gerekir: Isparta Mutasarrıf Valileri, görevleri sırasında, esnaf (Lonca) birliği, medrese hocaları birliği, Mevlana Dergâhı Dedesi ve Isparta’daki Osmanlı vakıflarının toplamı tarafından sürekli değerlendiriliyordu. Eğer söz konusu Mutasarrıf Vali Paşa’nın yönetiminden ve davranışlarından hoşnut olunmazsa, topluca huzuruna çıkıp, güya bir memnuniyet şilti (levhası) takdim edilirdi. Bu uygulama, aslında dolaylı bir şekilde valinin istenmediğini ifade etmek için kullanılıyordu.
Sav Geleneği ve Mutasarrıf Vali'nin Kaderi
Bu uygulama, o dönemde bir gelenek hâline gelmişti. Sav’a (Sinab Su bölgesine) davetler yapılırdı ve bu durum 1908’de Meşrutiyet’in ilanına kadar devam etti. Ancak şilt takdimi gerçekten bir memnuniyet göstergesi miydi, yoksa valinin istenmediğini ima eden bir kötü niyet mi taşıyordu? Mutasarrıf Vali, bu belirsizlik karşısında gidişatı tam olarak anlayamıyordu. Kış-yaz fark etmeksizin, bu tür törenler beylere düzenlenirdi.
1871 yılının Mayıs ayında, Mutasarrıf Vali, davet edildiği Sav’a, yani Sinap Su havzasına gelir. Okunan Kur’an ve kılınan namazın ardından, Isparta’da esnaf, vakıf ve halk tarafından valinin bölgede istenip istenmediği konusu gündeme gelir. Bu kritik konu, Sav Sinap Kutsal Su Ağası, yani Savlı Bulgurcu oğlu Ali Osman tarafından Mutasarrıf Vali’nin yüzüne doğrudan söylenir.
O güne kadar, Konya eyalet merkezinden Mutasarrıf Vali hakkında "görevden alınsın" veya "bir süre daha görevine devam etsin" yönünde yazılı emir nizamnamesi gönderilmişti. Sonunda, Sav Karyesi Sinap Kutsal Su Ağası, Mutasarrıf Vali'nin azil (tek taraflı irade ile görevden alınma) evrakını eline teslim eder. Hersekli Mutasarrıf Vali, bu belgeyi aldığında yüzü morarır, kararır; görevinden alınmasının kesinleştiğini anlamıştır.
Mutasarrıf Vali’nin Son Duası ve Sinap Geleneğinin Sonu
Kısık sesiyle, orada bulunan esnaf ve diğer davetlilere seslenir: "Isparta’dan ayrılıyorum, bundan sonraki yaşamımın hayırlarla dolu geçmesini diliyorum. Haklarınızı helal edin!"
Mutasarrıf Vali, son Sinap başı duasını ederken, azil (azl) kavramının tek taraflı irade beyanı olduğunu bilir. Sözlükte "ayırmak, uzaklaştırmak" anlamına gelen bu terim, bir fıkıh kavramı olarak yöneticilerin görevden alınmasını ifade eder. Sav Köyü Subaşı’ndaki (Sinab) toplantıların nedeni her ne olursa olsun, mutlaka gelenekleşmiş duaların başında 5. İslam Halifesi Harun Reşid’ in adı duyurularak bir dua okunurdu.
Bir yönetici veya memurun görevine son verilmesi, bir vekil veya mümessilin temsil yetkisinin kaldırılması anlamında kullanılan azil kavramı, 1871 baharında Mutasarrıf Vali’nin Isparta sancağından ayrılmasıyla somutlaşır.
Meşrutiyet ile Değişen Geleneğin Sonu
1908’de II. Meşrutiyet’in getirdiği serbestlik ile birlikte, her görevlinin Isparta sancağından “ayrılma, ayırma” meselesinin Sav Sinap, Halife Harun Reşid’ in kutsal ve şifalı su bölgesinde gerçekleştirilmesine son verilir. Bundan sonra, bu su bölgesine yalnızca mide ve bağırsak rahatsızlığı çekenler şifa aramak için gelirler.
Sav Karyesi’nden (köyünden) insanların üzülmesine neden olan bu geleneğin olumsuz etkileri, ne yazık ki ancak birkaç yüzyıl içinde, gecikmeli olarak anlaşılır. Dönemin Isparta Belediye Başkanı Arapzade Mehmet Efendi ile dönemin Valisi Mahmud Nazım Paşa’nın iradeleriyle, 1908 yılında bu uygulamaya son verilir.
Sinap, 5. İslam Halifesi Harun Reşid’ in kutsal ve şifalı su alanı olarak, artık mesire yeri statüsüne kavuşur. Sertifika (izin) alınmadan, tüm çevredeki insanların burada dualarla dolu zaman geçirebilecekleri ilan edilir. Söz konusu Subaşı’nın, hem şifa arayanlar hem de günahlarının affı için dua edenler tarafından ziyaret edilebileceği resmi olarak kayıt altına alınır. Araştırma: Bayram Aygün – Emekli Öğretmen, 2025, Isparta